BU TERÖR SALDIRILARI, DARBE YAPMA PROVASIDIR! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bu gece, mübarek Kadir Gecesidir.

“Bu gecenin feyziyle, geçmiş 26 gün boyunca tuttuğumuz oruç ibadeti ile kıldığımız namaz, ibadetlerle geçirdiğimiz gecelerin yüzü suyu hürmetine” diye dua ederek, Rabbimizden, bu memleketi zulüm felaketinden, nifakın, küfrün, ihanet bataklığından ülkemizi, insanlarımızı ve tüm İslam dünyasını muhafaza buyurmasını diliyoruz.

İçtenlikle niyaz ediyoruz, kalbimizin gözüyle o büyük kudret sahibi yüce Allah’ın rahmetine ve mağfiretine sığınıyoruz.

Elbette ki Ramazan-ı Şerif’in kalan üç günü itibariyle mübarek Ramazan ayına elveda "Ya Şehrê Ramazan" diyoruz.

“Ey Ramazan biz seni geride bıraktık, sen mana değerleri cihetinden bizi bırakma, bizimle ol, ülkemizi, milletimizi, devletimizi ve tüm İslam dünyasını Kur’anın gölgesinde yaşat ya Rab” diyoruz.

Ama tüm bunlarla rağmen her zaman bu köşede ifade etmeye çalıştığım gibi, gerçekten yüz yıldan beri bu memleketin yakasından elini çekmeyen terör odakları, kan döken mezalim, ahlaki çöküntüler, memleketimizi bu hale getirmişse de…

Bunun temel sebebi, ana kaynağı hiç kuşkusuz bilmeliyiz ki mevcut rejimdir, batıl rejimin uygulamasıdır, bozuk düzendir, kirli sistemdir.

Zira Kemalist, laik bir anlayış içerisinde yürüyen bir ülkenin akıbetiyle ne yazık ki bugünlere gelinmiş durumdayız.

***

Dün de bu köşede sizlerle paylaşmak istediğimiz gerçek şudur ki;

Siyonist haçlı emperyalizmin kölesi durumunda olan Mahmut Esat Bozkurt gibi İslamiyet’i inkâr eden anlayışların bu ülkede hakimiyeti var olduğu müddetçe bu memleket ne yaparsa yapsın, bir türlü kendini sahili selamete taşıyabileceğine inanmıyoruz.

Günümüzdeki İslam dünyasının medar-ı iftiharı durumunda olan Recep Tayyip Erdoğan, ne yaparsa, ne kadar çaba gösterirse göstersin, ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, ne kadar büyük siyaset zekasına sahip olursa olsun…

İlla ki bu sisteme, bu kirli düzene, ateist sisteme dur denilmesi gerekiyor.

Hele hele böylesine bir vesayetçi, bayat bir anayasanın mevcudiyeti altında devlet yönetiliyorsa, hiçbir zaman o devlet bir hukuk devleti olamaz..

Kimse de iddia edemez.

Ne kadar iyi niyet beslenirse beslensin…

Zira devletin mevcut kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde olan çifte standartlık, kişisel rant, makam, mevki, adam kayırma, toplum arasına atılan nifak tohumu ve bu nifak tohumundan meydana gelen terör odakları, cirit atmaktadır.

Yıllardan beri bu terör odaklarına gösterilen müsamahalar ve hatta iktidarın bünyesinde bulunan değişik yüzlü münafıkların varlığı aynı zamanda terörle işbirliği yapanlardır…

İşte bu hakikat karşısında, kimse geleceğimize kurtuluş ümidi biçemez.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

İki gün önce de Diyarbakır Söz Gazetesinin Kalemin Dili köşesinde Ömer Büyüktimur’un büyük anlam taşıyan tespitleri hiç de küçümsenemez ve hafife alınamaz.

Gerçekten hali âlem ortada.

Kimse bu milleti hedefinden şaşırtmasın ve şaşırtmaya da kimsenin hakkı yoktur.

