BÖLGEDE TERÖR TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR!? (III)

 

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizin sonundaki ifadelerden sonra “Devamı Yarın” demiştik.

Dünkü yazımıza ek olarak bugün daha çarpıcı, daha dikkat çekici ve kendimizden menkul değil, tarih bilimine vakıf olan bilim adamları tarafından kaleme alınmış tarihi gerçekleri sizinle paylaşmak istiyoruz.

Geçmişe veyahut geleceğe yönelik, herhangi bir kimseye kastımız, kötüleme niyetimiz yoktur.

Ancak “Gazetecilik” yapmak üzere, yasaların bize tanımış olduğu kamuoyunu bilgilendirme çerçevesinde velev ki zaman zaman “Zülfü yara” dokunsa bile bu gerçekleri söylemek bizim en önde gelen görevlerimizdendir.

Bakınız, sevgili okurlar.

Dünkü yazımıza ek olarak tarihi bazı önemli konulara değinmek istiyorum.

Geçmişe yönelik göz atarsak;

Bu ülkenin ne kadar arkadan vurulduğunu, içten ne kadar ihanet şebeke ve komiteleri tarafından hançerlendiğini…

Özellikle emperyalist haçlı dünyaya nasıl peşkeş ettirildiğini…

Bin yıllık kültür tarihi olan yüce İslam dininin ne kadar aşağılandığını ve yüce Kur’an tedrisatının ortadan kaldırılması için nasıl hainlikler icra edildiğini, kültür ve tarihimizi simgeleyen Osmanlı harflerinin nasıl ve niye göre değiştirildiğini görürüz?…

Oysaki Rus çarlık dönemindeki alfabe ne ise..

Ki Bolşevizm döneminde, Leninist Bolşevizm darbelerine rağmen, o harflerin ruhuna dokunulmadan bugün Rusya’nın aynı alfabeyle devam etmekte olduğu ortada iken..…

Evet, işte tüm çıplaklığıyla orta yerde olan gerçekleri, bu yazı serimizde sizinle paylaşmak istiyoruz.

Ama kendimizden değil.

Tarihi vesikalarla ve gerçek ilim adamlarının imzasını taşıyan önemli belgelerin ışığında olacak..

* * *

“TÜRKİYE’Yİ KİMSE KURTARMADI!”

Tarihi gerçekler de bunun en büyük ispatıdır.

Zaten sadece resmi propagandayı, yani okul kitaplarını, televizyonlarda bize dayatılanı, anlatılanı beynimize fazla yaklaştırmadan daha sağlıklı bir mesafeden ve objektif gözlerle 89 yıllık tarihimizi takip ve analiz edersek, kolaylıkla bunun Haçlı emperyalist adına apaçık bir proje olduğunu görür ve anlarız.

Türkiye Cumhuriyeti projesinin en önemli maddelerinden bahsediyoruz.

1- Halifeliği kaldırmak (Böylelikle İslam dünyasını başıboş bırakmak istediler. Sonuçları ise ortada, Osmanlı’dan sonra hiçbir Müslüman ulus ve devlet, Siyonist saldırılar ve iç çatışmalar yüzünden sükûnetle huzuru asla bulamamıştır)

2- Türkiye insanını yavaş yavaş İslam’dan uzaklaştırmak (Böylelikle cihat etmesini engellemek, yurtta sulh “SUS” cihanda sulh “SUS” söyleterek Türkiye’nin ve İslam dünyasının cenk etmesini engellemek. 600 yıldır batıyı olduğu tehlikeden artık kurtarmaktı)

3- Türkiye’yi zamanla kendi kültüründen, İslam tarihinden uzaklaştırıp büyük kısmını batı kültürü ile birleştirip, geri kalan kısmını da İslam öncesi inanç ve geleneklerle doldurmak.

4- İstanbul için Napolyon şöyle demişti; “İstanbul’u kim yönetirse, dünyayı o yönetir.” İşte bu yüzden boğazlara kadar inen Ruslara İstanbul’u kaptırmamak için Osmanlı-Rus ilişkileri yok edilip Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmalıydı.

5- Rusların sıcak sulara inmesini engellemek için, yine Türkiye Cumhuriyet devleti kurulmalıydı, Kars’tan Hatay’a kadar olan bölge Ruslardan korunmalıydı.

