“BİZİM ASIL SIKINTIMIZ SÜREKLİ İÇERİDEN VURULMAMIZ”!? (IV)

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzere bir önceki yazımızın son bölümünde Dicle Üniversitesiyle ilgili bize gelen bazı bilgiler doğrultusunda yazı yazacağımızı ifade etmiştik.

Ancak, gündemin sıcak mevzusuna binaen, bu konuya bilahare değineceğiz…

Çünkü, ülkenin ve coğrafyanın güncelliğini koruyan ve bir türlü Türkiye’nin gündeminden çıkmayan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından tartışmalı şekilde yapılan; Referandum olayı söz konusu..

Ki bunun ekseninde, gelişen hadiseler başdöndürücü..

Bugün dünya gündemini işgal eden bu olay gerçekten az öz bir olay değildir.

Küresel sorun haline gelen ırkçılık taassubu, her gün biraz daha zehrini kusmaktadır.

Zaten İslam dünyasının altını üstüne getiren ve her gün biraz daha kozmopolitleştiren ve ne idüğü belirsiz insanlar tarafından rastgele konuşabilenlerin oldukça çoğalması gerçekten düşündürücüdür...

Bu yönde geleceğimizin, yani İslam dünyasının geleceği de çok büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu, kimse inkâr edemez.

Emperyalist haçlı zihniyet, bundan yüz yıl evvel, hatta yüz elli yıl evvel, Osmanlıya çelmesini atarak, "yok etme" planını başlatmıştır.

Nitekim, attı ve Osmanlı'yı yere düşürdü, kendince bölük-pörçük etti.

Ki o günden buyanadır, dizini bir dürlü, İslam dünyasının karnın üzerinden çekmiyor..

Sürekli basıyor..

Nefes alamayacak duruma getirmiştir..

Memalik-i İslamiye; müstevli, işgalci, emperyalist küfür dünyasının eline geçmiş.

Rengi ne olursa olsun, milleti ne olursa olsun, coğrafyası ne olursa olsun, her şeyden evvel küfür dünyası bugün söz sahibidir…

Ve İslam düşmanıdır.

“Domuzdan post olamadığı gibi bunlardan da dost olamayacaktır.”

Bu doğrultuda inanan tüm İslam dünyası, ayrı ayrı çalışma harareti içerisine girmiştir..

Ne yazık ki, her şey ırk, menfi milliyetçilik ve inkârcı bir kavmiyetçilik taassubuyla yola çıkmıştır…

Onunla kendini teselli ediyor.

Elbette ki jön Türkler, müstevli işgalci, haçlı ve siyon dönmeleriyle işbirliği ederek Osmanlının temeline attıkları dinamit, zaten oldukça her tarafı dağıtmıştır.

İster Barzani desin ki “Ben Kürdüm, Kürdistan’ı kuruyorum.”

İster Irak Başbakanı İbadi; “Ben Şia’yım haşdi Şabi’yi getirip hudutlara bırakıyorum” tehdidiyle yola çıksın.

İster Türkiye'deki ulusalcılık, Atatürk milliyetçiliğiyle, Turancılık anlayışıyla yola çıkanlar olsun, desin ki “Ben beş bin tane ülkücüyü Kerkük’e gönderiyorum”.

Her ne ise, kim ne derse desin….

Yeminle diyebiliriz ki boşunadır, havadır, havanda su dövmeden öteye bir şey değildir..

Kimse de kusura bakmasın.

Palavra atmakla hiçbir zaman kahraman olunamaz.

Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli…

Ankara spor Salonu’nda düzenlenen “Kerkük Sevdalıları ile Buluşma” programında yaptığı konuşma..

Hele ki, savurduğu tehditler, “merd-i kıpti gibi şecaatini arz ederken, sırkatını ele veriyor” misaliyle yola çıkarsak..

Bahçeli’nin tarihi yanlışlıklarını deşifre etmiş oluruz.

Gerçekten Bahçeli, Türk Milliyetçiliğine inanıyor mu?

Buradan sormak lazım…

Gerçekten Türk milletinin sevdalısı mıdır?

Bunu sormak lazım…

Veyahut da gerçekten ülkenin bölünmez bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğinden yana mıdır?

