CHP ANLAYIŞININ ŞIMARIK SİYASETİ, ÜLKEYE ZARAR VERMİŞTİR!

Evet, sevgili okurlar.

Halkın iradesini içine sindiremeyen şımarık CHP zihniyeti, yine duvara toslamıştır..

"Hayır" kampanyası da, fiyaskoyla neticelenmiştir.

Şöyle ki;

16 Nisan Referandum seçiminde sandıktan çıkan “EVET” oy potansiyeli, CHP’nin savunduğu “HAYIR” oy potansiyeline galip gelmiştir…

Yıllardan beri, yani 1950’li yıllardan ta günümüze dek CHP’nin savunduğu ideoloji hiçbir zaman demokratik olmamıştır, olmamaktadır ve bundan sonra da olamaz.

Nitekim iktidar da olmamıştır.. Bundan sonra da olamaz...

Memlekete kesinlikle hayırlı işler kazandırmamıştır…

Hep olumlu güzel şeylere de “HAYIR” olumsuzluğunu çekmiştir…

Elbette ki, bu "hayırsızlığı" onun geçmişine yönelik bedbaht kirli bir siyasetin savunucu olduğu gerçeğidir…

CHP anlayışı ve onu savunan lideri durumundaki Kılıçdaroğlu olsun veya eski lideri Deniz Baykal olsun….

Bunlar hala da kendilerini ve partilerini dev aynasında görerek, tek parti şeflik ve dipçik döneminin halet-i ruhiyesini yaşamak ve yaşatmak istiyorlar..

Onun için, 16 Nisan’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Devlet Başkanlığı” sıfatını taşıması için, yepyeni bir sisteme “EVET” oyu kullanılmış, “HAYIR” oyları da deyim yerindeyse sandığa gömülmüştür.

İsmet İnönü’nün şeflik dönemi gibi…

Kendilerini bir türlü kötülük yapmaktan, bir fitne unsuru olmaktan kurtaramayacak kadar; "bedbaht" haldedirler…

Onlar için yegâne kurtuluş çaresi; Batıl, batıl, yine de batıl.

Antidemokratik, ilegal yollarla, “oyun üstüne oyunlar kurarak, nasıl bir yerlere gelirim?” düşüncesiyle hareket etmektedirler..

Tıpkı İtalya'daki gladyo gibi…

Tıpkı, dumanlı havada pusu kuran Kurtlar gibi…

Kurt’un dediği gibi; “Dumanlı ve sisli hava benim için bir şanstır.”

Onlar da “Türkiye’yi ne kadar bunalıma sokayım, bu dumanlı havadan nasıl istifade edebilirim” anlayışını gütmektedirler…

Ve bu zihniyetle yola çıkmaktadırlar...

Lakin, hep yolda kalmışlardır…

Batıla sapmışlar ve çırpındıkça iğrenç tuzaklarının batağına saplanmışlardır…

Seçimin yenilenmesi için…

Cumhurbaşkanının “EVET” oylarını iptal etmek için…

Yeniden seçime girme havası içine giren ve kumpaslar, senaryolar üreten CHP hiç bir zaman kendini; tek dişi kalmış medeniyet canavarından kurtaramamıştır..

Ki vazgeçmesi de mümkün değil…

Akıbetleri hiçbir zaman hayırlı olmamıştır ve bundan sonra da olamaz temennisindeyiz.

* * *

Bu temenniyle yola çıkarken, yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan’ın “İbrahim” suresinin 3. Ayetinin yüce mealini sizinle paylaşmak istiyoruz.

Bakınız, ayetin yüce meali aynen şöyledir;

“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. (Başkalarını) Allah yolundan saptırıp onu eğri ve çelişkili göstermek isterler. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”

İşte ayet-i celilenin bu güzel meali, CHP’nin tarih boyunca sapıklıklar içinde olduğunu bize deşifre etmektedir…

CHP zihniyeti bu ülkeye ve bu millete hep zarar vermiştir…

Kan, gözyaşı, rüşvet, suiistimal, adam kayırma gibi gayriahlaki işlere; "zihniyeti" hep onay vermiştir.

