MÜNAFIĞIN ŞİDDET VE TEHLİKESİ!? (IV)

Evet, sevgili okurlar.

‘’MÜNAFIĞIN ŞİDDET VE TEHLİKESİ’’ başlıklı yazı serimiz'e bugün de devam ediyoruz…

Zira her zaman burada; "toplumsal" temel sorunlara dikkat çekerek, siz değerli okurlarımızla  ülke gerçeklerini aktarıyoruz…

Ki aktarmaya her daim devam edeceğiz..

Evet, münafıklık demek; ciddiyetsizliktir, kalpsizliktir ve ruhsuzluktur…

Pek tabi ki, "vicdansızlıktır…"

Hıyanettir…

Ve insanlık dışı davranıştir; munafıklık..

Yani insan olma halinden çıkıp, şeytani bir kılığa bürünmektir…

Onun içindir ki yüce kitabımız "Kur’an-ı Kerim" munafıklığı şiddetle yasaklıyor.

İster siyaset dünyasında olsun, ister ise sıradan bir yaşam alanında olsun, münafıklık her halükarda zarar vericidir…

Çünkü kötülüklerin başıdır…

Toplumun gelişmesine engeldir.

İnsanlığın zirveye yükselmesine takozdur…

Hele hele bir de siyaset alanında olursa içten içe tahribat kalıbı gibi yok edicidir..

Bakınız siyaset alanında inanmayan bir inkârcı kâfirle ile siyasi münafık mukayese edildiği zaman; Kur’an-ı Kerim, "münafıkın tehlikesini" daha şiddetli görüyor.

Kafirden daha şiddetli olduğunu bize bildiriyor…

Nitekim, münafıklar hakkında Kur’an-ı Kerim uzun uzadıya uyarılarda bulunuyor ve "onları" anlatıyor.

Çünkü münafık bir düşmandır…

Hem milletin düşmanıdır, hem de dinin düşmanıdır...

***

Değerli okurlar…

Bakınız bu minvalde, Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor;

"Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur.

Kandırıcı olursa, daha habis olur.

Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit olur.

Dahilî olursa, zararı daha azîm olur.

Çünkü; dahili düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır.

Haricî düşman ise, bilâkis, asabiyeti şiddetlendirir, salâbeti arttırır… "

***

Nifak….

Ki nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür.

Âlem-i İslâmı zelzeleye maruz bırakan nifaktır.

Bunun içindir ki, Kur’ân-ı Azîmüşşan, ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur.

Yani kötüleyerek alçaltmıştır.

Bu itibarla, tehlike gerçekten içten olunca, hele hele siyaset dünyasında olunca milletin zarar görmemesi kaçınılmazdır…

Oluşan zarar tez be tez de önlenemez…

Ki telafisi zordur..

Zira halk bunları dost bilir…

Ama hakikatte hiç de öyle değillerdir…

Gizli, dış mihraklarla işbirliği içerisindedirler…

Onların nam-ı hesabına faaliyet gösterirler…

Ki bu zihniyeti taşıyanların ekseriyeti de ne yazık kı; "siyasetin arenasından" çıkmıştır…

Varlıklarını kimse de inkar edemez...

***

Nitekim hal-i alem meydanda...

Memleketimizde...

Bugün değil, yıllardan beridir ittifak içinde ülkenin bölünmez bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği, milli iradenin güçlenmesi ne yazık ki "birtürlü" bunların yüzünden sağlanamamıştır…

Sürekli arıza-i durum yaşanmıştır...

Bunun sebebi mucibesini arar isek, samimiyetsizce yola çıkıp kendilerini halktan gösteren, nice "devşirme-iki yüzlü" karaktere sahip, siyasi şahsiyetleri görürüz…

Şer ittifakı içerisinde; ihtiras ve nifakla toplumsal çürümüşlük ve ötekileştirmeyi halka dayatmışlardır…

Memlekete ve millete zarar vermişlerdir.

Tabi ki sadece onlar değil aynı zamanda onların mensubu bulundukları partileri de zarar vermişlerdir.

