PARTİLER Mİ PATIRTILAR MI?

 

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre günümüz Türkiye’si, yani Başkan Erdoğan’ın Türkiye’si emperyalist küfür dünyasının kıskacındadır.

Peşinen bunu görmek lazım….

İnanın yüzyıl önce, yani İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki birçok hıyanet erbaplarının, satılmış piyon uşaklarının yüzünden Devlet-i Âliye’yi Osmaniye’nin yıkılışından günümüze dek aynı tempo içinde yürüyen küfür dünyası, ittifak içerisinde başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, tüm İslam dünyasını çembere almış.

Ve I. Dünya Savaşı ile sonlandırılmış bin yıllık tarihi bir devlet…

Bugün onun mabekası olan ve ufak bir coğrafyaya sığdırılmış bir Türkiye’nin korkusu, hele hele Türkiye’nin başında ve İslam ümmetine bir lider adayı durumunda olan Erdoğan’ın varlığını hiçbir zaman içlerine sindiremiyorlar.

Dayanamıyorlar.

Bıyık altından gülüyorlar ise de kesinlikle o kin, o gayz, o nefret, içlerinde alev alev yanmaktadır.

Bakınız, emperyalist Amerika’nın başındaki megalomanyak bir deli parçası, nasıl ki İsrail adına “Büyük Ortadoğu Projesini” adım adım uygulamaya çalışıyorsa…

Aynı paralelde Rusya’nın Putin’i de, katil oğlu katil Beşar Esed’i bağrına basmış, “Sayın Esed” diyor başka da bir şey demiyor.

Katildir.

Hem de acımasızca bir katil.

Hem de babasından miras aldığı cinayetlerin uygulayıcısı da Suriye’yi yok etmek için var ola gelmiş megalomanyak bir zibidi.

Bugün o da Rusya’nın istek ve arzuları paralelinde adım adım Suriye’yi yok edip, İsrail’e peşkeş ettirme hareketleri içindedir.

Kimse kimseyi kandırmasın.

Artık aldatmacalar oynamamalıyız.

Ya şu İran’ın kepazeliğine bakın…

İnsan o kadar münafık olmaz.

İnsan o kadar hain olmaz.

İnsan o kadar insanlık kalitesinden düşmez.

 

** *

Bakınız, sevgili dostlar.

İran, sözde İslam Cumhuriyeti olarak kendini adlandırmış.

Şekli olarak İslam kisvesi olan “bir sarık, bir sakal, bir cübbe” ile adeta Beşar Esed’e tapıyor, toz kondurmuyor ve katil olarak bile bile dünya kamuoyu nezdinde hayranlığını ilan ediyor.

Peki, her şey tamam diyelim de.

Bu sakal, İslam sembolüdür.

O bembeyaz sarık, Hz. Resulullah (S.A.V)’in ve sahabe-i kiramın ve bütün İslam ulemalarının cübbesidir.

Keza o cübbe de öyle.

Ama İslam’la uzaktan yakından hiç alakası olmayan, sadece bir görüntüden ibaret olan, münafıkça İslam kamuoyunu aldatarak, sözüm ona “Şia” mezhebinin savunucusu olarak, Âli beytin müdafii olarak yola çıkmış, ama katil oğlu katil Esed’i destekliyor.

İki sene önce Lübnan’ın kuzeyindeki Hizbullah denilen “Nasrallah” isimli bir ajan da aynıydı.

Yıllar yılı aynı kisveyle ortaya çıkıp tamamıyla katilleri savunan, aldatıcı böyle keferetül fecerelere, hainlere ne denmelidir acaba?

 

***

 

Evet, bir de siyasi partilere bakalım.

Siyasi parti diyebilmek için, inanın sevgili dostlar bin şahit lazım.

Bu siyasi parti görüntüsünü kendine veren, ama“tüzük ve programları” birer patırtı olarak kendini gösteren siyasi partilerimize ne diyelim?

Yıllardan beri savundukları tez, “hak yolunda bağrı yanık birer yolcular” olarak halkın hizmetinde yola çıkıp da sadece “kendi nefis ve kişisel rantları” peşinde koşanları gördük.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri çeyrek asır olan 25 yılı çıkar…

Zaten o zaman Türkiye “Devrim ve İnkılaplar” adı altında Laiklik ve Kemalizm’in zırhına sığınan bir mezalim topu durumunda bulunan CHP’yi burada bırakalım.

Ta ki bugünkü AK Parti’ye kadar…

Allah aşkına parti olarak kendini lanse edip millete hiçbir şey veremeyen, Erdoğan gibi iyi niyetli olmakla beraber, ne kadar iyi niyetli olursa olsun...

Bir türlü ahlak dışı olan güruha karşı bir şey yapamayan Erdoğan’ın bu halini insan, havsalasına sığdıramıyor.

Bunca iyi niyet, bunca kibarlık ve efendilik ile fesahat, belagat ve kabiliyetli natıkasına rağmen, 16 yıldan beri vermiş olduğu mücadele, hem de dünya emperyalizmine karşı vermiş olduğu mücadeleye rağmen, ne yazık ki partisinin görünen bazı kirli görüntülerini hala görmüyor veya görmezlikten geliyor düşüncesi, insanı gerçekten hayretler içerisinde bırakıyor.

Her gün biraz daha muhafazakârlıktan, inanan bir kesimden fersah fersah uzaklaştırmaya çalışılan bu partinin bünyesinde birçok rantiyeci kilit noktalarda bulunuyor.

Zaten biz CHP’nin yapmış olduğu tarihi hıyaneti yüzünden kale bile almıyoruz.

Ama bugün AK Parti, Erbakan’ın milli görüşünün bir uzantısı olarak yola çıkmış durumda olduğuna inanan bu toplum ne yazık ki hayal kırıklığına uğruyor.

Bu milletin oylarına hiç layık olmayan insanları parti saflarına alıyor, sırası ne olursa olsun, ideolojisi ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, çok belirsiz ve muamma insanlar parti saflarına alınıyor, listeye konuluyor.

Seçilirse ne şans?

Seçilmese dahi onun yapmış olduğu masraflara karşılık mutlaka ve mutlaka ihalesiz davetiye usulüyle devlet ihaleleri kendisine veriliyor.

Ve hem de “Arkadaş, al götür bunu ye ama bize de yüzde 20 vermek kaydıyla. Sen mağdur oldun, mağduriyetinin giderilmesi için yüksek meblağlı ihale verelim sana.”

İşte bu düşünceyle AK Parti de nerdeyse yasal bir partinin vasfından çıkarılıp “patırtılar” silsilesine ilhak edilmek isteniyor.

Bunlar şahsen vatandaşları oldukça üzüyor ve hayal kırıklığına uğratıyor.

Bu itibarla dün gazete arşivlerini incelerken, 10 Ağustos 1952’de yayınlanan 4 sayfadan ibaret olan “Bağrıyanık” isimli bir gazete elime geçti.

Gazetenin sahibi ve yönetim kurulu başkanı olan merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin kaleminden çıkmış çok önemli bazı ifadeleri sizinle paylaşmadan geçmek istemiyoruz.

“Bağrıyanık” gazetesinin başlığı altında küçük puntoyla yazılan şu ibareyi gördüm.

“Bütün partilerin ve patırtıların üzerinde” yazıyor.

Biz de bu merhum “Bağrıyanık” olan Osman Yüksel Serdengeçti’nin tarzı üzerine diyoruz ki;

“Biz artık hiçbir siyasi partinin gerçekçiliğine inanmıyor ve parti demek yerine de patırtılar silsilesi demek zorunda kalıyoruz.

Bu yazı serimiz devam edecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.