Yani Osmanlı yıkıldıktan sonra bu oluşum gerçekleştirilmeliydi.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

“Şimdi bu başlıkları, daha detayıyla izah etmeye çalışacağım, iyi okuyun”

“Türkiye, yani Osmanlıdan kalan Anadolu toprakları dış güçler tarafından bölünmüş, bölge bölge alınmıştır.

Yunanlıların işgal ettiği topraklar sadece İzmir ve Trakya’nın bir bölgesinden ibaretti.

O zaman size şöyle anlatayım;

1-         O komite, Yunanlılar dışında diğer devletlere tek bir kurşun bile sıkmamış ve onların yönettiği asker, İngiliz, Fransız, İtalyanlar ile savaşmamıştır. Çünkü bunlar zaten kendileri çekildi. Savaşanlar, milli mücadele zamanında milletlerin köylülerin kendi imkânlarıyla verdikleri savaştan başka bir şey değildi.

2-         Yunanlılar, bir anlık Eskişehir’e gelmiş olsalar bile o komitenin başında olduğu askerle tam anlamıyla çarpışmadan yakarak ve yıkarak kendiliğinden geri çekilmiş. O komite İzmir’e varmadan, bunlar gemilerine binip apar topar gitmişler, korkup kaçmışlardır. Kimden korktuklarını söyleyeyim mi? İngilizler.

Çünkü o komitenin bu savaşta kaybedilmesi, bütün planların sonunu getirecekti.

İşte “O denize döktük” uydurma ve palavrası, ancak yutturmadan ibarettir.

O komite olmasaydı bile İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar kendi emellerine siyasi anlamda artık ulaşınca, kendiliğinden geri çekilip evlerine dönmüşler.

Amaç ise büyük İsrail devletinin emelidir.

Bunu II. Dünya Savaşından sonra başarmışlardır.  Yani 1948’de Filistin’de İsrail devletini kurma başarısına ulaşmışlar.

Bir zamanlar Osmanlılara ait olan Filistin toprakları, on-on beş yıl sonra Kudüs de resmi olarak İsrail devleti haline getirilmiştir.

Osmanlı buna hiç izin vermiyordu.

Çünkü Kudüs Peygamberler şehriydi.

Orayı kaybetmek ruhani bir huzursuzluk ve güçsüzlük getirecekti Osmanlıya.

Hatta dünyanın en zengin Yahudilerinden ve ABD devletini kuran Rothilt ailesi Abdulhamit’e “Kudüs’ü bize verin, hem bütün borçlarınızı silelim, hem de üstüne para verelim” diye küstah teklifine karşı Osmanlı Padişahı Abdülhamit, nerdeyse teklifi getiren Rothilt ailesinden olan o kişiyi öldürüp kellesini geri yollayacaktı.

“Kudüs, kanla kazanıldı ancak kan ile alınır” diyen Sultan Abdülhamit Han’dı.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kabul edilmesinin en önemli nedeni; Rusların sıcak denizlere inmesini önleyecek bir devlet olmasıydı.

Böylece Anadolu İstiklal Savaşı, yani Milli Mücadele zaferinin temelinde;

1-         Anadolu’nun istiklal savaşı kapitalist batı ile sosyalist doğu arasında tampon devlet olması

2-         Halifeliğin kesinlikle ortadan kaldırılması

3-         İttihatçıların Osmanlı idareci kadrolarının yeniden iktidarı ele almasının biricik çaresi olması zorunluluğunun etkileri açıkça görülür.

Bu açıdan bakılırsa, Anadolu zaferi sonunda kurulan yeni idare de yalnız tabu olarak kullanılabilir demekle yetinmiştir.

Nitekim halk bu yeni idarenin, yani cumhuriyeti kuran Terakkipervercilerin kişiliğini kabul etmiş, kurduğu idareyi kesinlikle kabul etmemiştir.

Evet, bu yazının kaynağı Kemal Tahir “Notlar-Roman Notları” Bağlam Yayınları sayfa 206’dan alınmıştır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, ülkemizin başından geçen tarihi yanlışlıklar ve batı dünyası adına atılan adımlar gün gittikçe biraz daha tüm gerçekleriyle su yüzüne çıkmaktadır.

Dünkü yazımızın ana konusunda şöyle demiştik;

“Devlet-i Osmaniye. Türkiye’yi yıkan Siyonistler ve Yahudiler” başlığının küpürünü siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.



Bu yazı serisi devam edecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar…