ERKEN SEÇİM VE TÜRKİYE!?

Evet, sevgili okurlar.

Seçimler, 24 Haziran 2018’de yapılacak…

Erken seçim..

Milletimize ve ülkemize; "hayırlara" vesile olsun..!

"Bereketli, uğurlu günleri kazandırsın" diye de dua ediyoruz.

Fakat bizim inandığımız ve intisabıyla onur duyduğumuz yüce İslam dininin önemli ilkelerinden birisi de yapılan "duanın kabul olup olmama" gerçeğidir.

Elbette ki "ağzı açılan" herkes hayırlı uğurlu olsun diyordur.

Biz de hayırlı uğurlu olsun, bereket getirsin ve mutluluk getirsin diyoruz.

Tabi ki bu "beklentilere" dair bir duadır…

Lakin, bir şartla…

Tabii ki Allah’ın izzet ve kudretine bağlı olan bir gerçekçilikle o dua kabul olur..

Hiç kuykusuz ki, inançsız insanların duaları geçerli olmaz.

Buda bir Kur’an gerçeğidir.

Şirkin ve şirki uygulayan müşriklerin, İslam’dan irtidat edip çıkan mürtetlerin duaları hiçbir zaman geçerli olamaz..

Kabulde görmez..

Ancak, masum ve mağdur insanların yüzü suyu hürmeti de vardır.

İşte onlar zaman zaman Cenab-ı Allah’a yalvararak, Türkiye’nin gerçeği için dua ediyorlar.

Belki de onların yüzü suyu hürmetine bu dualar geçerli olmaktadır.

Ama “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak.

Küfür, bozgunculuk ve mutlak bir inkârcılık ile kalkıp oturan bir toplumun bırakın dualarının kabul edilmesini, bırakın seçimin Türkiye’ye yeni bir şeyler getirme umudunu…

Tam aksine enva-i olumsuzlukları sıralar…

Zira duaların kabul olabilmesi için, İslam’ın ana ilke ve prensiplerinin yürürlükte olması lazım…

Ki herkes yüce kudretin karşısına çıkıp Namazdaki Fatiha’dan başlayıp son rekatın oturuluşuna kadar edilen o dualar, elbette ki bizler içindir.

Acaba o duaların kaçta kaçı kabul oluyor?

O da malumumuz değil tabii ki.

Dedik ya;

“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak…

Ne yazık ki zillet, meskenet başımıza çökertilmiştir…

Koskocaman bir toplum büyük bir bunalım içerisinde.

Kimin elinin kimin cebinde olduğu belirsiz…

Gencecik kız çocuklarına, istismar ve tacizinden tutun da, devletin resmi olarak aştığı büyük fuhuşhanelere kadar…

Pek tabi ki...

Faiz, tefecilik.

Bankaların acımasızca müşterilerini sömürmesi…

Cinayet…

Haksız yere dökülen insan kanı.

Kumarhaneler.

Uyuşturucu.

Hırsızlık.

Rüşvet.

Suiistimal.

Adam kayırma.

Tüm bu olumsuzluklar almış başını gidiyor.

Mevcutı ihale kanunlarından tutun da, iş kanunlarına kadar adeta zulüm fışkırıyor.

Yasaların hiçbirisi insan temel hak ve özgürlüğüne uygun değil.

Hele hele bir de; dikiş tutmaz anayasanın varlığı…

Köhneleşmiş bir anayasa hala da kendini Kemalist ve laikçilik anlayışıyla ayakta tutmaya çalışıyor…

Oysaki dünya çapında artık bu anlayış bayatlamıştır..

Ve atıl hale gelmiştir…

Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, denilebilir ki Türkiye ayaktadır da ne olmuş Türkiye’ye?

Biz buna inanmıyoruz.

“Ne olmuş Türkiye’ye?” derken, her şey olmuştur.

Yani elle tutulur, gözle görülür herhangi bir tutar tarafı yok ki.

Hangi hükümet gelirse gelsin, hangi iktidar gelirse gelsin, hangi siyasi platformda naralar atılırsa atılsın.

Akla gelen ilk soru şudur…

Ne yazık ki cevap verilmişte değil..

Ey dostlar.

Tahribatlar silsilesi 1946’daki seçim yasalarının yürürlüğe girmesiyle başladı..

Ki o günden, günümüze dek akıtılan kan, gözyaşları o biçim.

İnsan temel hak ve özgürlüğünü koruyan hiçbir yasanın varlığı söz konusu değil.

El attığın her yer dökülüyor.

Diyoruz ki;

Ey AK Parti!

İktidardasınız.

İyi niyetle devleti yönetmeye çalıştığınızdan hiç kimsenin kuşkusu yok.

Özellikle Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın samimiyeti…

İlimle, kültürle, terbiyeyle dopdolu bir insan olmakla beraber, bütün dünya siyasetine meydan okuyor.

Ama kendi memleket insanına sağlık açısından, "mevcut" sistemi değiştiremediğinden dolayı da; deveden kulak bile ilerleme kaydedebilmiş değil..

İyi niyetle konuşan, yürüyen, seçim yapan Sayın Cumhurbaşkanımız, ne yazık ki defalarca söylemiştir.

"Bizim artık yapabileceğimiz bir şey yok."

***

Ne yazık ki, ekonomi bugün sıfıra vurmuş durumda..

Tabi sebepleri var..

İçerden ve dışarıdan; gelen müdahaleler söz konusu..

İşte bu nedenle olsa gerek..

Bir yıl sonra yapılması gereken seçimlerin daha güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesini isteyen Sayın Cumhurbaşkanı, seçimleri 24 Haziran 2018’de yapılmasını kararlaştırdı.

Peki fark eder mi?..

Doğrusu mevcut anaya var olduğu müddetce; değişmez..

İsterse aynı simalar olsun, isterse farklı simalar olsun.

Vatandaşın elinde bir şey yok ki bir iş yapsın.

Kemalizm’in, Atatürkçülüğün son safhasını yaşayan insanlarımız bu nedenledir ki; bir türlü iki yakasını bir araya getiremiyor.

Peki, ne yapmamız gerekiyor?…

Kur'ana yönelmemiz gerekir..

Bize göre iyi niyetle, ihlasla, samimiyetle Allah’a yalvarıp dua etmemiz lazım..

Evet, sevgili dostlar.

Devlet var diyoruz.

Gelen giden hükümetler de var diyoruz.

Milli iradenin varlığı söz konusu.

Ama ne yazık ki sadece lafızda ve kelimede kalıyor.

Keşke bu yüreklilik ve iman kudreti tüm siyasilerin gönlünde yatmış olsa idi..

Belki o zaman; "fitne ve gesatın, bozgunluğun ve ahlaki çöküntünün" cenderesinden kurtulmuş olurduk..

En derin saygı ve sevgilerimle…

Hayırlı cumalar..