RANT SİNEKLERİNİ PARTİNİN BÜNYESİNDEN UZAKLAŞTIRIN!

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızda sizinle paylaşmak istediğim memleketin en önemli meselelerinden birisi de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın seçimlerden zaferle çıkmasıydı.

“Muzaffer bir komutan mı, devlet başkanı mı, çağımızdaki İslam ümmetinin lideri mi?.."

Ne derseniz deyin…

Bu vasıflara layıktır, ona yakışır.

Demokratik yöntemlerle yapılan seçimler neticesinde AK Parti eksiye düşerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan yükseldikçe yükseldi.

Hem de 16 yıldan beri hiçbir seçimde kaybetmedi, başarı ve zaferi elde etti…

Tüm seçimlerin tek galibi...

Onun için de “Saff” suresinin 13. ayeti bu noktada müjdeleyicidir;

Ayetin meali…

“Seveceğiniz başka bir husus da, Allah'tan yardım ve yakın bir fetihtir. (Resulüm! Bunları) İnananlara müjdele!”

Ayetteki geçen fethin manası, “Yakın bir fetih” ifadesi, Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethedileceğine, Kureyş’e karşı galibiyet elde edileceğine, Bizanslıların Müslümanların hakimiyetine gireceğine işarettir.

Ayet açık ve net olarak Efendimiz (S.A.V)’e bunu bildirmiştir.

Bu itibarla İslam devletlerini yöneten samimi, ciddi, ihlaslı, inanan, devlet büyüklerini de işaret ediyor.

Bu düşünceyle diyoruz ki;

"Erdoğan da aynı o kahraman devlet büyüklerini temsil eden kervanın içindedir."

Ama Türkiye’deki “Müesses Nizam”, yani uygulanmakta olan batıl ve yanlış bir düzenin Türkiye’yi daha fazlasıyla ilerletmeye ve Erdoğan gibi inanmış devlet adamlarının çalışmalarına ne kadar engel olduğunu da dile getirmekte fayda vardır....

Eğer “Müesses” olan nizam, yani bu düzen olmamış olsaydı, inanın sevgili dostlar Erdoğan gibi devlet büyüklerinin himayesi altında Türkiye, en azından çok yakın bir zamanda küçük bir Amerika olacaktı.

Ama ne yapacaksın?

Ne dersek diyelim.

Elde bir şey yok.

Zira mevcut anayasa, mevcut sistem orta yerde…

Dünkü yazımızın son bölümünde Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan Bey’in de işaret ettiği gibi devleti yeniden yapılandırma önerisini içeren, “Erdoğan’a 20 öneri” başlığı altındaki yazısını size sunmuştuk.

Bize göre yapılması gereken ilk iş;

Bakanlar Kurulundan tutun da, danışmanına kadar, anayasasına kadar…

Erdoğan’ın tez elden bunları gözden geçirmesi gerekir.

Eğer böyle olmazsa, hani diyorlar ya;

Yani artık vurgun ve rant sineklerini parti çevresinden uzaklaştırmak gerekir.

Ne imkanlarla olursa olsun…

“Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal”

Bu paralelde yola çıkarsak, eski “Müesses nizam” ile ülke bir yere gidemez.

Erdoğan ne kadar iyi niyetli olursa olsun, orta yerde meşruiyetini yitirmiş, tağuti yöntemlere dayalı antidemokratik bir düzen var, bir sistem var.

Milli iradeye rağmen, o sistemden bir türlü kurtulamaz.

* * *

Bakınız, 18 günden beri Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı köyde “Leyla” isimli minicik bir kız çocuğu kaybolduğu için, aranıyordu.

Devlet tüm gücünü seferber ettiği halde, ancak dün son dakika olarak gelen bilgiye göre o masum çocuğun cesedine ulaşıldı…

Keza 1 hafta önce Ankara Polatlı ilçesine bağlı köyde kaşla göz arasında 8 yaşındaki minik Eylül kayboldu…

Geçtiğimiz Cumartesi cesedine rastlanıldı..

Diğer bir haber de Kayseri’den.

Kayseri Develi'de bir kişinin 5 yaşında erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi..

Ki ilçe ayağa kalktı…

Gözaltına alınan zanlıyı linç etmek isteyen vatandaşlar adliye önüne akın etti.

Zanlı tutuklandı...

* * *

İşte bakınız, sevgili dostlar.

Buna ağlayalım mı gülelim mi?

Suç ve suçlu potansiyeli gittikçe artıyor.

Devlet, kamu kurum ve kuruluşlarını, yargı ve emniyeti, jandarmayı seferber ettiği halde bir türlü bu tür olayların önüne geçilemiyor.

Bırakın ortadan kaldırmayı, bu suçları azaltmanın bile imkânsız hale geldiği bir rejim, bir sistem var?

Buna da “Müesses nizam” denir.

Yani “Demokratik düzen.”

Yazar Yusuf Kaplan’ın da 20 madde halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduğu önerileri ne kadar tekrarlarsak yerindedir.

Zira bu ülke yıllardan beri İslam’dan uzaklaştırılmıştır.

İlahi meşruiyet ve hükümler zinciri olan “şeriat-ı mutahhara”nın hükümleri ortadan kaldırılmış, ülke haçlı ve Siyonist emperyalistlerin tağuti sistemleriyle baş başa bırakılmıştır.

