BÖLGEDE TERÖR TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR!?

 

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten ortam çok kötü…

Bölgede ve Türkiye’de "zifiri karanlıkları" yaşıyor.

Devleti elinde tutan iktidar partisi olan Ak Parti ve başındaki Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da çok ciddi bir devlet adamı olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Hayatı boyunca İslamiyet’e çok güzel hizmet etmek istemiş, her platformda davasından zerre kadar taviz vermemiş…

Daima dik durmuş…

Yere düşen bir hakkı ve hukuku elleriyle tutup göklere doğru kaldırma samimiyeti içinde bir devlet adamı olduğuna inanıyoruz ve zerre kadar şüphemiz yok.

Bu nedenle AK Parti’yi 13 senelik bir zaman dilimi içerisinde hiçbir zaman yüzde 50’lerden aşağı düşürmemek kaydıyla, defalarca seçimleri kazanarak, iktidarı elinde tutmuş bir lider.

Aynı o meyanda iki yıldan beri Cumhurbaşkanlığı görevini de sürdürürken, zerre kadar davasına herhangi bir fütur getirerek, gevşeme, geri kalma gibi bir hal yaşamamıştır.

Aktifliğini devam ettirmiştir.

Keza hükümeti oluşturan değerli Başbakanımız Davutoğlu da…

O da, Cumhurbaşkanımız gibi performans göstererek, aktifliğini ülke hizmetinde özellikle “Terörle Mücadele” aktifliğiyle bilinen bir devlet adamıdır.

Her ne kadar kabinesinde bazı yanlış düşünen veya tam manasıyla cesaret göstermeyen, bazı odakların etkisi altında kalanlar varsa da bize göre bunlarında bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Zira mühim olan baştır ve lokomotif olma aktifliğidir.

Ama tüm bunlara rağmen, terör Güneydoğu Anadolu’da hatta tüm Türkiye’de aktifliğiyle hareket ederek, ha bire güvenlik güçleri şehit vermeye devam ediyor.

Daha dün beş ilde beş şehide resmi törenle son görev yapıldı.

Tabi bu hal yürekleri yaralıyor, dağlıyor ve halkı ümitsizliğe itiyor.

Çünkü devlet milli dayanışma içerisinde kanunları uygulamak istemesine rağmen, ancak sistemden, mevcut düzenden, rejimden ve eskimiş bir anayasandan dolayı geri kalmaktadır…

Bu nedenle, ülkede hala hükümran olma dayatmasından mütevellit böylesine olayların meydana gelmesi halka çok büyük endişe vermektedir.

Bize göre devletin görevi; at gözlüğüyle olaylara bakmak değil, bakış açısını geniş tutarak olayları görmesi gerekir ki o zaman devlet mücadelesinde erkenden hedefine ulaşmış olsun.

Ama batıdan ithal edilmiş sakıncalı, yalan-dolan ve uydurmalardan ibaret anayasanın ve yasaların etkisi altında kalarak, “NATO üyesi olması veya batı dünyasının filan lideri böyle söyledi, filanca devlet başkanları şunu söyledi, bunu söyledi” diyerek, hedefinden sapması vahim, bir durumdur.

Çünkü, onlarla haşır neşir olup direktifleriyle hareket edersek, inanın çok erkenden pusulamızı şaşıracağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Ve hiçbir zaman hedefimize ulaşabileceğimiz bir durum da söz konusu olmaz.

Kimse kimseyi kandırmasın ve şehitlerin taziyeleriyle, başsağlıklarıyla yetinmesin.

Zira bunlar, nerdeyse günümüzdeki bu olumsuzluklar karşısında kıymeti harbiyesini her gün biraz daha kaybetmektedir.

Siyaset dünyası, özellikle bu bölgede seçilip parlamentoya giren ve önemli mevkileri ihraz eden bazı parlamenterlerin bölgeyle alakalı ilgileri tümüyle şeklidir.

Ciddi olmayıp, bu coğrafya insanlarının meseleleri üzerine eğilmeyip, devletin resmi ihaleleri peşinde olup, kişisel rantın ön planda tutulmakta olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu çarpık anlayış yalnız bugüne munsahır değil..
Geçmişte de benzer durumlar yaşandı.

Bir medya kurumu olarak, halktan bize gelen duyumlar bu yöndedir.

