Görüş Bildir

KORONAVİRÜS VE POSTMODERN DÜNYA!

Evet sevgili okurlar!

Geçenlerde de hemen hemen aynı konuya değinmiştik.

Yani postmodern bir dünya insanlığı nereye götürdü, götürüyor?

Muasır medeniyet adını taşıyan mutlak bir cahiliye devrini yaşamakta olan dünyamız maalesef bir türlü kendine çekidüzen veremiyor?..

Veremediği için de; sürekli badireler yaşamaktadır ve kurtuluşu da elde edemiyor..

Ki günümüzde yaşanmakta olan “Koronavirüs” salgınından da kendini kurtaramayışı bunun en bariz göstergesidir...

Onun için de, yaşanan çağa muasır cahiliye devri diyoruz.

Çağdaş, mutlak bir cehalet söz konusu!…

Bugün yeryüzü ne yazık ki “cehaletin” girdabında kıvranıp duruyor..

Cehaleti “çağdaşlık libasıyla”, küfrü de “medeniyet” giysisiyle; üzerinde taşıyor...

Her ne kadar baş döndürücü bir şekilde teknolojiye yürüyorsa da ama insanlık, mutlak bir ahlaki çöküntü çöplüğünde sürekli mikrop kapıyor...

Kurtulacağı da gözükmüyor..

Her ne kadar medeniyetle tanışmış bir dünya olarak kendine bir kaftan biçiyorsa da heyhat; hiç de öyle değildir.

Zira ortadaki görüntü her şeyiyle kendini ele veriyor.

Evet!

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız “Koronavirüs ve Postmodern Dünya” ifadesi hemen hemen yazımızın ana çizgisidir ve her şeyi bünyesine taşımaktadır.

Çağdaşlığı ve medeniyeti kimseye bırakmayan bugünkü yer küresi, postmodern kavramlarıyla, nerden geldiği belli olmayan, ideolojisi “Koronavirüs” denilen belirsiz salgın hastalıktan kendini kurtaramıyor.

Peki, Postmodern bir dünya demek ne demek?

Şöyle ki...

Her şeyi aşmış, kendini tanrılaştırmış, ilahlaştırmış, maneviyata hiç inanmamış bir dünya demektir.

Oysa ki tam tersine..

Nitekim bakıyoruz; bugünkü bu dünya böyle bir virüsle tanışmışsa ve büyük çabalara rağmen kendini kurtaramıyorsa demek ki bu mülk dünyası denilen fiziksel bir yaşam ona yetmez…

Onu kurtaramaz.

Eğer ki metafizik manevi bir dünyaya inanıyorsa o zaman medenileşir..

Yani postmodern medeniyetin yerine tam manasıyla İslam medeniyetiyle tanışabilir?..

Ki, o şansı yakalarsa gerçekten medeni bir dünya olur..

Buna da Meleküt alemi denir..

Muasir bir cehalet vasfından kendini kurtarıp, İslam medeniyetiyle tanışmış olacak ki; buda onun için kurtuluş kapısı olacaktır?

O İslam medeniyeti ki; küfür bataklığından insanlığı kurtarıp medeniyetin dik alasına getiren o yüce İslam Peygamberinin kalbi üzerine inen Kur’an-ı Kerimdir..

Kur’an gerçek manada insanlığı yeryüzünde rahatlatmıştır.

Küresel dünyayı İslam medeniyetiyle tanıştıran o yüce İslam peygamberi (S.A.V.) insanlık tarihi boyunca olup bitenleri tümüyle getirdiği medeniyetin içine derc etmiştir.

Bakınız sevgili dostlar!

Nerdeyse 14 asırdır İslam medeniyeti yeryüzüne gelmiş, kendini tanıtmış, çok kısa bir süreç içerisinde yeryüzünün üçte birini hakimiyeti altına almıştır...

İnsanlığı küfrün mezaliminden, dinsizliğin çukurundan kurtarmıştır.

Gerçek manada İslam medeniyetini sahili selamete getirmiştir.

