Görüþ Bildir

GÜNÜN YORUMU

TÜRKÝYE PROVOKATÖRLER DEPOSU MU?! (III)

Evet sevgili okurlar!

“Türkiye provokatörler deposu mu?” baþlýklý yazýmýza bugün de devam ediyoruz.

 “Türkiye Provakörler Deposu mu?” baþlýðý altýnda kaleme aldýðýmýz mevzularýn ana ekseninde, Gazi Mustafa Paþa Atatürk’ün ölüm yýldönümündeki anma etkinliklerinde Ýstanbul’da, Gaziantep’te, deðiþik yerlerde Atatürk’ün portresi karþýsýnda körpe dimaðlý çocuklar secde ettirilme vakýasý vardý..

Bunu irdeledik..

Yaþananlara dikkat çekmek, olayýn arkasýnda asýl amacýn Türkiye’nin “bekasýný” olduðunu ifade edip, hadiseleri "bireysel" olarak algýlanmamasý gerektiði uyarýsýnda bulunduk..

Tertiplenenlerin tamamen provokatörce bir giriþim olduðunu ve bir zýndýka cereyaný içerdiðini söyledik..

Yani, kasýtlý, sinsice sahneye konulan “birer ihanet” giriþimidir dedi… Keza böylesi komplo teorileri, yeni deðil, bugüne özgü de deðildir mesajýný verdik..

Çünkü, olaylar tarihseldir, geçmiþi vardýr.. Her ne kadar, yer, zaman ve aktörler deðiþse de; “komuta merkezi” aynýdýr.

Geçmiþe yönelik darbelerin, darbecilerin, Post Moderncilerin, 28 Þubatçýlarýn, ulusalcý geçinen gizli mahfeli masonik kafalar, dün nasýl sinzice planlar kurgulayarak, emellerine kýsmi olarak kavuþtularsa da, bugün de ayný tezgahý planladýklarýný görmemiz gerekir…

Ki, bu planlar salt Türkiye’de tertiplenmiyor…

Ortadoðu’daki Ýslam ülkelerinde de, “faaliyetleri” o biçim kesintisiz devam etmektedir..

Ýþte, Suudi Arabistan’da son yaþanan provokatif giriþim gibi!…

Prens Muhammed Selman’ýn, Hicaz denilen o kutsal topraklardaki yaptýðý provokatif oyunlarýn sesi "arþ-ý alayý" inletip, yüseldi…

Satýlmýþ, megalomanyak, kendini beðenmiþ bir sahtekardýr, Selman… Ama þýmarýk bir sahtekar, çünkü Ýslam’ýn kalbinde Ýslam’ý haince, þeytanca hançerleyip vuruyor…

Baksanýza, Suudi Arabistan topraklarýnda artýk dansözleri oynatýyor, lezbiyenleri sahneye çýkartarak, eðlenceler tertipliyor..

Açýk ve net olarak Ýslam dinine çok aðýr darbeler indiriyor...

O yüce Kabe-i Muazzam’ý, tabiri caizse yer küresinde ve diðer dinlerin karþýsýnda “küçük düþürüyor...”

Ravza-i Mutahharayý alenen kirletmeye çalýþýyor.

Yani tek kelimeyle Allah ile Peygamber’in orada varlýðýný bütün dünya kamuoyuna karþý hafife alýyor ve alay edercesine, Ýslam’a “itibar” suikastýnda bulunuyor…

Yýllardan beri iktidarda bulunan bu Suud ailesi gerçekten neye hizmet ettiklerini onlar da bilmiyorlar... Ama tüm dünya kamuoyu nezdinde açýk ve net olarak bir Yahudi kölesi olarak siyonizme hizmet ediyorlar.

Araþtýrmalarýmýza göre bunlarýn kökeni, Medine’deki Hz.Resulullah’a karþý olan Hazreç kabilesinden münafýklarýn baþý olan Abdullah ibn Selül ile ittifak eden iki Yahudi kabilesine dayanmaktadýr..

Beni Kureyze ile Beni Nadýr’ýn sülalesinden gelmedirler...

Kýsacasý, Müslümanlýða bürünerek 1400 seneden  beri gerçek kimliðini göstermeden o kutsal coðrafyayý ele geçiren iþgalci bir kabileye mensup ailedir..

Zira bunlar hiçbir zaman Kureyþ kabilelerinden, gelmiþ deðiller, Haþimilerden de deðiller…

Herhangi bir Arap sülalesinden olmayýp, bedevi Arap denilen yukarýda söylediðimiz gibi Yahudi kabilelerinden türeyerek üreme yaparak gelmiþ kirli veletlerdir..

