TARİH VE KÜRTLER! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki sohbetimizde ifade etmeye çalıştığımız önemli memleket meselelerinden birisi de "yanlış yamalak" yapılan kirli propagandalardır.

Rasgele kulaktan dolma kavramlar, siyasi propagandalar, dışarıdan içimize ihraç edilen sözde bazı siyasi partilerimizin üstlendikleri piyon ve ajanlık görevleri ne yazık ki, pervasızca yürütülmektedir..

Zemin bulmakta, prim verilmektedir…

Sistemin gölgesinde "varlıklarına varlık" katıyor olmaları, gerçekten vahim bir durum…

İçimizi yakıyor, toplumu da tedirgin ediyor…

Dışardan içimize ithal edilen ve ne yazık ki resmiyet kazanan, aynı zamanda böyle odaklara devlet tarafından bütçe tahsis edilmesi, gerçekten akla ziyan bir travmatik haldir…

İnsanımızı içten içe yaralamaktadır…

Üzüyor ve ümitsizlik girdabına sokuyor…

Günlük yazılı medyanın manşet ve sürmanşetlerine, görsel medyanın ekranlarına baktığımızda gerçekten insanın içi burkuluyor..

Vahşiliğin bini bir para…

Kim kime, belli değil?…

Kim ne yaparsa yanında kar kalıyor olma tablosu "şamar" gibi yüzümüze iniyor..

Lakin; tahribat bugüne özgü değil..

Nerdeyse bir asra yayılan zaman dilimine ait; "ekilen tohumların" yarattığı sebep ve sonuçtur…

Nitekim, bugünkü Türkiye'nin manzarası ile bundan 20-30 hatta 50 yıl önceki manzarayla, kıyaslanamaz..

Bariz farklılık var.

İşte bu bariz farklı görüntüler, bu ölçü, halkımıza, milletimize gerçekten bir şeyler veriyor.

Ümit var oluyoruz ki; gelecekteki istikbal ve istiklalimiz hayırlı olacaktır..

Ki o ümitle bakabiliyoruz.

Zira, Türkiye'ye yepyeni bir çehre kazandıran bir Cumhurbaşkanımız var…

Devrimler yaptı..

Millat diyebileceğimiz değişime ve dönüşüme; imza attı..

İşte bu minvalde; "Türkiye dünün Türkiyesi değildir" diyoruz…

Bakınız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarına…

Her platformda, her toplantıda, her mitingte, özellikle büyük kitlelere karşı yapmış olduğu hitabet ayakta alkışlanıyor..

Yüreklere su serpiyor..

Çünkü, hitabet metinleri "A’dan Z’ye ümit verici…"

Millidir ve tarihi kültürel gerçekleri ifade etmektedir.

İyi ki sen varsın Sayın Erdoğan diyoruz...

Bir de Allah korusun sen olmasaydın, eski kirli politikalarla ve bazı siyasi partilerin bunak kafalı liderlerle bu memleket karşı karşıya kalmış olsaydı; acaba halimiz ne olacaktı?..

Düşünmek ve hatırlamak bile istemiyorum..

İnanın, insan Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarını dinlerken, "kulağına pamuk tıkayası" geliyor.

Keşke Türkiye böyle şanssız olmasaydı.

Millet böylesine politikacılarla karşı karşıya kalmamış olsaydı...

Ama yine de ümit var oluyoruz ki; Cumhurbaşkanı çok büyük yüreklilik içerisinde, bir devlet büyüğüne yakışır şekilde "kötüye kötü diyor, iyiye iyi" diyor ve bütün dünya keferetül fecerelerine iman gücüyle meydan okuyor.

Hele hele mitinglerde delil olarak "ayet ve hadislerle" konuşmasını donatmış olması, bir başka ilham sağlıyor…

Mevlana gibi, Yunus Emre’ler gibi..

İlim deryalarının sözleriyle konuşmalarını zenginleştiriyor olması, inanın vicdan sahibi olan herkesin onu kuçaklaması gerekiyor..

“Evet” deyip, yol haritasına sahip çıkmalıdır…

Ve büyük katılımlarla Cumhurbaşkanımızın yanına koşmaları gerekir.

Ümit ediyoruz ki halkımız uyanmıştır, uyanmaktadır, hakikatleri görmektedir..

Halkın tek beklentisi şu;

Diyoruz ki artık lütfen edepsizlerin, PKK/PYD/ABD’nin saflarında yer alarak memleketimizi kötülemek, şehitlerimizin-gazilerimizin çalışmalarına gölge düşürmek gibi alçak hareketlere dur denilmesi gerekiyor.