Onun için, halkın en çok güven bağladığı iktidar partisi olan Ak Partinin son zamanlarda, bölgede yaşanan olumsuzluklar, her gün biraz daha çoğalan bazı resmi kurum ve kuruluşlarındaki oluşa gelen yolsuzluklar, baş döndürücü bir şekilde kamuoyunu rahatsız ediyor.

 

* * *

 

Bu itibarla diyoruz ki Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, Başbakan ne kadar “Terörle mücadelede” ciddiyet ve aktifliğini gösterirse göstersin…

Bize göre bu yetmez.

En önemli olan gerçek; ülkenin Güneydoğu Anadolu coğrafyası olsun, İç Anadolu’nun bazı kesimleri olsun, siyasetin gölgesinde çok kötü intibalar söz konusudur.

Ak Parti ruhunu taşıyamayan nice insanlar var ki uzaktan yakından Ak Parti misyonuyla alakaları yoktur.

Amma velâkin Ak Partinin dizginini elinde tutan bazı rantiyeci simaların gölgesinde çok büyük yolsuzlukların varlığı da tartışılmazdır.

Nitekim önceki dönemlere ait yani Diyarbakırlı, Ak Partili, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in yaptığı yasa dışı, antidemokratik şaibelerin varlığı, insanlar arasındaki tarafgirlik ve insanları seçerek verdiği sözde hizmetler bugün nerdeyse geri tepiyor.

Tapu ve Kadastro Müdürlükleri bünyesinde “Toplulaştırmadan” meydana gelen arazi mafyalarının kol gezdiği ve bundan dolayı bölgesel ve aşiretler arasında meydana gelebilecek toplu kavgalar ve cinayetlerin varlığı söz konusu olabilir endişesini taşımaktayız.

 

* * *

 

İnanın, sevgili dostlar.

Bu saydıklarımız solda sıfır gibi, çok az olaylardır.

Terör unsurlarının, her gün biraz daha suikastlar ve canlı bombaların ülkenin her kesimine yayılması tehlikesi söz konusudur.

Bilinen odur ki mevcut politikalar, yasaların uygulamaları, uygulamaların gerçek yüzü görünmüyor.

Zira bu halk, yıllardan beri yüce İslam dininden kasıtlı olarak uzaklaştırılmış, İslam kültüründen yozlaştırılmış.

Yıllar öncesinde I. ve II. Dünya Savaşını meydana getiren anayasal olarak devletin bünyesinde ırkçılık taassubunun hortlaması nedeniyle, bu iki büyük harb-i umumi yapıldı ve her iki cihan savaşından meydana gelen, batı emperyalizminin baskısı üzerine, dünya üzerinde ABD’nin hâkimiyeti söz konusu olmuştur.

Rus vampirinin İslam dünyası üzerine yaptığı vampir hareketi…

Bir türlü Müslüman kanına doymuyorlar…

Ve ne yazık ki Müslümanlar uyanamıyor, dirilemiyor, diretemiyor.

Bu nedenle diyoruz ki ne yapıp yapıp iktidarda bulunan Ak Parti, özellikle bu halkı bu badirelerden kurtarabilmek için, tez elden bu “Laikçi, Kemalist, sahte cumhuriyetçi” anlayışıyla donatılmış bu anayasayı değiştirmelidir…

Halkın da tümüyle 7’den 70’e kadar yüce İslam dinine sarılarak gençliği ve taze nesli İslam kültürüyle donatarak yetiştirmesi gerekir.

Hem de tez elden…

Yoksa şu batı dünyası böyle söyledi, ABD böyle söyledi, Rus ayısı bunu söyledi, bilmem NATO, İngiltere, Fransa ve daha neler neler…

Bunlara takılıp kalınırsa, Türkiye ve İslam dünyası her an için bulunduğu zemini bile kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir.

 

* * *

 

Bize göre tez elden, zaman kaybetmeden, ilk yapılması gereken hareket ve atılması gereken dev adım, her şeyi göz önüne alarak, devlet ve millet el ele vererek toplumu yeniden İslam hukukuyla tanıştırmak gerekir.

Toplumun her kesimine yerleştirilmek istenen "ırkçılık taassubunun" bertaraf edilmesi lazım.

İster Türk’ü olsun, ister Kürdü olsun, ister Laz’ı, ister Çerkez’i olsun…

Her ne olursa olsun, tez elden bu memleketi yeniden kendi tarihi kültürüne, dini inançlarına, milli hâkimiyetine ulaştırabilmek için artık geçmişe yönelik her şeyi ortadan kaldırıp yeni bir Türkiye’nin inşası lazım.

