GÂVURUN VERDİKLERİ SÖZ VE SÖZLEŞMELERİ!?

 

Evet, sevgili okurlar.

Dün, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan BM’ye yönelik gereğini yaptı.

Gerek BM olsun, gerek ABD olsun, gerek Avrupa Birliği olsun…

Hepsine, Suriyeli mültecilere karşı takındıkları tavırdan dolayı, ağır ve sert eleştirilerde bulundu.

Bize göre bu ağır eleştirilerde ve kınamalar da, geç kalınmıştır.

Çünkü İslam dünyası, artık öyle bir hale girmiş ki bölük pörçük bir vaziyette…

Dağınık birer lokma durumunda olup, müstevli küfür dünyasının emir ve kumandası altında hareket ediyor…

Keza yüz, yüz elli yıldan beri Türkiye’miz de aynı.

Hatta gelen giden iktidarların tümü güdümlü siyasetleriyle ülkeyi bir türlü bir yere götüremediler.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri nerdeyse tüm vatandaşlar, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasında sabah uyanırken terörle uyanıyor, akşam ise yine terörün bomba sesleri arasında yatıyor.

Gerçekten Türkiye, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu, özelliklen de Diyarbakır’ımız bunları kaldıramıyor.

15 ve 21 Ocak 2016 tarihleri arasında, yine bu sohbet köşemizde başlık olarak kullandığımız “ARTIK YETER, TÜRKİYE BUNU KALDIRAMAZ” başlığı altındaki o günlerdeki sohbetimizin muhtevası siz değerli okurlarımız tarafından ve nerdeyse tüm kamuoyu nezdinde çok büyük bir takdir görmüştü.

Genel olarak okurların sayısı 40-50 bini bulmuştu.

Zira bizim o günlerde yazdığımız konular, Diyarbakır’ımızı huzursuz eden ve Sur ilçesi yani eski Diyarbakır’ı istila etme çabasını gösteren terör örgütü PKK ve onun yandaşı silahsız görünen ama arka planda silah tedarikini yapan bazı siyaset erbapları ve siyasi yapılanmalar, Türkiye ve Güneydoğu Anadolu insanlarını büyük bir korku kıskacı altına almıştı.

İktidar olsun, muhalefet olsun, büyük bir sessizlik içerisinde soğukkanlılıkla olaylara bakmaları, olayların apayrı bir garabet şekliydi.

Gerçi o günden bugüne kadar bir ay gibi bir süreç geçmişse de olaylar hala devam ediyorsa da artık bu insanlarımızın kulakları terör odaklarının bomba ve kanas fişeğini atan uzun namlulu silahlara alıştı.

Alıştı da ne oldu?

İşte, 3-4 günden beri terörün büyük tehditleriyle Diyarbakır halkının çalışma özgürlükleri elinden alınmış durumda.

Hükümet ve muhalefetin büyük bir ittifak ile bir araya gelip terörle mücadele kararlılığını gösteremiyor olması, apayrı bir görüntü veriyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın dün Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Genel Kurulunda BM’ye, ABD’ye ve AB’ye seslenerek çok sert konuşması, bize göre sanki Güneydoğu’dan terörü kovmuş gibi bir memnuniyet vermiştir.

Zira batı dünyasının ve Amerika’nın ikiyüzlülüğünü deşifre eden Cumhurbaşkanımızın bu ümit ve teselli veren konuşmaları kamuoyunu çok memnun etmiştir.

Geçmiş aba ve ecdatlarımızın gâvura baktıkları gözle, bize ne oluyor ki biz bir türlü o büyüklerin gözleriyle gâvura bakmıyoruz?

Gaflet içerisindeyiz…

Hep onların kandırmaca sözlerine güveniyoruz, sahte tebessümlerine aldanıyoruz.

Onlar, gizliden gizliye ittifak ederken bizler ise açıkça İftirak (ayrılıp bölünme) içerisindeyiz.

Yani İslam dünyası olsun, Türkiye’miz olsun, çok büyük bir bölünmeyle karşı karşıyadır.

Bizi böldüren de gâvuru iyi tanınmıyor olmamızdır.

Kendileri dost görünüp de düşman muamelesi uygulayan gâvurun hangi sözüne güvenilir ve inanılır?

Doğrusu merak ediyoruz.

Aslında birbirini hiç sevmeyen Rusya, ABD ve diğer devletler, Müslümanları yok edebilme planları için kesinlikle büyük ittifak içerisindeler.

“Ben bu tarafı yedim, sen de diğer tarafını ye” misali..

“Böl, parçala, yut” politikasıyla yaşayan BM, kendi gerçek yüzünü bir türlü dünyaya göstermiyor.

Oysaki Cumhurbaşkanının yaptığı konuşma gerçekten de ferahlatıcı, ümit verici ve büyük bir devlet adamına yakışır ifadeler.

 

* * *

 

Bakınız.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan bize şöyle buyuruyor;

“Keyfe yekûnu lil muşrikune ahdun”

Yani, müşrik olan gâvurun Allah ve Resulü nezdinde nasıl sözleşmeleri geçerli olabilir?

Hiç de onların vermiş olduğu sözler ve taahhütnameler yeryüzünde geçerli olmamıştır.

Bu NATO’ymuş, BM imiş, ABD imiş, hepsi laf-ı güzaf.

Sadece görüntüden ibaret olup, İslam dünyası üzerinde oynadıkları münafıkça oyun ve sahneye koydukları senaryonun birer sahte senaristleridir.