Ama ne yazık ki bugünkü dünya, yani bugünkü sözde medeni dünya, yani “Koronavirüsü”yle tanışan postmodern bir dünya, İslam medeniyetine yer bırakmamıştır.

İslam dünyasını nerdeyse “izm” ekleriyle yani “Komünizm, kapitalizm, sosyalizm, Kemalizm, Siyonizm, emperyalizm” gibi kelimerle boğmuştur...

Oluşturulan sözde medeniyet, İslam üzerine galebe çalmıştır.

İslam’ı, 1400 senelik bir süreç içerisinde nerdeyse tarih olmuş gibi göstermekten haz alan bu postmodern medeni dünya (!) bugün düşmüş olduğu “Koronavirüsü” çukurundan kendini çıkaramıyor.

Bir kez daha ifade ediyoruz ki; İslam’ın yeryüzünü nuruyla aydınlatan gerçek adaleti, Hulafeyi Raşidin döneminden yani dört halifeden ta Emeviler’e, Abbasiler’e, Osmanlılar’a kadar İslam’a sahip çıkıldığı sürede, İslam gerçek manada insanlığı her daim bu tür kirli bataklıktan kurtarmıştır, refaha ulaştırmıştır...

Yani insanlık tez be tez böylesi felaketlerle yüz yüze gelmemiştir...

Olsa olsa bireysel cüzi olaylar hariç böylesi toplumsal,  küresel vebalarla hiçbir zaman tanışmamıştır.

Zira İslam’ın bünyesinde iman var, temizlik var, taharet var, yıkanmak var, helal yiyecekler içecekler var...

İbadet var ve gerçek manada insanlığı Allaha götüren ilim irfan var...

Onun için insanlık bu tür belalarla tez be tez karşılaşmıyordu.

Bugünkü dünya, yani postmodern dünya nerdeyse helalle haramı birbirine katarak toplumları kozmopolitleştirip, karışık melez bir hale sokmuştur...

Maneviyattan yoksun, maddiyata tapan bir dünya ve milletler oluşturuldu...

İslam, ortada yok!

Zira başta İngilizler..

İki yüz yıl önce yani 1800’lü yıllarda İslam Dünyasını hegemonyası altına almak için önce birliğine, güçlerine, inancına göz dikti.

Özellikle Mısır’a el attı, sonra da İstanbul’u tek kurşun sıkmadan işgal etti...

Mısır’a niye el attı.

Çünkü Mısır’da Camiül Ezher vardı. Yani bugünkü Ezher Üniversitesi vardı.

O her devirde büyük ulemalar çıkarıp İslam dünyasına kahramanları yetiştiriyordu.

Elbette ki küfür dünyası, haçlı emperyalistler çok rahatsız oluyordu.

Geleceklerinin hep karanlık olacağına inanıyorlardı da, onun için ne yapıp yapıp Mısır’ı ele geçirmek lazım diye düşünüyorlardı.

Mısır’ı ele geçirmek için önce içten piyonları satın aldılar, beslediler ve onların adına çalışan piyonlar, Camiül Ezher’in bünyesine Fransızlardan ve İngilizlerden oluşan gizli mason localarını, örgütlediler...

Böylece yavaş yavaş Mısır’ı ele geçirdikten sonra bu sefer İstanbul’a el attılar.

Niye İstanbul’a el attılar.

Zira İstanbul’da bütün İslam dünyasını yöneten Hilafet-i İslamiye vardı.

Halifelik vardı…

Tüm İslam ülkeleri oradan yönetiliyordu.

Aynı o şekilde İstanbul’u da Mısır gibi gizli Mason localarıyla donattılar..

Devletin bünyesine gizliden gizliye yine yerli satılmış piyon uşakların eliyle bu localar kendilerine yapı alanı oluşturdular...

Ve kısa sürede; devletin en namahrem kanallarına nüfuz ederek, yayıldılar...

Devamı yarın..

En derin sevgi ve saygılarımla…

 


Bu Makale 1287 kere okunmuştur.