Yargı gibi devletin güvenlik organları hemen harekete geçmeleri lazım.

Bakınız, iki gün önce Türkiye Tabipler Birliği tarafından Afrin Zeytindalı Harekatına karşı ne kadar talihsiz bir açıklama yapılmış.

O metne ait haberi aynen köşemize alıp sizinle paylaşmak istiyoruz.

Türk Tabipler Birliği (TTB) Afrin operasyonuyla ilgili skandal bir açıklama yaptı.

PKK tarafından yapılan hiçbir eylemi terör olarak nitelendirmeyen hekimler adına yaptığı açıklamada ‘Türkiye’nin terörle mücadelesini “savaş” olarak nitelendirip “Biz hekimler uyarıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

TTB Afrin operasyonuyla ilgili böylesine skandal bir açıklamanın yapılması, Türkiye’nin beka mücadelesi olarak gördüğü Afrin harekâtına karşı yapılan açıklamadır.

Terörle mücadele “Savaş” olarak nitelendirmeleri ve PKK tarafından yapılan hiçbir eylemi “terör” olarak nitelendirmeyen sözüm ona bu TTB, bir STK kurumu olarak kendilerini biçimlendirmeleri bize göre çok büyük bir skandaldır, yanlıştır ve bu kurum hakkında hemen soruşturmanın açılması lazım gelir.

Hele hele tarihi komünist, aynı zamanda kırk yıl önce terör militanı olarak bilinen Ertuğrul Kürkçü terörizm hareketini yaptığı halde, devlete isyan hareketiyle bilinen bu kişi bugün HDP saflarında milletvekili olarak yer alıyor?

Devletten maaş alıyor…

Bu adam aynı zamanda iki gün önce Avrupa Konseyinde Türkiye aleyhinde konuşma yapıyor?

Ve Türkiye’yi şikâyet ediyor…

Vakıa travma yaratıcı..

Nitekim, halkımız "olup-bitene" bir türlü bir mana veremiyor.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın yapmış olduğu tüm konuşmaları can-ı gönülden dinliyoruz.

Ümmet adına, millet adına destekliyoruz.

Bağlılığımızı bildiriyor olduğumuz halde, toplumun bazı beklentilerine karşı geç kalınıyor…

Örneğin; bu Tabipler Birliği’ne hala da “Demokrasi” adı altında meşruiyet veriliyor olması?

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Çorum’da yapmış olduğu konuşma, adeta Çorumluları büyüledi.

Yalnız Çorumluları değil, tüm Türkiye’yi, hatta tüm İslam dünyasını diyebilirim.

Bu konuşmalarla Türkiye’nin nerden nereye geldiğini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başı, böyle Allah’tan, Peygamber’den, Kur’andan, şehitten ve gaziden bahsedebiliyorsa demek ki Türkiye’nin artık önemli bir mevkiye kadar gelmiş olmasına işarettir.

Dün, Bakara Suresinin 154. ayetini orijinal metniyle beraber açıklarken adeta alkış tufanına tutuldu.

Demek bu halk "maneviyata" susamış.

Bu tür ifadelerin, konuşmaların devlet büyüklerinin ağzından çıkması gerçekten imanlı milletimizi heyecanlandırıyor.

Ayetin yüce meali aynen şöyle;

“Ve Allah yolunda öldürülen şehitlere ölüler demeyiniz, bilakis onlar diridirler ama siz bilemezsiniz.”

Ayetin şehadet mertebesinin ne kadar yüce olduğunu, ila’i kelimetullah uğruna, tevhit inancı uğruna, birbiriyle kenetlenmiş milletin bölünmez kutsal vatanı uğruna, seve seve canını veren, kanını döken insanların mertebesi de budur.

Bunu dile getiren Cumhurbaşkanımız, işte bize bunu hatırlatıyor.

Demek ki Türkiye eski Türkiye değil.

Ne İsmet İnönü’nün, ne CHP’nin, ne Demirel’in, ne de ANAP’ların vs. vs. daha neler Türkiye’si değil.

Bugün Türkiye artık yeni yörüngesine yol alıyor…

İslam ülkesi…

Ve o Türkiye’nin, O İslam ülkesinin başında da Sayın Recep Tayyip Erdoğan vardır?

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Yazımıza nokta koymadan evvel merhum Akif’in şiirlerinden bir iki mısra aktarmak istiyorum..

Evet, Akif birliğe davet ediyor ve diyor ki;

“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,

Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar

Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!”

En derin saygı ve sevgilerimle...