İSLAM MEDENİYETİ ÇAĞLAR ÜSTÜ MEDENİYETTİR

Evet, sevgili okurlar.

Günümüzdeki küresel medeniyet…

Muasır..

Yani çağdaş bir medeniyet olarak algılanıyor ise de…

Bize göre oluşan ve gelişen hukuk dışı uygulamalardan dolayı medeniyet kelimesini bu çağa teşkil etmek ve algılamak; "vahim" bir hata olur..

Ki ifade edilse, medeniyet kavramına hakaret teşkil eder... 

Zira toplumlarda, özellikle Batı dünyası ve mevcut İslam dünyasına kadar yani Ortadoğu ve Türkiye dahi olmak üzere önemli Müslüman ülkeleri de, ne yazık ki  aynı bu minvalde çağdaşlığa adaydır(!)..

Ve herkes kendini buna hazırlıyor ise de hiçte bilindiği ve yaşanıldığı gibi değildir.

Derler ya…

"Görünen köy kılavuz istemez…!"

Her şey orta yerde..

Nitekim görsel ekranlara ve yazılı basına baktığımızda; "akla ziyan" bir yaşam kültürü var…

Cinayet.. İntihar.. Terör.. Şiddet..

Taciz.. Fuhuş.. Uyuşturucu..

Çürümüşlük..

Hem de toplumsal çürümüşlük..

Yani enva-i olumsuzluklar öylesine "toplumun" içine enjekte edilmiş ki "korku tüneli" gibi..

***

Maalesef…

İntihar eden ve intihara teşebbüs eden birçok gençleri görmekten de hicap duyuyoruz.

Dün akşam ki haberlerde bile buna benzer olaylardan kıssadan hisse olarak örnek vermek istersek… 

Samsun'da Kızılırmak Lisesi 3. sınıf öğrencisi olduğu öğrenilen 16 yaşındaki M.T.H., çenesine dayadığı tabancayı ateşleyerek yaşamını sonlandırdı.

Elazığ’da bir genç, kendisini ağaca asarak intihar etti.

18 yaşındaki A.S., köyde bulunan boş bir arazide bileğini kesip kendini ağaca astı.

Ve daha nice ibretlik haberler…

Peki, sormazlar mı çağlar üstü, çağlar atlayan bir İslam ülkesi olan Türkiye’de kaşla göz arasında böylesine insanlık problemi neden yaşanıyor?

Uyuşturucudan tutun da, sosyal medyasındaki kirli filmler ve görüntülere kadar…

Bini bir para...

Kültürsüz bir gençlik potansiyeli; neden var?

Dinini.. İnancını.. İmanını.. Kültürünü..

Değerlerini..

Örf, adet, gelenek ve göreneklerini tanımayan, bilmeyen bir nesil; "nasıl çağdaş bir medeniyet" içerisindedir denilebilinir?

***

Sormak lazım…

Bu çağdaş medeniyet denilen meret, insanlığa ne getirmiş ki?

Ahlak mı?.. Kültür mü?.. İlim, irfan mı?…

Allaha gerçek manada kulluk görevini yerine getirmek mi?..

Hangisi.....

Hiçbir şeyi getirmediği gibi, yaşamasına da imkan tanımamıştır..

Bilakis, engel olmuştur…

Onun için kimse kusura bakmasın…

Baş döndürücü, çağdaş olarak algıladığımız teknolojik hareketlilik var ise de, teknolojik ilerleme söz konusuysa da, bize göre; derde şifa değildir…

Hele ki; medeniyet için hiç değildir..

Çünkü bizim için önemli olan toplumsal huzurdur.

Ahlaktır… İlimdir… Kültürdür..

Gençliğe sahip çıkmaktır ve ekonomiyi istikrara sokmaktır.

Ama nerde?..

***

Gün geçmiyor ki aileler arasında dramlar yaşanmasın…

Ya boşanma…

Ya da cinayetlerle son bulan; aile faciaları yaşanmasın…

Ya erkek eşi olan kadını silahla bıçakla öldürüyor..

Ya da kadın, eşini öldürüyor..