Yeni versiyonlarla halkın karşısına çıkılması gerekir.

Aksi takdirde hiçbir zaman bu toplumun barışçıl bir alanda birleşerek bir yere gelemeyeceğini açık ve net olarak görmek lazım.

Zira nerdeyse 95 sene evvel “Laikçilik” “Cumhuriyetperverlik” “Demokrasi” adı altında içi boşaltılmış nice kavramların etkisi altında kalan bir ülke, bir asırdır iki yakasını bir araya getiremiyor.

Şeairi İslamiye denilen İslam ilkelerini ortadan kaldırıp, batı dünyasının talimat ve kumandası altında, İslam ilkelerini tağyir etmektedirler.

Bazı hamiyetfroş sözde ulemaların fetvalarıyla da bu ülkenin "milli değerleri" tahrip edilerek, yok etmeye çalışmaktadırlar.

Yıllardan beri körü körüne Avrupa taklitçiliğine alışan devlet, bünyesindeki hamiyetfroşların Türkiye’yi ve İslam dünyasını hurafelerle dopdolu devşirme bir Hıristiyanlık dinine taklitçilik yaparak, biz de batı dünyası gibi dinde reform yapalım iğrençliğinin peşindeler.

Onun için, Batıl, dayatmacı bir “Laikçilik” anlayışın hâkimiyetiyle bu ülkenin böyle inkılâpçı mürtetlerin batıl ve hurafe görüşlerinden kurtulması gerekir.

 

* * *

 

Evet, büyük İslam allâmesi olan Bediüzzaman Hazretleri millete seslenerek şöyle diyor;

“Bir kısım milliyetçi geçinen ırkçılık taassubuna müptela olan kişilere diyoruz ki;

Ey sarhoş hamiyetfroşlar!

Bir asır evvel milliyetçilik unsuru olabilirdi, ama şu asır unsuriyetçilik, kavmiyetçilik asrı değil.

Bolşevizm, Sosyalizm meseleleri ülkeleri istila ediyor.

Özellikle İslam ülkelerini ezip geçiyor.

Buna karşı İslam ümmeti harekete geçerek, unsuriyet fikrini kırmalıdır.

Ebedi ve daimi olan İslamiyet milliyetçiliğini artık toplumlara aşılamalıdır.

Bolşevizm’e bağlı unsuriyet ve kavmiyetçilik milleti, İslam ümmetini nerdeyse ifsad etmiştir, bozmuştur, kendi benliğini unutturmuştur”

Bediüzzaman Hazretleri şöyle ilave ediyor;

“Türk unsurunda ebedi kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak.

Yani süresiz Türkiye toplumu içerisinde ırkçılık yüzünden çok geniş çaplı bir bölünme söz konusudur ki o çatlaklar bir daha birbiriyle ilişmeyecek derecede gittikçe büyüyecektir.

İşte bundan dolayı milli varlık gücü, inşikak tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor ve çatlaklar meydana geliyor ki bölünme ondan dolayıdır”

 

* * *

 

Evet, sevgili okurlar.

Yazımızı burada sonlandırırken, bir de bu saydıklarımıza çare arama yeteneğine sahip olabilme şansının yakalanabilmesi için, tek kelimeyle yüce İslam dininin gerçeğine sarılmalıyız…

Sünnet-i seniyyeyi her zaman ihya etmeliyiz…

Yüce kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’in ana çizgilerinden çıkmamalıyız.

Hele hele böylesine üç aylar gibi iman ve İslam sofrasından ibaret olan Receb-i Şerif’in son günlerinde, Miraç Kandili gecesindeki yapılan dualar, ibadetler, Allah’a doğru açılan ellerin ve kalplerin yüzü suyu hürmetine yüce Allah bu milletimize, bu ülkemize güzel bir kardeşlik, barış, huzur ve mutluluğu nasip eylesin.

Ama bunu da elde edebilmek için böylesi aylarda ve gecelerde birbirimizle omuz omuza vererek dua etmeliyiz, Kur’an okumalıyız, gecemizi bu şekilde geçirelim, gündüzlerimizi de oruçla.

Bu akşamki Kandil gecenizi tebrik ediyor, kutluyor ve makbul dualar dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.