Görüş Bildir

ILIMLI İSLAM PROJESİ (!)?! (II)

Evet sevgili okurlar!

Dünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız “Ilımlı İslam Projesi” ifadesinin ışığında, mevzumuza devam ediyoruz.

Yazı başlığımız; anlam itibariyle çok önemli…

Zira Türkiye başta olmak üzere 1924’ten sonra oluşturulan İslam Ülkelerindeki bazı devletçikler, onların başına geçen haçlı ve Siyonistlerin piyon uşakları, “ılımlı İslam” projesi kapsamında, İslam ümmetini yok etmenin gayreti içerisinde oldular...

Ümmeti İslamiyenin düşmanları tarafından hazırlanan bu projedeki tek kasıt; Müslümanları İslam’dan soğutmak...

Yani; “İslam’ı hafif tutma” alçaklığıdır...

Yani; İslam’ı ötekileştirme ahlaksızlığıdır...

Bu itibarla görünen odur ki; orta yerde başta Türkiye’miz olmak üzere her gün biraz daha İslam düşmanlığı katbekat artmaktadır.

Hakayıkı İslamiye denilen gerçek İslam hakikatleri, maalesef bu proje kapsamında, bir bir  toplumdan adeta cımbızla alınıyor.

Soyutlaştırılmış bir ümmet olarak orta yere bırakılıyor.

Ne yazık ki bunu yapan da, özellikle içten birer tahrip kalıbı durumunda olanda,  Devletin bünyesinde faaliyet gösteren bazı önemli kurum ve kuruluşlardır...

Doğrusu yüz yıl önceki, hatta 150 yıl önceki o proje bugüne kadar uzatılagelmiştir ve daha devam edecek gibi görünüyor.

Bu proje öncelikle Kur’an Müslümanlarını ortadan yok etmektir...

Yani gerçek manada İslam’a, Kur’an’a inanan Müslüman bir ülkenin, aynı zamanda okumuş Müslüman bir ümmetin yetiştirdiği imanlı okumuş gençliğinin önünü tıkama girişimidir.

Bu itibarla her zaman burada sizinle paylaşmak istediğim olay şudur:

İslam’dan elini gevşetme!

İslam’dan elini gevşeten bir toplum kesinlikle yok olmaya mahkumdur.

Hem de tez yoldan..

Bu itibarla düşman bunu çok iyi biliyor..

Elini çabuk tutuyor, mutlak bir cehaletle tanışmış bir potansiyel, İslam dünyasında özellikle Türkiye’mizde oluşturmaya çalışıyor.

Güvendiğimiz en önemli kurum ve kuruluşlarımız, ne yazık ki alet ediliyor.. Ya da başı çeken, kurum olarak karşımıza çıkıyor..

Ki bunların başını çeken gerçekten Diyanet İşleri Başkanlığımızdır...
İlahiyatlarımızdır...

Ve tabi ki imam hatiplerimizdir.

Şimdi bunlar tümüyle olmasa bile çoğunluğu temsil eden kendini bilmeyen bazı yanlış insanların dış mihraklar adına, İslamiyeti “içten içe” hançerlemesidir...

 İslamiyeti gizliden gizliye yok etme planları içerisinde; birer aktör olarak, rol almaktadırlar...

Ve bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın..

Zira yüce İslam dini, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim hep vurgulaya vurgulaya bize böylesi hainlerin olabileceğini ve oluklarını, anlatıyor ve öğretiyor.

Nitekim, imanlı bir kesim ile imansız münafık tinetli bazı güruhlar, bazı varlıklar, zaten kendilerini ele verip, tanımlıyorlar..

Bu itibarla İslamın ana ruhunu yaşayanlar, bilirler ki İslamın olmazsa olmaz, ilkeleri vardır...

İslam’ı cihat ruhuyla yaşayabilmek...

Vazgeçmezdir...

Kesinlikle onunla kendini, ahlakını, hatta fiziksel hayatını, dizayn eder...

Zihnini onunla donatır, değerlendirir, hal hareketlerini, tavırlarını, İslam’ı temsiliyetle, yaşatır...

Yani, Emri maruf neyi hükmederse, nehyi münker  neyi yasaklarsa; ona göre hayatını idame eder...

İşte ılımlı olmayan İslamiyette buna denir?

