ZEMİN-İ ASYA BÂHEM OLUR TESLİM YED-İ BEYZÂ-YI İSLÂMA!?

Evet sevgili okurlar!

Bugünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız ifade Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine aittir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1910’larda Şam’a gidip Emevi Camisi’nde yüz binleri aşan cami cemaatine, bir Cuma günü Hutbe irad eder.

Ve o hutbenin adı, Hutbe-i Şamiye olarak tanımlanır.

Ve o hutbe içerisinde konuştuğu yani irad ettiği konu gelecekte olan “savaşlara” dair..

Yani başta Birinci Dünya Savaşı olmak üzere İkinci ve Üçüncü Büyük Dünya Savaşlarına ilişkin şöyle bir tanımda bulunur Ustad...

Derki;

“Zemin-i Asya Bâhem olur Teslim Yed-i Beyzâ-yı İslâma!..”

Üstadın demek istediği şu...

Kesinlikle Asya coğrafyası mucizevari olarak İslam’ın parlayan eline teslim edilecektir.

Yani Hz. Musa’nın, Firavun’un karanlık zulmüne ve despotizmine karşı yaptığı mücadele, “insan gücü”  dışında, Allah’ın hikmeti ve emriyle başarıya ulaşıyor..

Çünkü, Hz. Musa “Ben bu zalimi nasıl yeneceğim?” endişesine kapılırken, Allahu Teala emreder...

 “Ya Musa, elini koltuğunun altından çıkar ve göster.”

Hz. Musa’nın gösterdiği o el, normal bir insan eli olmaktan daha fazlasıyla parlayan, karşıdaki insanların ve sihirbazların gözlerini kamaştıran bir el olarak görünür...

Böylece Firavun’un sihirbazları Hz. Musa’nın gözleri kamaştıran “o berrak eline” karşı mağlup olurlar.. Ve hepsi geri çekilir..

İşte, böylesi tarihi mucizeleri işaret eden Bediüzzaman Hazretleri, günümüzdeki yani 20 ve 21’inci yüzyılın başlangıcından sonuna kadar insanları inim inim inleten Batı dünyasının haçlı ve Siyonist emperyalizminin yaptıkları mezalim ve döktükleri masum insanların kanlarının bedelinin alınacağını müjdeliyor...

Çünkü, İslam ümmeti içerisinde cihat ruhu manasını taşıyan bir unsurun kalmadığı için, ancak Allah’ın gayretine dokunarak Cenab-ı Allah bir mucize olarak küfür dünyasını, İslam’ın karşısında yenilgiye uğratacak.

Ve bu coğrafyada ve hatta tüm yeryüzünde, İslam yeniden yükselişe geçecek...

Haçlı ve Siyonizm emperyalizmi, İslam’ın en gür sedası ile teslim-i silah edeceklerdir..

Ki bu ümit ve düşünce içerisindeyiz...

Zira çağımızın büyük İslam Allamesi, eserlerinde zaman zaman belirttiği gibi, ayet ve hadislerin de işaretleri doğrultusunda biz de iddia ediyoruz ki, ısrarla diyoruz ki yeryüzü artık bu küfrün, bu mezalimin, bunca insanların haksız yere dökülen kanlarının bedeli illa ki Cenab-ı Allah’ın “Kahhar” isminin kahrıyla satvetini harekete geçirerek “dur” diyecektir...

Cenabb-ı Allah, kainat içerisinde görünmeyen ordularına emir verecek ve o ordular tıpkı Hz. Nuh döneminde olduğu gibi, daha dehşetlisini bu kafir zındıkalara yaşatacaktır...

Ki bu kudrette de inanıyoruz ve inşallah olacaktır...

Çünkü yeryüzü artık bu edepsizliği, bu küfrün karanlığını, bu mezalimi, hele hele İslam dünyasındaki içi ve dışı birbirine uymayan münafık satılmış piyonları kaldıramıyor...  Hareketlerine artık “Dur” denmelidir.

Bu da yüce kudret sahibi olan Allah’u Teala’dan ümitvar oluruz ki olacaktır bu..

Ama göreceğiz görmeyeceğiz o ayrı mesele.

Bizim ömrümüz buna yetmezse yeni gelecek nesil bunu görecektir.

Zira üstad Bediüzzaman hazretleri Tarihçe-i Hayat isimli eserinde, şöyle seslenmektedir...

 “Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muâsırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz.”

İşte Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu ifadeleriyle, büyük ilmi deha dürbünüyle Asya Kıt’asının geleceğinin İslam ve Kur’an nuruyla parlayacağından, yüzyıl önce haber vermektedir.

Biz de inanan bir kitle olarak buna inanıyoruz ve onaylıyoruz.

Zira artık yeryüzü ABD’nin küfrünü, İsrail’in hıyanet ve ihanetini, diğer batı haçlı emperyalizmin mezalimine yeter diyor...

Dayanmıyor.

Hele hele İran gibi isim ve şekilcilikten başka, İslam ülkeleriyle hiç bir dönemde, barışık olmayan, İslam’la uzaktan yakından, “teması” bulunmayan Suriye’deki hain, edepsiz Beşar Esed, Mısır’ın Sisi, Suudi Arabistan’ın Prens Selman’ı gibiler de; “cezalarını” bulacaklardır...

Çünkü, bunlar “masum insanları” katledenlerdir...

İşte Suriye, işte Yemen, işte Mısır, işte Irak...

Evet!

İran... Gah ABD ile gah İsrail’le dalaşıyor... Ama, danışıklı döğüş...

Öyle ki, kendi Generalini bile ABD eliyle öldürtebiliyor...

Gaye, bölgede kendini yani Şia devleti anlayışıyla mağdur göstermek...

Tabiri caizse, “Minareyi çalan kılıfını uydurur”  gerçeğiyle, ABD ve İsrail’le yaptığı kavga, tamamen Ortadoğu’yu “Şia” anlayışının, tahakkümüne sokmaktır,....

Sünnileri yok etmektir!…

Bize göre yeryüzü hele hele İslam coğrafyası, bunu da artık kaldıramayacak, sineye çekmeyecektir...

Öyle inanıyoruz ki Cenab-ı Allah bu rezaletlere artık dur diyecektir...

En derin sevgi ve saygılarımla…