Nerdeyse beş sene oldu.

Suriye’nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Koskocaman bir İslam ülkesi, Allah, Peygamber deyip kelime-i şehadet ile uyuyup kalkan bir toplum, hele hele bir İslam ümmetinin başına gelenler, sözde medeni ve demokrat geçinen bir dünyanın kirli çamaşırlarını ortaya koymuştur.

Suriye’nin bu hali, zaten karanlık bir küfür dünyasının bu olayları seyretmesi, İslam dünyasına karşı ne kadar düşman olduklarını da gösteriyor.

Hala da I. Dünya Savaşından sonra Rusya’da kurulan Bolşevizm ve o paralelde Mısır’ı işgal eden müstevli İngiliz ve Fransızlar, Türkiye’yi de aynı şekilde istila etmiştiler.

Ve bu İslam dünyası arasında özellikle silahlı güçlerin içinden seçip ayarladığı birçok iradesiz insanları kullanmışlar ve kendi milletlerine, devletlerine ihanet ederek o haçlı ve Siyonist emperyalistler adına darbeler yapmıştır…

 

* * *

 

Örnek mi?

1960’lı ve 1970’li yıllarda Suriye, Irak birer tane Müslüman ülkeler olarak Osmanlıdan ayırıp içlerine yerleşen Fransa ve İngiltere nasıl ki onları parçaladı, İngilizler de Türkiye’yi aynı biçimde parçalamış durumda..?

Ve hala da o siyasi zihniyet, ne yazık ki bu ülkelerin başındadır.

Evet.

1970’li yıllarda Suriye ve Irak içerisindeki oluşturulan iki tane solcu Marksist, Leninist, Baas partilerinin varlığı tümüyle Bolşevik Rusya’nın direktifleri ile İngiliz ve Fransa’nın de güdümünde kuruldu.

Keza Mısır da öyle…

Keza Türkiye de öyle…

Ama bugün o siyasi solcu Marksist, sosyalist partiler o her iki ülkeyi nihayetinde ele geçirdiler.

Ve o günden bugüne kadar o her iki ülkeyi de ajanlar yönetiyor.

Batı dünyasının özellikle BM’nin bu her iki ülkeye karşı döktükleri timsah gözyaşları zaten ortadadır.

Birer tane sömürücü, kan emici, hain planlarla adım atıyorlar ve bu da yetmiyormuş gibi bu defa Türkiye ile oynuyorlar ki yıllardan beri ABD, PKK’yı gizliden gizliye besliyor, lojistik destek veriyor.

Ve bundan 20 sene önce Cudi dağına paketler halinde silah attıkları yine Diyarbakır Söz Gazetesi tarafından tespit edilmişti.

İşte o PKK ve o BM ve ABD, bugün Kuzey Suriye’ye el atmışlar…

Hayali DAEŞ isimli bir İslam görünümlü terör örgütü oluşturmuşlar ve onu bahane ederek, Türkiye’yi de kendi içlerine çekmek istiyorlar.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun hali pür melali onun bir sonucudur.

Evet.

Hain batı dünyasının ne hakkı var, Türkiye’nin Güneydoğu insanını mağdur etmeye?

Hem de içten üretilen hain bazı odaklar vasıtasıyla.

Ama bu da bir gerçektir ki cumhuriyet dönemindeki gelen giden iktidarlar, bunu bir türlü fark etmemişler, fark etmeye de yanaşamamışlar, devletin bütçesini yıllarca boşuna harcamışlar.

Şunu hakikatle ifade edebiliriz ki terörle mücadele başarısı hala da elde edilememiştir.

 

* * *

 

Sayın Cumhurbaşkanımız olsun, Başbakanımız olsun, bunu yeni yeni sezmişler ve fark etmişler.

Ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan dünkü konuşmasında onları minnetsiz bırakmış, eski avam diliyle söylemek gerekirse, “Minnetiniz dağ başına” dercesine sert bir dille meydan okudu ve bize göre gereği de buydu.

Keşke daha önceden olsaydı.

Allah böylesine devlet adamlarımıza zeval vermesin.

Ama bunu da belirtmeden geçmek istemiyorum.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ne kadar kaygan bir zemin üzerinde olduğunu Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi biliyor.

Keşke iktidar, devlet dirayetini kullansaydı...

Daha yürekli, daha istidadı ve kabiliyeti yüksek olan başarılı bürokratları buraya gönderseydiler.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu politikasıyla ilgili İçişleri Bakanlığı bünyesinde bize göre yeni bir reform, yeni bir değişim, yeni bir akıl lazım.

Bölgeye halkla iç içe olup omuz omuza verecek dirayetli valiler, kaymakamlar atanmalı, hatta içişleri bakanlığı dâhil olmak üzere yeni bir değişim, yeni bir oluşum ve yeni bir dirayet oluşturumalı…

Şimdiye kadar yanıltıcı, oyalayıcı, sözüm ona kanaat önderleri oluşturulmuş ise de bunlar hepsi gerek Başbakanlık olsun, gerek Cumhurbaşkanlığı olsun, gerek İçişleri Bakanlığı olsun, yanlış ve kasıtlı danışmanların yüzünden Güneydoğu Anadolu politikası yanlış mecralara girmiştir.

Bu nedenle terör bitmiyor.

Kilit noktadaki bürokratların oluşumunda diyoruz ki, yenilik…

Kısacası, yenilik, yenilik, yine de yenilik diyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…