Görüş Bildir

DERİN DEVLET Mİ, DERİN ÇETE Mİ VEYA ENCÜMEN-İ DANİŞ Mİ?

Evet sevgili okurlar!

Bugünkü yazımız dünkü yazımızın paralelinde bir yazı olacak.

Ancak, mantık ayrı ise de mefhum aynıdır.

Yani kelimelerin telaffuz şekli değişikse de gaye ve amaç aynı rotayı gösteriyor..

 “Bölgede Siyaset Atmosferi” başlığı altında iki günlük bir yazı serisini sizlere aktarmıştık..

İki yazımızın ana teması da; “devleti ve milleti” derin şekilde yaralayan, dış orjinli anlayış ve fikirlerin, tahakküm etmesine dairdi.

Ülkemizde ve yaşadığımız coğrafyada terör odaklarının yıllardan beri varolduğu gerçeğini kimse inkar edemez...

Zaman ve isimler değişse de; “varlık” nedenleri hep aynıdır..

Ki devletimizin ve coğrafyadaki devletler, çok büyük imkanları seferber ederek, mücadele ettiği de tartışılmaz bir gerçektir..

Fakat bir türlü terör odaklarının kurutulmaması ve oldukça terörün azgınlaşması, saldırganlığının devam etmesi de, ayrı bir garabettir..

Bir devlet ki gerçek manada terörle mücadele gücünü kullanıyorsa ve terör son bulamıyorsa orda çok önemli sorular silsilesi söz konusudur...

İlk soru da; bu terör niye bitmiyor?

Bugün, dün olduğu gibi terörün varlığı oldukça bütçemizi zayıflatmıştır...

Çünkü, bütçenin ekseriyeti terörle mücadeleye harcanıyor..

Yaşanan derin ekonomik kayıp yüzünden, teknolojide geri kalıyoruz, sanayi deseniz artık yok sayılıyor..

Faizler alabildiğine.. Faiz lobisi; “doymaz” canavar gibi; ha bire sömürüyor.

Hele ki, rant düşkünlüğü...

Rüşvetler...

Adam kayırmalar..

İhale peşkeşi..

Sen-ben tarafgirliğiyle oluşan baronların sömürgesi..

Yani, “sosyal ve ekonomik” çöküntüye dair ne derseniz, diz boyu…

Peki sonuç ne diyeceksiniz?

Ülke ve millet nereye gidiyor??

İki soruya verebileceğimiz yanıt derseniz; aynen şunu diyebiliriz:

Devletin gücü gerçek mecrada kullanıldığı takdirde Allah’ın gücünden başka hiçbir güç devlet gücüyle başa çıkamaz...

Ama velakin ehliyetsiz insanlarla devlet yola çıkarsa, “devletin o gücü” sürekli zafiyetler yaşar..

Terörle mücadele etmiş sayılır ama çok büyük sıkıntılı günlerden kendini kurtaramaz..

Mücadele başarısı gecikir…

Ne vakit, devlet ciddiyetini muhafaza ederse, yani aba ecdadının kültürel gereklerini kullanırsa işte o zaman üstün seviyeye tırmanır ve terörün kökünü kazar..

Ne ülkesinde, ne de milletinin içerisinde “terör” denilen illetin esamesi okunmaz..

Ama ne var ki; Cumhuriyetin kuruluşundan sonra kurulan Cumhuriyet Halk Parti’nin altı oklu rejimi ilk gününden itibaren devleti hep sıkıntılara düşürmüştür.

Millet ile devlet hep zıt kutuplarda; yürümüştür...

Ki toplumsal yönde; iç ve dış şer yapılarla ciddi mücadele verememiştir..

Zira Cumhuriyet Halk Parti’nin altı oklu rejimi hiçbir zaman milli olmamıştır, olamaz da.

Bu zihniyet ve dış orjinli anlayış, devletin bünyesinde önemli kurum ve kuruluşların himayesinde çok gizli terör odaklarını yetiştirmiştir…

Tıpkı bugünkü gibi..

Gah savunucusu olmuştur, gah dostlar alışverişte görsün kabilinde şekli de olsa terörün karşıtı olarak kendini göstermeye çalışmıştır..

Ama hep samimiyet dışı..

Bu anlayışın derinliğinde terörü oluşturan ve besleyen etkenler vardır..

Devletin bünyesindeki derin çetelerin varlığı; ülkeyi ve milleti sürekli “kaosta” tutmaktadır..

Ve bunların oluşmasıyla, Cumhuriyet Halk Parti adına hep darbeler  vücut bulmuştur..

Gerekçe olmuştur..

Tarih sayfalarına bakarsak..

Meşru ve milli hükümetleri darbe zorbalığıyla iktidardan indirmişlerdir..

Hatta kanlı ihtilaller gerçekleştirilerek, döktükleri masum insanların kanını da sermaye olarak kendilerine kullanabilmişlerdir..

İttihat Terakki’nin darbecilik anlayışından tutun da, günümüze kadar devletin bünyesini, her daim sarsmışlardır...

Devletin varlığını tabiri caizse; “alttan, alta” oyarak, tehdit unsuru olarak, milletin karşısına çıkmışlardır...

Hem de gizliden gizliye…

Ve bu hain planlarını gerçekleştirirken de, devletçi, kurtarıcı, himayeci adlarını kendilerine takmışlardır...

Oysa ki; uzaktan yakından alakası yok...

Timsah gözyaşları gibi..

Toplumun can damarı durumunda olan Milli Eğitim camiasını, yıllar yılıdır, yanlış eğitimlerle, yanlış ideolojilerle aldatabilmiş, kandırabilmişlerdir..

Yasaları, kanunları, nizamları hep kendilerine göre organize etmişlerdir...

Alel acele suç işlemekten kendini kurtarmak için her tarafa bir ayarlama yapmışlardır.

Bu itibarla diyoruz ki, bir devlet gerçekten milli eğitim ruhunu gerçekleştiriyorsa, milli eğitim camiasındaki tüm eğitim sistemine gerçek manada bir milli ruhu enjekte etmelidir..

Yetişen nesiller, bu milleti bugün böylesi sıkıntılara sokmazdı...

Devlet te millet te; “kaos” mahkumiyeti içerisinde olmazdı..

Ama heyhat!

Tam tersine millet sürekli sıkıntılı günleri geçirmiştir ve geçirmeye de devam ediyor.

Faiz lobilerinden tutun da, rüşvet lobilerine kadar yeri ve zamanı gelince, beğenmediklerini de, aksul amel yaparak alaşağı etmeyi de ihmal etmezler..

Dün olduğu gibi bugün!..

Sistemin çarkı hep; “o derin” aklın fikriyatıyla, dönmektedir...

En derin sevgi ve saygılarımla…

Hayırlı Cumalar..

 


Bu Makale 447 kere okunmuştur.