Görüş Bildir

YEGANE MÜESSES NİZAM İSLAM’DIR..!!! (III)

Evet sevgili okurlar!

“Yegane Müesses Nizam İslam’dır” başlıklı yazı serimizin üçüncü günündeyiz...

Aslında kainatı ilgilendiren, yani yerle göğü ve içindekileri kapsayan temel gerçek yüce İslam dininin getirdiği kurtarıcı hakikatlerdir.

Bu itibarla yegane nizam, olması gereken sistem İslam olmalıdır.

Hakayıkı İslamiye yeryüzünden sökülüp atıldığında, yerküresi içindekilerle birlikte Allah korusun serseri bir gezegen durumuna düşer...

Ki o zamanda, her an için başka bir gezegenle çarpabilir.. Ve kıyamette ondan kopar....

İster böyle olsun, isterse mevcut gezegenimizdeki İslamsız yaşayan beşeriyetin saldırganlığı olsun, her ne olursa olsun ortada acımasızlık meydana gelir...

Yırtıcı, yabani hayvanlar gibi insanlar da birbirine saldırmaktan zevk alır....

Güçlü güçsüzü ezer ve yutar...

Denir ya; “orman kanunları” geçerli olur..

Nitekim, yer küresinin bugünkü hali meydanda!

İşte Amerika!

İşte İsrail!

Ve diğer haçlı emperyalist güçler...

Çünkü, güçsüz kalan İslam dünyasına dört bir koldan “canavarca” saldırmaktadır...

Bu güçlü emperyalist ve Siyonist saldırgan ülkeler,  son iki yüz yıl içerisinde İslamsız kalan, İslam coğrafyasını yutmaya çalışmaktadır?..

Gerçekten de yutabilmiş!..

Ama neyle?

Elbette ki, İslam ülkelerinin içindeki hain taşeronların vasıtasıyla hedefine ulaşabilmiştir?

Bu taşeronlar, köle manasını taşıyan birer “Amil” durumundaki ajan, casus, piyon lakaplı, devlet idaresini ele geçiren; “hainler” olmuştur...

Son iki yüzyıllık, İslam ülkelerinin tarihine bakılırsa; devlet yönetimlerine gelen nice hainleri görebiliriz?

İşte onlardan biri...

Mısır’ın en büyük “Amil”i yani ABD ve İsrail “Amil”i, olan, ajanı durumundaki taşeronu Hüsnü Mübarek...

O dün öldü.

92 yaşında hayatını kaybeden müseccel bir taşeron olup, gerçekten Mısır’da iktidarı boyunca çok büyük “mezalimlerde” bulundu...

Ülkesine ve İslama büyük zararlar verdi..

Hep, ihvan-ı Müslime ve İslam’ın hakikatlerine saldırdı!…

Kur’an’ın gelişmesine engel oldu...

Mısır halkını, Kur’an’dan uzaklaştırma projelerine imza attı.

Seyyid Kutup gibi, Abdulkadir Avde gibi çok büyük ilim adamlarını, Prof ve filozofları idam etti..

Hem de yıllarca cezaevlerinde işkenceye tabi tutarak, bunu yaptı?..

Yani ustaca ve başarılı bir şekilde "mason üyeliğini" yerine getirdi?

İslam dünyasının en büyük şanssızlığı, çok büyük güçsüzlükler içerisinde kıvranıp dururken, böylesine seçkin (!) mason taşeronları da bünyesinde yetiştirebilme gafletinden de geri kalmamasıdır..

Ne yazık ki, “kendi bilediği hançerlerle” sırtından vuruluyor?

Osmanlı’nın, son dönemlerine bakarsak...

1840’larda “Tanzimat” adıyla bir ferman yayınlandı...

Ki ona, Gülhane Hattı Hümayun denildi...

Sözde, “Batılaşma yani Garblılaşma” adına, bu ferman yayınlandı...

Ki bu ferman sonrasında; mantar gibi “mason locaları” kurulmaya başlandı...

Ve böylece, İslam’ın kalesi olan Osmanlı “içten içe” adeta işgal altına girdi..

“Irkçılık adına” Osmanlı “devletçiklere” bölündü...

Ortada kala kala, Türkiye kaldı...

İslam’ın kalbi durumunda olan Türkiye’de ne yazık ki; “aynı sömürgenin” altında, yedi düvelin kuşatmasına maruz kaldı..

Mısır’daki gibi, “Mason” localarının “yetiştirdiği” yetmeler, devlete nüfuz etmeye başladı...

Ta ki, İttihat Terakki Cemiyetine kadar..

Çünkü, bu cemiyetle birlikte Mason localarının gizli çalışmaları bir bir su yüzüne çıktı...

Cihanşümul bir devlet yok olunca elbette ki Mısır da o devletin bir uydusu, bir eyaleti durumunda iken Fransa ve İngiltere’nin hegemonyası altına girdi...

O günden bugüne kadar laikçi, seküler dinine bağlı bir çok dinsizleri devletlerin bünyesinde yetiştirebildiler

Devlet yönetimlerinde, eğitim müfredatları başta olmak üzere tüm icraatlar, ümmeti İslam’dan uzaklaştırma projelerine endeksli, yapıldı...

Atılan her imza, İslamsız bir “oluşumu” ikmale getirdi...

Sevgili okurlar...

Tarihten örnekler getirerek, aktardığımız İslam dünyasının içerisinde bulunduğu gerçekleri en güzel şekilde dile getiren. İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.)’in şu Hadis-i Şerifi olmuştur..

Bu hadisi sizinle paylaşmak istiyorum..

 “Bir gün Efendimiz (S.A.V.) Mescid-i Nebevi’de etrafında bulunan birkaç sahabeyle otururken birdenbire mana aleminden büyük bir gürültü sesini duyduğunu ifade eder...

Ve sahabeler sorar, neyin sesiydi?...

Peygamber efendimiz der ki...

Yetmiş yıldan beri yuvalanıp cehennemin dibine yeni yetişen bir taşın sesini duydum.

Sahabeler tabi bu sözün manalı ve mecaz olduğunu anlarlar ve beklerler.

Aradan kısa bir süreç geçer, ahaliden biri gelir Efendimiz (S.A.V.)’e der ki..

“Medine’nin filanca semtinde 70 yaşını bitirmiş filanca münafık öldü...”

Resulullah (S.A.V.) sahabelerine der ki...

O demin sesini duyduğum ve size söylediğim o ses, 70 yaşını bitiren o münafığın ölümünü anlatan bir gerçektir.

İşte dün Mısır’da ölen Hüsnü Mübarek’in ölüm şeklini ve yaşam sürecini Medine’de 70 yaşında ölen münafığın “cehennemin dibine” yuvarlanan taş gibi düşünüyoruz.

Zira ismi Hüsnü Mübarek, Mısır’da yaşamış bir Müslüman görüntülü olduğu halde, ama hayatı boyunca, yani iktidarı boyunca Siyonist ve Haçlı  anlayışın nam-ı hesabına, ülkesini yönetmiştir...

Ne diyelim...

Allah müstahakkını versin.

En derin saygı ve sevgilerimle…


Bu Makale 1331 kere okunmuştur.