NASRUN MİNALLAHİ (TÜM YARDIMLAR ALLAHTAN’DIR)!!!

Evet, sevgili okurlar.

“TÜRKİYE’NİN İSTİKLAL VE İSTİKBAL MÜCADELESİ” başlıklı yazı serimize devam ederken, önemine binaen yazı başlığımızı değiştirdik…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Saff” suresinin 13. ayetini her fırsatta, özellikle partinin büyük mitinglerinde, okuması dikkati şayandır..

Erdoğan bu ayeti kerimeyi okuyarak, halkı neşelendirip, ümitlendirdiği gibi, coşturmaktadır..

Adeta gelecekteki büyük zaferleri de  bugünden müjdelemektedir..

İşte bu perspektifte bugünkü yazımıza başlık olarak anılan ayetin bir cümlesini kullandık…

“Nasrun minallâhi ve fethun karîb(karîbun), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne)...”

Allah’tan fetihlerin geleceğini müjdeleyen bir ayettir.

Ve ayetin son cümlesi de; “Müminleri müjdelemektedir...”

Bu ayeti biz de burada Cumhurbaşkanımızdan alıntı olarak kullanıyoruz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Türkiye’nin büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakıldığı zaman dilimi içerisinde…

Ki, özellikle dış düşman mihraklarıyla, içteki hain ihanet şebekelerinin işbirliği esnasında Türkiye’ye bir komplo teorisi hazırlamak istediklerini hissettiği zaman Cumhurbaşkanı gerçekten yüce Kur’an’a sarılıyor.

Ve bu ayeti okuyor…

Aynı zamanda, mana değerini de beyinlere ve kalplere enjekte ediyor.

Bundan dolayı da, tüm dünya kamuoyu önünde böyle bir devlet adamının varlığı için şükranlarımızı arz ediyoruz.

Gerçekten, bunları yazarken herhangi bir medya grubunun devlet adamlarına karşı yağdancılık yapma veya yalakalık yapma anlayışından tenzih ediyorum.

Böyle bir amacımız kesinlikle yok.

Ancak Cumhurbaşkanı bir dava adamı olma hasebiyle, inancından bugüne kadar zerre-i miskal herhangi bir taviz vermediği gibi, dev adımlarla ilerlediği için, bu tür güzelliklerini elbette ki kaleme alıyoruz…

Almalıyız ve tüm kamuoyuyla paylaşmalıyız.

Bunu da her daim, kesintisiz sürdürmeliyiz...

Evet, yüce İslam dininin gelecekteki zafer ve fütuhatlarını simgeleyen “Fetih suresi ile Enfal ve Tevbe” surelerinin bu hususta müjdeleyici birer sure olduğunu tüm müfessirlerimiz ve ilim adamlarımız bilmelidir…

İslam devletlerinin, ümmetin, düşmana karşı sıkıntıya düştüğü zaman bu surelerin ayetlerini okuyarak geleceğin zaferle biteceğini müjdeleme manasını taşıdığını unutmamalıdır...

Evet, devrisaadetteki başta Hudeybiye Anlaşması dahil olmak üzere Fetih suresinin Mekke ile Medine arasında vahiy olarak nazil olup ve Resulullah Efendimiz (S.A.V)’e Mekke Fethini müjdeliyor.

Çok ilginç ve şayan-ı dikkattir ki surenin başında, tahkik ve olayın kesinleşme manasını taşıyan “inne” kelimesini Allahû Teâlâ başucuna koymuş ve mazi manasını taşıyan “fetehna” fiilini getirmiştir.

Bu demektir ki;

Bir yıl önce Mekke’ye giremediğiniz için ve müşriklerle çok ağır şartlar içerisinde imzaladığınız sözleşmenin sıkıntılı bir sözleşme olduğunu ve birçok sahabenin nerdeyse isyan edercesine Resulullah (S.A.V)’ın bu davranışlarını kabullenmek istemediklerini, hatta Hz. Ömer’in (R.A.) Resulullah Efendimiz (S.A.V)’e karşı çıkmış olması, sahabeleri ve Resulullah’ı büyük bir üzüntüye soktuğu için…

Resulullah sahabe ordularını ikna etmek için, Umre yapmadan, Mekke’ye girmeden geri dönmesi için çok büyük üzüntülerin varlığı söz konusu olduğu için, Mekke ile Medine arasında bu Fetih suresinin indirilmesi ve gelecek manasını taşıyan bir fiil kullanmamış, ancak “Mekke’yi fethettik”, mazi anlamını taşıyan kelimeyi surenin başına getirmiştir.

Ne kadar kesin bir cümle olduğunu anlatan “İnna fetehna leke fethen mübina” cümlesi, Resulullah Efendimiz (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiş ve bu müjdeleyici surenin ayetlerini sahabelere okumuştur.

Ve sahabeler teselli olarak, Resulullah (S.A.V)’dan özür dileyerek mahcubiyetlerini dile getirmişler.

Sene-i devriyesinde aynı Sahabe ordularıyla gelmiş, o sözleşme paralelinde rahatlıkla Mescid-ül Haram’a girmiş ve Mekke’yi fethetmiştir.

İşte “Fetih” suresinin manası bu olmakla beraber; 29 ayetin tümü “Hudeybiye” anlaşmasıyla ilgilidir ve “Hudeybiye” anlaşması neticesinde bir yıl sonra Mekke’nin fethini müjdelerken, “Fetih” suresi İslam dünyası için sembolize edilmiş bir gerçektir.

Elbette ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilim okumuş bir âlim olmakla beraber, devleti yöneten bir hüküm sahibidir.

Bünyesinde bu iki vasfı taşıyan bu devlet büyüğü, elbette ki başta anlatmaya çalıştığım gibi…

Devletimizin zaman zaman dış mihraklarla içteki düşmanın ihanet şebekeleriyle işbirliği yaparak hazırladığı komplo teorilerine karşı uyanık olmalıdır…

Etrafını kilometrelerce gören imanlı bir devlet adamıdır..

İnanıyoruz ki Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, hiçbir zaman ezberden konuşmamıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kesinlikle politik oyun yapmaz.

Kullandıkları her cümle, Allah’ın büyük devlet adamlarına vaat etmiş olduğu o ilahi sözleşmeyi anlatmaya çalışıyor.

Bu nedenle diyoruz ki;

Dün sabah namazında Diyanet İşleri Başkanımızın “Fetih” ve “Zafer”den bahsederken, Türkiye’deki tüm camilerde “Fetih” suresinin okunmasını tavsiyesi de boşuna değildir.

Çok büyük anlam taşımaktadır.

Bundan dolayı biz de diyoruz ki;

Evet, gerçekten Cumhurbaşkanımız hak konuşuyor ve “Saff” suresinin 13. ayetini lafzıyla beraber mana değeriyle dile getirdiğinden, tekrar tekrar şükranlarımızı dile getiriyoruz.

Allah yar ve yardımcısı olsun.

Dualarımız ve inanan tüm insanların duaları ondan yanadır.

Ve inşallah İslam’ın Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadislerinin müjdelediği Şam’ın ikinci fethinin gerçekleşmesi, yine Osmanlının ahvat ve torunlarının elinden olacağına inanıyoruz ve güveniyoruz.

Ümit var olunuz.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, inşallah Suriye’de, Afrin’de, Münbiç’te dizgini ele alacaktır, başarıyla ve zaferle işin içinden çıkacağına dair ümidimiz kesindir.

En derin saygı ve sevgilerimle…