Bu ayet-i celilenin özellikle ilk üç cümlesi üzerinde durursak…

Tabii ki orijinal metni üzerine incelemeye çalışırsak; Bediüzzaman Hazretlerinin yorumlarına göre, gerçekten CHP bu toplumla hiçbir zaman bağdaşmamıştır, samimi olmamıştır ve hep hıyanetlikler içerisinde iş yapmıştır…

İşte Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;

“Bu ayet üç cümlesiyle bazı münasebat-ı maneviye ve muvaffakiyet-i mefhumiye cihetinde ve hem Risale-i Nur’un mesleğine, hem onu inkâr eden ve dolayısıyla İslam’ın ana köklerini inkâr eden mesleğine işareten bakıyor.

Ve birinci cümlesiyle der ki: O bedbaht bazı ehl-i imanın imanları beraber olduğu halde ve bir kısım ehl-i ilmin ahreti tam bildikleri halde, onlara iltihak dalaletiyle bilerek ve severek hayat-ı dünyeviyeyi dine ve ahirete tercih etmişlerdir.

Yani elmas değerini taşıyan güzel bir madeni buldukları halde, beş paralık şişeyi ona tercih etmek gibi sefahat ve dalalete, hayatiye ve dini hissiyata tercih edip, hep dinsizlik ile iftihar etmişlerdir.

Bu cümlenin bu asra bakmakla bir hususiyeti vardır.

Çünkü hiçbir asır, böyle bir tarzı günümüzdeki asır gibi göstermemiştir.

Diğer asırlarda o ehl-i dalalet ahireti bitmiyor ve hep inkâr etmeyi tercih ediyor ve küfre doğru saptırıyor.

Ve ikinci cümlesi olan ayetin meali şöyledir ki; o bedbahtların yanlış düşünceleri, muhabbet-i hayattan ve temerrütten neşet ettiği için, kendi halleriyle durmuyorlar, hep saldırıyorlar, tecavüz ediyorlar, ahlak dışı yanlış şeyleri tanıtıyorlar.

Bildikleri ve eski ecdatlarının bağlı olduğu dine düşmanca İslam dinin menbalarını kurutmak ve esafat-ı İslamiyet’i bozmak ve yollarını kapatmak istiyorlar ve ne yazık ki istemişler ve hala da istemeye devam ediyorlar.

Tıpkı cahiliye devrinin insanları gibi..

Onun için, Allah’ın gerçek yolundan insanları saptırıp, küfür bataklığına sokmak isteyenler için, Allahû Teâlâ şöyle demiştir;

“Durdurun bunları, bu dağdan geçmesinler.”

Ve durdurulmuştur.

Ayet-i celilenin üçüncü cümlesi ise;

“Ve yebgûnehâ ivecâ” iledir ki;

Dalalet ve küfrün fen ve felsefeden geldiği için, acip bir gurur, firavunluk ve dehşetli bir enaniyet onlara verip, nefislerini öyle bir şımartmış ki kâinatı idare eden idari kanunların aydınlıklarını ve insan âleminden o gerçeklerin düsturlarını süfli heveslerine ve iştahlarına müsaade görmediklerinden, haşa, haşa, haşa, eğri, yanlış, noksan bulmak istiyorlardı.”

* * *

İşte, sevgili dostlar.

Bu ayet-i celile üç cümlesiyle manen şöyle diyor;

“Acip bir kısım yoldan sapmış ve bunamış bir tevafuk-i manevi ile mana-yı işari ile çok efradı içinde hususi baktığı gibi tevafuk-i cüfrisi (harflerin gerçeğiyle) ile başlarına parmak basıyor, Evet evvel ki cümle olan ‘Bunlar dünya hayatını çok seviyorlar’ gibi gerçekleri saptırmaya çalışıyorlar.

Dünyasını da dünya etmiyorlar, ahirete zaten inanmıyorlar.

Bu itibarla diyoruz ki toplumsal bir uyanış hareketiyle bu millete düşen yegâne görev ve gerçek manada hizmet; Erdoğan’ın misyonu etrafında sımsıkı toplanıp, kenetlenmek gerekir…

En derin saygı ve sevgilerimle.