Görüş Bildir

GERÇEK DIŞI İNŞA EDİLEN HİLELİ SİYASET BATILDIR!? (II)

 

Evet, sevgili okurlar.

Yazı serimize başlık olarak kullandığımız “GERÇEK DIŞI İNŞA EDİLEN HİLELİ SİYASET BATILDIR” ifadesi, anlayan için çok büyük önem taşımaktadır...

Çünkü, önem taşımakla beraber, aynı minvalde kapsamlı bir anlam içermektedir…

Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar, hileyle, mekirle, “Demokrasi ve Cumhuriyet” kavramı içi boşaltıldı.

Ve bu içi boşaltılmış kavramlar ile yapılan siyaset, uygulanan politika gerçekten bugüne kadar ülkemize hiç hayır getirmemiştir…

Bundan sonra da hayır getireceğine inanmıyoruz.

Zira tabiri caizse; kaygan zemin üzerine inşa edilen ve gerçek manada hukukun ana ilkelerine uymayan bir sistem söz konusudur…

İnsan temel hak ve özgürlüklerini baskı altına alan bir sistem, bir düzen ve bir yönetim şekli, her haliyle kendini zaten ele veriyor.

Tıpkı geçen sene…

Tıpkı 15 Temmuz 2016’nın sene-i devriyesindeki yapılan şehitlerin anmaları…

Hepsi bunun kanıtlayıcı birer delilidir.

Dışarıdan ithal edilen köhneleşmiş bir sistemle ülke acaba daha ne zamana kadar bu şekilde devam edebilir ki?

Görünen odur ki ülkeyi yöneten AK Parti ve onun koruyucusu durumunda olan Recep Tayyip Erdoğan, ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, ne kadar ülkeyi milli ruhla donmak istiyorsa istesin…

Lakin manzara ortada...

Bereket versin ki ülke insanımız imanlıdır ve inançlıdır…

Yaşamı istediği gibi şehit olmayı da o kadar isteyerek sevmektedir...

Eğer millet şahadeti göz önüne almamış olsaydı, o gece yani bir sene önce bugünlerde Türkiye bitmişti.

Ülke nice hıyanet ellere teslim edilmiş olacaktı?…

Amerika CIA’in gölgesinde yaşayan satılmış ajanlar, buna alet olacaklardı.

Allah’a yüz bin şükür ki bu millet inancıyla, imanıyla her şeyi araştırıyor, görüyor, inanıyor ve onunla yola çıkıyor.

Tavrını onun üzerine alıyor..

Ama millet ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, ne zamana kadar bu batıl, yanlış ve kaygan zemin üzerine inşa edilmiş düzenle idare edilecek…

Bu düzenin bu memlekete uzun ömür yaşatmayacağını da millet yine unutmuyor ve inkâr da etmiyor.

Zira rejim, içi boşaltılmış bir rejimdir.

Sistem, Kemalizm’e dayalı Atatürkçülük adı altında sekülarist bir inkârcılıkla yola çıkarken, üzerindeki patent CHP’nin altı oklu patentidir.

Mevcut anayasa, 1924 anayasasının uzantısıdır.

Bunu samimiyetimle burada ifade edeyim ki 15 yıldan beri devletin başında bulunan saygıdeğer, ben başta olmak üzere milletin canından daha fazla sevdiği bir devlet adamı olan Recep Tayyip Erdoğan da bunu bilmektedir ve farkındadır…

Herkesten daha önce bu düzenin, bu sistemin kokuşmuşluğunu görmüş, görüyor ve bundan sonra da daha fazlasıyla görecektir.

Ama ne yapacaksın.

Elinden bu kadar geliyor.

Yoksa bu hal, çekilecek bir hal değildir.

Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin dediği gibi;

Artık bu hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.

Ya yeni bir izmihlal ile Türkiye yöneltilecektir.

Ya da üstü duman almış, içi paslanmış bir düzenle yoluna devam edecektir…

Ama, bu ülke ne kadar iyi niyetle yönetilmek istenirse istensin; düzen aynı düzense alınacak mesafe bir arba boyu kadar olamaz…

Uzun ömür verilemez.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bir hafta içerisinde birçok terör odaklarının memleketimizi huzursuz etmekle beraber, göze çarpan en önemli ibret verici iki haberi burada sizinle paylaşmak istiyoruz.

BİRİNCİSİ…

Öğretmen Necmeddin Yılmaz'ın katedilmesi olayı...

Yılmaz Siverek’te öğretmen..

Burada, öğrencilerine karne dağıttıktan sonra memleketi Gümüşhane'ye gitmek üzere yola çıkıyor.