Yani, hakiki imanla, İslam’ı yaşayabilmek...

Ne var ki, münafıklar diye tanımladığımız, güruh bir kesim var ki; bukalemin gibidirler..
İşte onlar kötüdürler...

Fiziksel olarak, hal hareketleriyle “İslam’ı” bir kimlikle kendilerini lanse etseler de, riyakardırlar...

Varlıkları aldatmacadan ibarettir ..

Onlar planlı, hileli oyunun biren, piyonudurlar...

Mekirdirler, tuzak kurucudurlar...

İslam’ın taşıdığı hükümleri uygulamaktan çekinirler, farklı anlamlarla, sulandırmaya çalışırlar...

Çünkü onlar, batı dünyasının, patronlarının işaretleri ve anlayışları paralelinde hareket ederler...

'Nitekim Tevbe Suresi’nin 67. Ayeti aynen şöyle diyor:

“Münafık erkeklerle, münafık kadınlar birbirlerindendir.

Hepsi aynıdır, kötülüğü teşvik edip, iyiliği engellerler.

Ve cimriliklerinden dolayı ellerini sımsıkı tutarlar, onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu.

Onları rahmetsiz ve günahkar olarak bıraktı...

Gerçekten münafıklar günaha gömülmüş kimselerdir.”

Bu itibarla münafıkların İslam ülkeleri içerisinde yüz elli yıllık bir ümmet düşmanı olan Siyonist ve haçlı emperyalizminin direktif ve talimatları doğrultusunda hareket ettikleri aşikardır..

Çünkü, hali alem meydanda..

İslamı yaşıyormuş gibi görünüyorlar, ama islamın kıyısından kenarından bile geçemiyorlar.. Bilakis, birer fesat unsurları olarak varlık göstermektedirler..

Bu fesat unsurları hiçbir zaman İslam’ın ana çizgilerini temsil edemezlar.

Ne kadar fetva verirlerse versinler hiç de kendilerini kimseye inandıramazlar.

Bu itibarla Bediüzzaman hazretleri şöyle uyarıyor:

“Sakın islamiyetten elini gevşetme, islamiyetten elini gevşeten hiçbir zaman kendini toparlayamadığı gibi, düşmanların eliyle yok olup gitmeye mahkum olur.”

Nitekim Bediüzzaman  Hazretleri Hutbe-i Şamiye adlı eserinde şöyle diyor:

“Musibetlerinden en büyüklerinden birisi de ecnebilerden gelip içimize girmiş, onların hissiyatları ile kendini doyurmaya çalışmış, üsluplarındaki hamele-i din ve medrese alimlerine karşı hafife alma girişimleri vardır.

Halbuki bu din alimleri şu insanların tümünden daha çok hürmete, merhamete ve rahmete layık olan kimselerdir.”

Bunu buraya bırakalım gelelim konumuza…

Tam tersine İslam alimlerini temsil etme sevdasına giren, din adına islamiyete sahip çıkıp islamın ruhunu inciten İslam dışı fetvalar veren, şahsiyet ve kurumlar...

Doğrusu bu çok üzücü bir haldir, bize göre bir fitne tuzağıdır…

Bunlar, El Bakara Suresi’nin 205’inci ayetinin hükümlerinden de kendilerini kurtaramazlar.

Ayet mealen aynen şöyledir:

“Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır.

Allah bozguncuları hiç sevmez.”

Yani demek ayetin kastettiği, bunlar nesli, yani oluşan yeni nesilleri küfür sistemleriyle donatırlar yoldan çıkarmaya çalışırlar.

Ekonomiyi de faiz sistemiyle, vurgunla, rüşvetle yok edebilecek dereceye getirirler.

Bugün dünyada elinde imkan bulunan belli bir zümrenin, yani ekonominin ve neslin bozulması konusunda çok büyük bir gayret içerisinde, olan sinsi şebekeler vardır..

Az çalışarak dünyaya egemen olmak isteyen bu zümre canlıların genleriyle oynayarak ekolojik sisteme ve biyolojik çeşitliliğe zarar verecek, dünya ve insanlık adını çok büyük felaketlere sebep olacak çalışmalar yapmaktadırlar.

En derin saygı ve sevgilerimle…

 


Bu Makale 662 kere okunmuştur.