“Vay bu Kemalizm’dir, vay bu Atatürkçülüktür, vay bu laikçiliktir, vay aman bu çağdaşlıktır.

Her şey elden gidiyor” gibi uydurma bahanelerle bu ülkede medreseler kapatılmıştır.

Milli eğitim müfredatlarından özel din programları kaldırılmıştır.

Bu millet adeta manasız ve İslamsız yetiştirilen bir toplum haline getirilmiştir...

Bu itibarla baştan buraya kadar söylediklerimizi kanıtlayan ve teyit eden bilinen ilim adamlarından Hayrettin Karaman’ın kaleminden oluşan ve önceki günkü medyada yayımlanan yazısının önemli bir bölümünü, günümüzün yaralarına merhem olabilme düşüncesiyle sizinle paylaşıyoruz.

***

“ÇINARIMIZI KURUTMAYALIM”

“Osmanlı devletinin kuruluşu sırasında Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’nin evinde gördüğü rüya rivayeti meşhurdur?

Osman Bey rüyasında, koynuna bir ayın girdiğini ve o anda göbeğinden bir çınar ağacının çıkarak gölgesinin dünyayı kapladığını, gölgesinin altında dağların olduğunu, dağların dibinde suların çıktığını, kiminin bu sulardan içtiğini, kiminin bahçesini suladığını kiminin de çeşmeler akıttığını görür.

Osmanlı Devleti’nin tarihi bu rüyanın açılımı gibidir.

Milletimiz Anadolu’ya diktiği bu ulu çınarla asırlarca insanlara adalet ve merhamet suyu dağıtmıştır.

Allah Teâlâ’nın rahmeti gazabına galip olduğu için kullarının günahlarına, hatalarına, nankörlüklerine rağmen lütuflarını esirgemiyor.

İşte bu lütuflardan biri de sevgili Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Ak Parti’nin şahsında, kesilip yakılan Osmanlı çınarının yeniden filizlenişi olmuştur.

Bu iktidar yalnızca Türkiye’de yaşayanların değil, dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan; baskı, işkence, gasp, sömürü, tecavüz… altında inleyen insanların ümitleri haline gelmiştir.

Bu iktidarın bir özelliği de birçok okuryazar tarafından “İslamcı” olarak kabul edilmesidir.

İyi veya kötü niyetle Ak Parti’yi İslamcı hareketin temsilcisi ilan edenler yüzünden bu iktidarın yapıp ettikleri İslamcılığın, İslam’ın ve Müslümanların not hanesine yazılmaktadır.

Ak Parti iktidara gelmeden önce sözde demokrasi ile yönetilen ülkemizde Müslümanların din hürriyetleri iyice kısıtlanmış, başkalarının hayatlarına müdahale etmeksizin Müslümanca yaşamak ve toplum içinde böylece var olmak isteyenlere dünya dar getirilmişti. Derin ve şümullü inkılablar şöyle dursun, İmam Hatip Okullarından mezun olanların üniversite tahsiline geçişlerinde adil davranılması, inancı gereği başını örtenlerin hak ve özgürlüklerden mahrum edilmemesi, çocuklarına İslam dersi ve eğitimi aldırmak isteyenlere imkân tanınması gibi küçük talepler bile şiddetle reddediliyor, laiklik bahanesiyle demokrasi, insan hakları ve özellikle din hürriyeti katlediliyordu.

Baskı altında bunalmış halkımız Ak Parti’yi iktidara getirdi, Ak Parti vaadlerini bir bir yerine getirmeye başladı, manevi alanda mevcut şartlarda yapabileceği kadarını yapmak için gayret gösterdi, maddi alanda da yar ve ağyarın kabul etmek durumunda kaldıkları hizmetlere imza attı.

Kimi sakallı kimi hacı, kiminin eşleri örtülü, namazlı ve niyazlı görünen ve “İslamcı Ak Parti” teşkilatında yer alan, parlamentoya milletvekili olarak giren, yine Ak Partili görünerek ve iltimaslardan yararlanarak devlette görev alan, partiyi kullanarak iş, imtiyaz, kredi, ihale, teşvik alan… önemli sayıdaki kişilerde görülen günahlar, ayıplar ve kusurlar yüzünden o güzelim çınarımız hastalandı, yaprakları sararıp dökülmeye, içine de kurtlar düşmeye başladı.

Son seçimde Recep Tayyip Erdoğan’a gösterilen ilgi, sevgi, vefa ve destek yanında partiden esirgenen oylardan ilgililer ve sorumlular ders almazlarsa çınarın kuruyup devrilmesi -Allah korusun- kaçınılmaz hale gelecektir.

Şahsi menfaatlerinden başka amaçları ve dertleri olmayan, Parti’nin herhangi bir yerine işini görmek için sokulmuş bulunan sineklerden bir şey beklenemez; onlarla ilgili olarak yapılması gereken şey ilk fırsatta kovulmalarıdır.

Milletimizin, bütün insanlığın hayrına olan medeniyetini ihya ve değerlerini hayata iade davasının aracı olarak düşündüğümüz, bu sebeple sevip desteklediğimiz bu siyasi hareketin başında, tertemiz, ilk günkü kadar heyecanlı ve canlı, gecesini gündüzüne katarak hizmet için çırpınan bir başkanımızın ve çevresinde hala bozulmamış, ahlaklı, davasına bağlı bazı insanlarımızın bulunması bir şanstır ve ümitli olmak için önemli bir sebeptir.”

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.