Bu bölgede eğer devletin eliyle anayasa doğrultusunda gerçekleştirilen ve PKK’yı savunan bir siyasi yapılandırma varsa ve bu devlet tarafından bu siyasi yapılandırmaya bütçe tahsis ediliyorsa ve bölgenin, bu coğrafyanın yerel yönetimleri anayasal çerçevede ellerine teslim ediliyorsa ve kendi yandaşlarından başka belediyeler hiçbir uygulama gerçekleştirmiyorlarsa…

Eğer bir vatandaşın işi görülürse de özellikle bazı ilçe belediyeleri tarafından astronomik miktarda para isteniyorsa…

Ve vatandaş öylesine bir hale gelmiş ki; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” misali..

Bu minvalden yola çıkılırsa, vatandaş hakkını almak için para vermiyorsa, o hakkını alamaz, hedefine ulaşamaz, iş yapamaz.

Eğer hak olmadığı halde, resmi harcırahlar dışında astronomik rakama dayalı para verip, “Verdiğim bu para acaba nereye gidiyor?” endişesi içinde kalıyorsa, vay bu memleketin haline!

Hele hele durup dururken, bu bölgede özellikle Diyarbakır’da Trafik Denetleme Şube Müdürlüklerinin bazı amir ve müdürleri tarafından resmi kıyafetle değil, sivil kıyafet giyerek kum taşıyan, beton taşıyan nakliye araçlarını tuzağa düşürürcesine “senin yükün fazladır” diyerek astronomik bir ceza veriyorsa…

Vatandaş artık ne yapabilecek yani?

Vatandaş dönüp düşünüyor.

Bir yandan terörden kaçıyor, öbür yandan trafik terörünün tuzağına düşüyor.

Diğer yandan bazı belediyelerin iş yapmamakla beraber, iş yapıyor göstermeliğiyle aldatıcı bir görüntü veriyor, ama başka yerlere para aktarılıyorsa ve devlet de buna göz yumuyor veyahut müdahale edemiyorsa, bu memleket nereye gitsin?

Bu soruya cevap arayışı içinde kalan vatandaş, pisi pisine bazı şeylere istemeye istemeye boyun eğmek zorunda kalıyor.

İşin yoksa demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan temel hak ve özgürlüğünden dem vur.

***

AK Parti iktidara geldiğinden bu yana Sayın Erdoğan’ın gerek Başbakanlığı döneminde olsun, gerek Cumhurbaşkanlığı döneminde olsun…

Bugüne kadar gerçekten ekonomide herhangi bir sıkıntı oluşmamıştır…

Vatandaş ekonomiksel olarak herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmamakla beraber bölgede olsun, Türkiye genelinde olsun, ne yazık ki korkutucu terör odaklarının ortadan kaldırılış şekli bir türlü gerçekleşemiyor.

İşte vatandaş hep bu sorulara cevap arayışı içerisindedir.

***

Dünkü sohbetimizin son bölümünde şöyle demiştim;

“Evet, biz burada felaket tellallığı yapmıyoruz.

Yalnız 19 sene evvel, 30 sene evvelki darbelerden önce ayaklanan terör neyse bize göre bugün dünün, aynısıdır ve devamıdır.

11 Eylül'de "sokaklar savaş" alanıydı, 12 Eylül'ün sabahı "süt liman" oldu.

O günün terör örgütleri bir anda, "toz olup" gitti.

Ama bugün, o örgütler yeniden "türeyerek" emir-komuta zinciri içerisinde, "kan dökerek" darbeye "zemin" hazırlama gayreti içerisindedirler.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan dâhil olmak üzere Başbakan ve iktidar uyanık olması lazım…

Çevrelerini çok iyi görmeleri lazım.

Bize göre her şeyden evvel İçişleri Bakanlığıyla, MİT Müsteşarlığı bünyesindeki pasif görüntüyü bir an evvel görüp onu silmesi gerekir.

Bu da Cumhurbaşkanına düşüyor”

Hayırlı cumalar, unutmayalım, bu gecemizi ihya etmekle geçirelim.

En derin saygı ve sevgilerimle.