Görüş Bildir

“İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZİ TEHLİKEYE ATMAYACAĞIZ”!? (II)

Evet, sevgili okurlar...

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Trabzon’da, şehit olan Eren Bülbül'ün ailesini ziyaretinin ardından vatandaşlara hitap etti.

Erdoğan, çok anlamlı deyimleri kullanırken, şu ifadeleri kullandı;

“İnşallah bu yolda; 2019 unutmayın bir kırılma noktasıdır.

Mart 2019'da belediye seçimlerini yapacağız, Kasım 2019'da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bir reform, inşallah bunu gerçekleştireceğiz.

Artık her şey eskisi gibi olmayacak, daha değişik bir sürecin içerisine gireceğiz ve bu sürece damgayı şu karşımdaki topluluk vuracak. Ben sizde bunu görüyorum.”

Cumhurbaşkanı gerçekten sağ olsun, Allah uzun ömür versin, halka çok büyük ümitler veriyor.

İnanın ki halk, Cumhurbaşkanının itibarıyla ayaktadır.

Yoksa Cumhurbaşkanının böyle güzel natıkası olmazsa, konuşurken halkın seviyesine inmezse, mevcut ekonomiksel sistem karşısında millet isyan ederdi?

Çünkü, faiz başını aldı gidiyor.

Döviz kuru had safhada.

Nerdeyse dolar 3.95’e yükselirken, Euro da 4,65 civarında seyrediyor.

Türk parasının bu yabancı döviz kurlarına karşı herhangi bir kıymet-i harbiyesi yok.

Ama bir yandan da unutmayalım ve ümitsizleşmeyelim ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, devletin başındadır.

Gerçekten halkın karşısına çıkıp konuşurken, bir siyasi konuşmacı olmaktan daha fazla halktan birisi olarak kendini halka inandırmış durumdadır.

Tek kelimeyle halkla pekişmiş, halkın seviyesine inmiş bir liderdir..

İşte halkın, milletin cumhurbaşkanı diye buna denir.

Söylemlerinin satırları arasından bazı başlıkları alırsak, işin daha da detayına inmiş oluruz ve Sayın Erdoğan’ın bu söylemlerini birer kanıtlayıcı delil olarak görmüş oluruz.

* * *

Evet, Erdoğan devamla şöyle diyor;

“Buralar hep şehit toprağı ve şehitlerimizin en yoğun olduğu yerler buralar. Bu şehadetler, 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.' diyerek bu yolda yürüdük ve yürüyoruz. Rabbim inşallah bizlere de bu makamı lütfetsin.”

Evet, “İstiklal marşımızın” şairi merhum Mehmet Akif Ersoy’un söylediği bu dörtlüğü halka karşı okudu, anlattı ve değerlendirdi.

Bu söylemler tamamıyla üstün tutuluyor.

Arş-ı âlâya kadar yükseliyor, gidiyor.

Ama bakıyoruz ki hıyanet çukur ve bataklığındaki timsahlar, tosbağa şeytanları bir türlü bu sesleri duyamıyor.

Vatan nedir, şehit nedir, şüheda nedir?

Mehmet Akif Ersoy ne demiş?

Bunları bilmezlikten ve görmezlikten gelenler var ülkemizde.

Halk, artık yavaş yavaş o eski küfrün karanlık vadilerinden çıkıyor.

Unutmayalım ki siyasete girmeden önceki imanla geçirdikleri hayatın dik alasını yaşıyor, inancını zirvede tutuyor ve halkı kendisine böyle inandırıyor.

Yani, ilim varsa amel de vardır.

Cumhurbaşkanında hiçbir zaman amelsiz ilmi söz konusu değil, düşünülemez de.

“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

Evet, gerçekten merhum Akif çok güzel söylemiş.

Bakınız.

Endülüs'te, El Hamra Sarayı'nın kubbesindeki "Allah'tan başka galip yoktur." yazısını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Tek galip olan O'dur. (La galibe illallah) Şu anda hala var, asırlar önce bunu yazmışlar ama hala var.

Bizim ecdadımız bunun için yürümedi mi?

Bunun için fetihler müyesser olmadı mı?

İşte şimdi son 15 yıla biz bu damgayı vurduk ve emin adımlarla ilerliyoruz.”

