TOPLUMSAL SİYASİ ÇÜRÜMEDE ÜLKELERİN VARLIĞI DÜŞÜNÜLEMEZ!.. (II)

Evet, sevgili okurlar...

Bilindiği gibi İslam dünyası bugün hükmen de olsa "haçlı emperyalizminin çizmeleri altında" inim inim inlemektedir.

Hiç kimse bunu inkâr edemez.

"Hal-i alem meydanda" diyoruz ya her zaman.

İslam dünyasının hali de ortada…

***

İşte Suriye..

İşte Suriye'nin sözde lideri olan Esed...

Yıllardan beri dinsiz, imansız, mezhepsiz, ne idüğü belirsiz bir münafık…

Siyasi ve askeri tahsilini, eğitimini Fransa’nın önemli üniversitelerinden almıştır..

Hiç tartışmasız ki, oradan aldığı ders, İslam’a düşmanlık besleme dersidir…

İnkârcılık, laikçilik ve dinsizlik edepsizliğini dün olduğu gibi bugünde; rahatlıkla kusmaya devam ediyor..

O'nun varlığı mühim değil…

Ama onu fesat ve bozguncu aleti olarak kullanan ABD, Rusya ve diğer haçlı emperyalist ülkeler, hatta Siyonizm’in baş temsilcisi İsrail her ne kadar zahiri halde kendilerini kavgalı gösteriyorlarsa da; kesinlikle öyle değil.

Çünkü onların piyonudur..

Her ne kadar bugün, ABD’nin Suriye’yi tehdit etmesiyle, Rusya’nın da ABD’ye karşı dikilmesi, bize göre senaryonun diğer bir şeklidir.

Samimi değil, ciddiyetten yoksundur…

Plan, sinsilik içermektedir...

Şöyle ki, megalomanyak denilen soytarı Esed’i "kukla" gibi kullanmaktadırlar..

***

“Gün gelir devran döner” misaliyle yola çıkarsak…

50 sene evvel bu adam Fransa’da öğrenim gördü ve tüm talimatları buradan almaktadır…

Öyle ya, Suriye Fransız sömürgesi altındaydı…

Fransızlar buradan çekilince, anahtar ABD'ye teslim edildi..

İşte Esed emperyalist yapının Suriye'deki "keskin bir silah" olarak faal olmuştur..

Sözde Müslüman olarak geçinen Esed, yıllardır Suriye’nin başındadır.

Dün ne yaptıysa, bugün daha fazlasını yapmaya çalışıyor.

Çünkü amildir, yani ajandır, piyondur, İslam düşmanıdır.

***

Hiç kuşkusuz ki, günümüzdeki siyaset platformunda dönen kirli dolapların hiç kimse farkında olmasa bile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Esed'in maceraperest bir insan olduğunu ancak o anlayabilmiştir.

Erdoğan, her ne kadar, ailece kısa bir süre tanışma faslında bulunmuş ise de hemen kendisinden uzaklaşmıştır…

Nitekim, kendisi de Erdoğan’dan uzaklaşmış ve Erdoğan’a karşı düşmanlık beslemeye başlamıştır…

İslam dünyası bunu bilmezse, Erdoğan bunu çok iyi biliyor.

Teşhis etmiş ve bütün kirliliğini ortaya koymuştur.

Ama bu da bir gerçektir ki yanlış değilsem Hadis-i Şerif’tir.

“El hakku ya’lu vela yu’la aleyhi.”

“Hak daima üstündür ve yenilgiyi kabul etmiyor.”

Bu itibarla Erdoğan’a dua ediyoruz ve diyoruz ki Allah seni korusun.

Ki senin tespitlerin çağımızdaki hiçbir devlet adamının beyninde yer almıyor..

Tespitlerini göremiyoruz.

İslam ülkelerinin liderlerine pek fazla kanmak da safdilliktir, acemiliktir.

İşte ortadalar..

Suudi Arabistan Kralını mı söyleyelim?..

Mısır'ın Sisi'sini mi söyleyeyim?

Arap Emirlikleri mi söyleyeyim?

Kimi söylersek söyleyelim…

Hiç ama hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan gibi sarsılmaz imanı taşımamaktadır...

Her ne kadar bir İslam ülkesinin üzerine devlet başkanı veyahut Başbakan olarak görünüyorlar ise de onun karşısında bir Türkiye vardır.

Velev ki yerle gök ona yardım etse bile...

Ama ne yazık ki Müslümanlar hep kandırılıyor, aldanıyor.

İşte günümüzdeki halimiz.

Hani Akif diyor ya;

“Eyvah beş on kafirin imanına kandık

Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık.”

***

Bediüzzaman Hazretleri…

Eskişehir Cezaevindeyken mahkeme heyetine seslenerek, gür bir sesle şöyle der…

“Bir tek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz.

Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor.

Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.

Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve

Müslümanları imana dâvet ediyorum.

Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.

Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum.

Bütün faaliyetim budur.

Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki Bolşevikler olsun.

Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir.

Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de değinmiştik..

“Nahl” suresinin 90. ayetini de sizinle paylaşmıştık.

“Muhakkak ki Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; ahlaksızlığı/hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size öğüt verir.”

Ve demiştik ki fuhuşun, zulmün bulunduğu bir ülke payidar olamaz.

Bu kez de aynı ayeti teyit eden “İsra” suresinin 16. ayeti bizi önemle uyarıyor ve herkesin yerinde oturmasını emrediyor.

“Biz bir memleketi (yaptıkları yüzünden) helâk etmek istediğimiz zaman, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de kötülüğe dalarlar. Böylece o memleket hakkındaki cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.”

Demek ki Kur’an bizi uyarıyor.

Ve özellikle onu okuyan gençlik çok uyanıktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.