Bölünmüş parçalanmış, tar-ü mal olmuş aileler?…

Hele hele ekonomik sıkıntılarından dolayı iflasın eşiğine gelen iş çevreleri…

En küçük bir sıkıntıda; "çözümü" intiharda arıyor..

Ya da borçlular, alacak adına adamı öldürüyor..

Eğer gerçek medeniyeti yaşamış biri olsaydı..

Eğer o insanda zerre kadar iman şuuru olsaydı…

Allah’a gerçek manada kul olma olgusunu kendine şiar edinmiş olsaydı…

Hele ki, intiharın ne kadar ağır bir vebal olduğunu bilseydi…

O şuurla yaşamış biri olsaydı, hiçbir zaman o insan bu şekilde acılı olayları yaşamaz, topluma da yaşatmazdı..

***

Anlaşılan budur ki; çağdaş medeniyet diye bir şey yok.

Olsa olsa diyorum ki, "Çağdaş Deniyet" var.

Alçalış var.

Toplumsal çürüme var.

Ve vahşet var..

Okuyup ta, okuduğunu anlamayan insan potansiyeli var.

Adeta yürüyen bir mezar gibi.

İnsan demek için bin şahit lazım.

Tüm bu gerçeklere rağmen, 1400-1500 yıl önceki İslamiyet’i bugün yaşayamayız.

"İslamiyet’in güncellenmesi gerekir ve 1500 yıl önceki İslami kavramları bugüne göre yorumlayamazsınız" demekle ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın İslam ruhunu adeta politize ederek, kötü niyetli medya gibi konuşmaları bize göre bu da bir talihsizliktir ve şansızlıktır.

Gerçeği görmezliktir veya görüp te ters yüz etmektir..

Ki, bu daha büyük bir skandaldır.

İslam fıkıhı ve hukuku; fıkıh kitaplarında açık olarak tüm meseleleri çözmüştür.

O günkü büyük müştehid imamlar tarafından sorunlar çözülmüş ve kıyamete kadar değiştirilemez ve bunlar muhkemat ayetlerinin birer mana değerleridir.

Keza Efendimiz’in (s.a.v) hadisleri de aynı değerde olup, herhangi bir değiştirme veya yorumla tahşir ve tebdil edilemez…

Yorumlanamaz…

Hele hele keyfi, siyasi amaçlarla, halktan oy alma gibi düşüncelerle mülahaza edilerek; kullanılamaz…

İnandığımız İslam dininde bunların yeri yoktur.

Ancak muasır, teknolojik medeniyete yönelik hiç diyeceğimiz yoktur.

Bu da zaten yine İslam’ın emridir.

Kuran’ın hüküm ve ayetleri içerisindedir.

Düşman hangi silahla donanıyorsa, elbette ki Müslüman da o silahla donatılmalıdır.

***

Bakınız, malum medya 18 yaşından küçük evlenen kız çocuklarına kasıtlı olarak ‘’EVLENME ÇAĞINA GELMEMİŞTİR, ÇOCUK YAŞTA EVLENİYOR’’ diyerek algı üretiyor…

Ne yazık ki, Diyanet İşleri başkanı da bu algıya, uyarak akşam bir fetva, sabah başka bir konuşma yapıyor..

Bu da bize göre muasır medeniyetten geri kalmaktır..

Aynı zamanda, İslam adına büyük bir talihsizliktir.

Bakınız, dünkü Yeniakit Gazetesinin manşetinde şöyle bir haber..

Haber aynen şöyledir;

‘’BATIDA EVLİLİK YAŞI 16.’’

Peki madem evlik yaşı 16 ise, bizim dinimiz 15 diyor…

Yahut ergenlik çağına gelmiş bir kız çocuğu her an için kendini evlendirebilir.

Bağımsız olarak nikah kıyabilir olması malum medya ve sosyalist ulusalcılar tarafından neden bu hayıflanıyor.

Akit gazetesinin haberine göre "batıda evlilik yaşı 16" diyor.

Hani bizde 18 idi.

Hani Diyanet İşleri Başkanı 18 yaşında evliliği tercih ediyordu.

Hiç birisi de müspet bir haber ve tespit değildir…

Diyanet İşleri başkanı nerede konuşuyorsa, yanlış konuşuyor.

En derin saygılarımla…