Gerçekten bunları sormak lazım…

Bu soruları yalnız Bahçeli’ye değil.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar herkesin “Merd-i Kıpti” gibi arz-ı endam ederken, kendilerini suçüstü olarak yakalatıyorlar.

Yani ister Kürt milliyetçiliği olsun ki bunun sözde baş savunucusu PKK’dır veyahut Barzani’dir.

Kesinlikle hiç unutmayalım ki İsrail’in değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir.

İster Türkçülük adı altında yola çıkan MHP lideri Bahçeli olsun, istersen Kürtçülük adına yola çıkan herhangi biri olsun..

İsterse Barzani olsun..

Hep yanlış.

Çünkü tarihi bilmiyorlar veyahut bilmezlikten geliyorlar.

Veyahut da okuyamıyorlar.

Evet, Bahçeli diyor ki;

“Kerkük Türkmenlerindir, orada Türkmenler yaşayacak.

Gerekirse beş bin tane ülkücü oraya gidecek.”

Peki, tüm bunlara evet diyelim.

Buyurun beş bin tane ülkücüyü oraya gönder.

Ama mertçe çıkıp Doğu Perinçek’e cevap veremiyorsun.

Doğu Perinçek diyor ki;

“Sen eğer Kerkük’e beş bin ülkücü gönderirsen, eline yüzüne bulaştırırsın ve Diyarbakır’ı da yitirirsin”.

Doğu Perinçek’e “Çıt” diye cevap bile veremeyen Bahçeli, hala da çıkıp bu aziz millete karşı “şecaatini halka karşı arz-ı endam ederken, kendini suçüstü yakalatıyor.”

Demiyor ki biraz Türkiye’nin tarihine bakalım.

Osmanlının yüz yıl önceki tarihine bakalım.

Bu Kerkük ve Musul, Osmanlıların iken Memalik-i İslamiye dahilindeyken, 1923 Lozan antlaşmasında ansızın Osmanlının bu güzel iki kenti İngilizlere adeta peşkeş edildi...

Bunu verip imzalayan da CHP’nin büyük başları…

Başta İnönü olmak üzere…

Ey MHP lideri Devlet Bahçeli Bey!

Gerçekten Türk davasına inanıyor musun?

Yoksa gününü gün mü ediyorsun?

Zaten yıllardan beri, partinin siyasi lideri olarak orada gününü gün etmişsin.

Madem ki milliyetçilikten dem vuruyorsun, sen önce arkana dön Musul’un, Kerkük’ün yakın tarihini oku ve öğren.

Sonra çık halka anlat.

1923’teki ihaneti anlat.

Barzani’yi tehdit etmektense, sen git İnönü’nün maceralarını yakala.

Yüreğin varsa, o gerçek tarihi getir millete oku.

1926 tarihli TBMM zabıtlarında yer alan can yakıcı basiretsizlik CHP’li Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey tarafından bizzat itiraf ediliyor.

Şu Kerkük, Musul’un Osmanlı mülkiyetinden çıkarıp İngilizlere Lozan antlaşması adı altında veren ve imza edeni lütfen yüreğin varsa onları tarih önünde, Türk milleti önünde çık sorgula.

O zaman halk sana inansın.

Bugüne kadar zaten senin hiçbir konuşman inandırıcı olmamış ki?

Barzani’nin Kuzey Irak’ta düzenlediği illegal referandum sonrası, yeniden Türkiye’nin ana gündem maddesi olan Musul ve Kerkük ile ilgili yaşanan can yakıcı basiretsizliğin başrolünde CHP’nin var olduğunu kimse inkâr edemez.

Şu misak-ı milli sınırları içerisinde yer alan Türkmen soydaşlarımızın yoğunlukta olduğu ve petrol, doğalgaz rezervleriyle Musul ile Kerkük şehirleri 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile Irak’a teslim edildiğini de unutmayın…

Büyük tartışmaları da beraberinde getiren maddeleri ile hala gündemde olan Ankara Antlaşması sürecinde uzun toplantılar yapılmış, geniş çaplı tartışmalar yaşanmıştı.

Daha çok ibretli vesikalarla, Türkiyenin tarihi gerçeklerini burada sizlere aktarmaya devam edeceğiz…

Gerçek kimliklerini ortaya çıkarmaya çalışacağız.

Bizi takip edin..

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.