Ama ne yazık ki lanetli PKK terör örgütü tarafından, Tunceli bölgesinde bu genç öğretmen kaçırılıyor…

15 gün sonra cesedi Tunceli’nin Pülümür nehrinin kenarında bulunuyor...

Siverek nerede, Pülümür nehri nerede?

Anlaşılan budur ki Alevisiz bir Alevi, Rafızi, mezhepçi, Marksist, Leninist bir PKK’lı tarafından kaçırılmıştır…

Hem de inancından dolayı kaçırılmış ve vurularak şehit edilmiştir.

Resmi tören yapılıyor…

Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz tarafından ağıt yakarcasına cenazesi üzerine yıllar önceden kullanılan sloganları kullanıyor ve kamuoyunu teselli ediyor.

Ama kime anlatırsın?

Sormazlar mı?

Sayın Yılmaz, artık yeter bu milletin karnı bu teranelere doymuştur.

12 Eylül ihtilalinden şimdiye kadar gelen giden tüm siyasetçilerin okuduğu ve anlattığı şeylerdir.

Ama mevcut kokuşmuş düzenin gereği yapılıyor.

Hiç kimsenin intikamı bugüne kadar alınmamıştır, bundan sonra da alınacağa benzemiyor.

Dün olduğu gibi bugün de olan; o şehidin ailesine oluyor..

Çünkü, düşen ateş, babaocağına düşmüştür..

Evet.

YA İKİNCİSİ…

İki gün önce İstanbul Tuzla’da bir hırsız tarafından bir polis vuruluyor ve o polis şehit oluyor.

Ama burada ilk akla gelen olay şu;

Yahu Allah billah aşkına artık bunca yapılan iğrençlikler, bize ders-i ibret vermiyor mu?

Artık bir yiğit kahraman yok mu?

Çıksın desin ki;

Ey millet!

Artık yeter, milli irade artık harekete geçsin.

Yıllardan beri CHP’nin bu Kemalizm anlayışı, bu baskıcı rejimin teranelerini millete artık okumayalım, yepyeni bir adalet şeklini getirelim.

Kim ne suç işlerse işlesin, yanına kar kalmasın.

Ve siyasilerimiz de çıkıp milletin önünde alışılagelmiş sloganları atmasınlar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Tuzla’da vuku bulan hırsızlık olayından dolayı şehit düşen o polis memuru Battal Yıldız…

Eğer o hırsıza ateş etmiş olsaydı, bırakın hırsızın ölümüne neden olması, yaralamış dahi olsaydı, o polisin artık hayatı sönerdi ve polislikten alınırdı.

Ve en ağır cezaya da çarptırılırdı.

Neden mi?

Sen polissin, devleti temsil ediyorsun, sen onu vurmadan da yakalayabilirdin?

Yasaların bu yanlış ve batıl görüntüyle polisi kesinlikle mahkum edeceklerdi.

O şehit polis o badireye girmesin diye hırsızı yakalamak istemiş, yakalamak isterken hırsız elini çabuk tutmuş, ateş etmiş ve polisi şehit etmiştir.

Nihayetinde o hırsız yakalandıysa da gidecek cezaevinde bir müddet yatacak….

Ordaki tüm kanunları pratik olarak ezberleyecek.

Günü gelince çıkacak ve bunun daha dik alasını yapacak.

Sormazlar mı?

Ey milli iradeyi omuzlarında tutan demokratik hükümetler (!)

Daha ne zamana kadar bu memleket evlatları şahadet şerbetini içecek ve katiller cezaevlerine gönderilecek?

Bu işin sonu yoktur.

Demek ki burada görünen boşluk hukuksuzluktur, antidemokratik uygulamadır, gerçek insan temel hak ve özgürlüğüne uygulanan hukuk sisteminin bulunmamasıdır.

Bundandır ki o büyük insan Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;

“Mevcudiyetimizin hamisi (koruyucusu) olan İslamiyet’ten elini gevşetme!

Dört el ile sarıl, yoksa mahvolup gideceksin”

Tıpkı günümüzdeki yaşantımız gibi…

Bediüzzaman devamla şöyle diyor;

“Musibet-i ammenin (başa gelen) umumi felaketlerin, fesat ve fitnelerin oldukça çoğalmasının sebebi toplumdaki ekseriyetin yapmış oldukları yanlışlardandır.

Musibetler, cinayetlerin neticesidir.

Ama mükâfatının da mukaddimesidir.

Eğer ki, insan aklını başına alabilse...

En derin saygı ve sevgilerimle. 


Bu Makale 2026 kere okunmuştur.