Partilerinin kuruluşlarından tutun da, icraatlarına kadar ülkeye kâr yerine sürekli zarar vermişlerdir…

Yakın tarihimiz bütünüyle bunlara şahittir.

Bakınız¸ Lozan’dan tutun da, İttihat ve terakki Cemiyetinin anlaşma kirliliğine kadar.

Cumhuriyetçilik ve Laikçilik adıyla yapılan tüm darbelere kadar.

Bunlar her dönem, "milli iradeyi" temsil eden iktidarları alaşağı etmeye çalışmışlardır.

Merhum Menderes’ten tutun da, 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar.

Hepsi, bilaistisna "aynı zihniyetin" ürünü ve yıkımıdırlar...

Bunu da söylemeden geçmek istemiyoruz.

Milli iradeyi hedef alarak batı emperyalizmin köleliği ile yola çıkan bu hıyanet şebekeleri ne yazık ki hep kendilerini kurtarıcı olarak göstermişlerdir.

İşte sinsi "münafıklıkda" buradadır…

Muhafazakarlığı kendilerine şiyar edinmiş iktidar partilerinin bünyesinde, çok kirli münafıkların varlığını da, gözardı edemeyiz…

Ki kimse de inkar edemez.

Yoksa bu ülke, bu bölge, kargaşa, terör, kan ve gözyaşlarıyla karşılaşmazdı.

Yaşamazdı…

Ki halen de kargaşa ve terör devam ediyor.

Özellikle coğrafyamızda, Diyarbakır’ımızda…

İktidarların yanında duran nice feodal yapılar oluşmuş ki, münafıklığın dik alasını yaşatıyorlar…

Bu munafaklar, bukalemun gibidirler..

Her ortama, her renge bürünebiliyorlar..

İktidar partileri muhafazakarsa, onlarda öyle oluveriyorlar…

Ama hırsızlık, rüşvet, adam kayırma onlarda dik alası…

İnanın, bugün AK Parti iktidardan düşsün, yerine başka parti (CHP, HDP v.s) gelsin, bu munafak karakterliler, anında saf değiştirip, oraya taşınırlar..

***

Ne yazık ki…

Devlet otoriteleri bu bölgede zayıf işliyor…

Bundan dolayı da, feodal yapı, cirit attığı gibi hükümde sürdürüyor..

Vatandaşları haraca bağlayor…

Rant temini için PKK ile iş birliği yapıyor…

İş çevrelerinin çalışma azmini kırıyor, yol kesiyor, despotlukta bulunuyor..

İş yapan araçların önünü kesip, hendek kazıyor…

Taşlarla barikatlar oluşturuyorlar..

Vatandaş çalışmasın diye her türlü engellemeyi yapıyorlar.

Terörden beterler..

Ama bunların adı PKK değil, terörist değil.

Onlar, normal vatandaş olarak lanse ediliyor…

Ne yazık ki bunları yapanlar ise iktidara en yakın şahsiyetlerdir.

Bugünkü Gazetemezin manşetine taşıdığı haberde, görüyoruz…

Şimdi tüm bu olup bitene karşı, Diyarbakır Valisi nerede?

Ne diyecektir?

Nasıl olur da Diyarbakır’ın yanı başındaki köy yolu kapatılıyor?

Giden - gelen araçlar, geçen vatandaşlar, kum taşıyan kamyonlar, seferden alı konuluyor.

Hem de silahlı adamlar tarafından.

İster valilik, ister jandarma, ister emniyet olsun…

Bu tür olaylar, ne yazık ki vatandaş şikayetçi olmadığı müddetçe görmezlikten geliniyor.

Ya da, duyarsız kalınıyor..

Ümit varız ki; kısa bir zamanda devlet, hükümet, iktidar bunların üstesinden gelecektir.

Valilik ve jandarmanın ivedilikle harekete geçmesi gerekli…

Bunların ve işbirlikçilerinin, yaptıklarının tarihi dayanak ve resmiyeti yoktur..

Gerekçesi de olamaz…

Yaşananların detayları, bugünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin manşetinde yer almaktadır..

Eee…

Vaziyet böyle olunca vatandaşın Ak partiye sıcak bakması mümkün olabilir mi?...

En derin saygılarımla…