Ama Cumhurbaşkanımızın tüm bu hüsn-ü niyet, güzel çaba ve çalışmalarına rağmen, nerdeyse yerinde sayıyor.

Zira söz çok güzel, anlatım ikna edici konuşmalardır.

Cumhurbaşkanının niyeti de çok iyi, bundan kuşkumuz yok.

Ama AK Partinin bünyesindeki bazı bakanlıkların çalışma stili ne yazık ki Cumhurbaşkanının söylemleriyle bir türlü paralellik kazanamıyor.

Geçen Cuma akşamı Yunus Yıldırım ile yaptığımız “Analiz” programında bir vatandaşımız programa telefonla bağlandı.

Bize aynen şunu söyledi;

AK Parti döneminde bile eski tek parti şeflik ve dipçik dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığının okuttuğu Türkçe kitabının filanca sayfasında “Göklerin yarısını yaratan güçler var, yeryüzündeki diğer güçler kime ait?” gibi küfür kokan, inançsızlık fışkıran cümleler hala körpe dimağlı çocuklarımıza okutuluyor.

Keşke Cumhurbaşkanımız bu konuya da değinse ve derhal KHK ile ortadan kaldırıp, Akif’in okuduğu “İstiklal marşındaki” mana yüceliği ders kitaplarına konularak, çocuklara okutulmuş olsaydı.

Bakınız, Akif diyor ki;

“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

Şüheda, şehit kelimesinin çoğuludur.

Yani şehitler sırf kuru bir toprak ve coğrafya uğruna kanlarını dökmemişler, canlarına son vermemişlerdir.

Ve körpe dimağlı çocuklarımıza enjekte etmeliyiz ki toprak deyince akla ilk olarak "İslam" gelir.

İslam’ın hükümleri gelir.

İslam’ın ne kadar kâinatı ihya eden bir din olduğunu anlatır.

Anlatır da anlatır.

O zaman “El hükmû lillah” demek zorundayız.

Yine Cumhurbaşkanının işaret ettiği gibi Endülüs'te, El Hamra Sarayı'nın kubbesindeki “Allah'tan başka galip yoktur.”

Yani orijinal deyimiyle “La galibe illallah”…

Bu cümlede mukadder bir kelime var.

O da hüküm kelimesidir.

Yani “La galibe illa hükmûllah, kudretullah, iradetullah” kelimeleridir.

“Allah’tan başka galip yoktur” demek, mutlaka Allah’a inanan toplumun kendini Allah’a bağlayarak yola çıkması gerekir ki Siyonist ve emperyalist keferetül fecerelere karşı güzel bir çalışma stili yakalansın.

Yoksa sadece “Dostlar alışverişte görsün” misali cümleleri kurarak, halkı ikna etmeye çalışma hususunu inanın Demirel de yapıyordu, Özal da yapıyordu, Celal Bayar da yapıyordu.

Ama tabii Cumhurbaşkanımızı onlara benzetme gibi bir niyetimiz yoktur.

Önce Cumhurbaşkanımızı tenzih ediyoruz.

Biz ne kadar söylersek, onun kadar bilmeyiz ve onun kadar inançlı da olamayız.

Ama bu da bir gerçektir ki Cumhurbaşkanı ve Başbakanın milletin bütçesiyle yapmış olduğu yollar, köprüler, duble yollar vs. bu yatırımlar inkâr edilmez.

Her şeyden evvel Cumhurbaşkanı akl-ı selimle yola çıkarak diyor ki;

“Allah’ın gücü olmadan, insan gücü hiçbir yere varamıyor."

Bu güçte tek kudret Allah’ındır, ama bunu herkese nasip etme lütfunda bulunması da apayrı bir şeydir.

15 seneden beri başını dik tutan ve bütün dünya siyonizmine karşı meydan okuyabilecek bir kudrete sahip olan Recep Tayyip Erdoğan, hiç unutmayalım ki milletin sayesindedir.

Aynı o kimselerin duasıyla ön planda olmalıdır.

Yoksa Endülüs’ün El Hamra Sarayının kubbesindeki “La galibe illallah” kavramını kullanması, durup dururken değildir.

Zira Endülüs Emevi devleti nihayetinde mağlup oldu.

Çünkü Allah’ı unuttular.

Sefahat ve kibirliğe girdiler ve gerçek savaş yolunu başsız bıraktılar.

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 3738 kere okunmuştur.