Nitekim Abdurrahman Dilipak hoca ; “Suud geldi aþka!” baþlýklý yazýsýnda bizi teyit ederek, Suudi Arabistan’da yaþanan “akla ziyan” hadiseleri daha detaylý bir þekilde ele alýyor..

 “Suud geldi aþka / Suudun aþký baþka!

Veliahd prens yaptý yapacaðýný. Allah onu Kushner’le haþretsin.

Suudi topraklarýnda alenen bir dansöz oynatýlmadýðý kaldý..

Lezbiyenler, homoseksüeller, satanistler hepsi sahne alýyor artýk ülkede. Þeytan bu kadarýný yapmaktan utanýrdý herhalde. Þeytaný kýskandýran bir akýl var bunlarda.

Bir erkek þarkýcý sahneye çýkýyor. Suudlu bir kadýn, “sanatçýya” iç çamaþýrýný çýkarýp atýyor. Bu adam elinde bu iç çamaþýrýný sallayarak sahnede, “Seni seviyorum Saudia” diye baðýrýyor. Bütün salon ayakta, elleri havada satanist iþareti yapýyorlar.

Bu kadar satanist bugüne kadar neredeydi, nasýl bir anda irtidat ettiler böyle!.

Þunu itiraf edelim, bu konuda “Selman” denen bu adam F. Gülen’den de, Adnan Hoca’dan da, Kalkancý’dan da çok daha hýzlý. Çok kýsa bir zamanda “ýlýmlý Ýslam” adýna çok þey yaptý bu adam!. Bundan sonraki adým merak konusu..

Kaþýkçý cinayeti soruþturmasýný yürüten “BM Yargýsýz ve Keyfi Ýnfazlar Özel Raportörü” Agnes Callamard, Merkel ve Macron’u Suudi Arabistan’ýn suç ortaðý olmakla itham etti. Aslýnda Selman’ýn Kushner’le baðlantýsýna da atýf yapmak gerekti. Tabii o zaman iþin ucu Ýsrail’e dayanacaðý için o da “riskli” bir talep olurdu!

Dahasý da var, birçok ülke adeta el altýndan Selman’a destek verdiler.”

Bakýnýz sevgili dostlar!

Tüm bu Selman’ýn veyahut diðer Arap Yarýmadasý’ndaki kirli ruhlu emirliklerin baþýnda olan ajan provokatör liderlerin varlýðýna raðmen hala da Ýslam dünyasý, kendi hakikatleri karþýsýnda bir türlü uyanmýyor...

Olup-bitenlerin karþýsýnda kendini silkelemiyor, kendine gelmiyor..

Ýslam dünyasý, gerçek cibiliyetini tanýyamadýðý gibi düþmanýný da tanýyamaz, önünü de görmez hale gelmiþ durumda...

Sadece kendi kendini aldatmakla yetiniyor.

Yani “Ben Müslümaným” diyor. “Beþ vakit namazýmý kýlýyorum, zenginsem zekatýmý da veriyorum, oruç da tutuyorum. Vallahi ben hacý da oldum, hacca da gittim, Umreci oldum..”  Yani bunlarý yaptým, oldu bitti.

Sanki, Müslümanlýk burada zirvelere týrmanmýþ oldu.

Eyy aptal akýl diyoruz.

Acaba bu ne akýldýr, Ýslam dünyasý bunu taþýyor?…

Yüce kitap Kur’an-ý Azimüþþan köklü olarak 317 ayetinde münafýklardan söz ediyor… Yani Ýslamý içten vuran münafýklarýn portresini çiziyor, anlatýyor da anlatýyor…

Ne yazýk ki, buna raðmen bu ayetler bize sadece bir tespih tanesi gibi lafzýný okuyoruz, manasýný boþverip geçiyoruz.

Haþa; sanki bir türküymüþ gibi veyahut bir hikayeymiþ gibi algýlýyoruz.

Lakin, o yüce Kur’an-ý Kerim “Müþriklerle mücadele edin” diyor..

Onu da görmüyoruz, anlamýyoruz, duymuyoruz.

Ne var ki, o yüce Kur’an diyor ki; münafýklarý tanýyýn, bilin, münafýklar da kafirin ta kendilerini simgeliyor diyorek uyarýyor.

Ne yazýk ki, hala da adý Ahmettir, Mehmettir, Ali’dir, Veli’dir neyse o adlara aldanýyoruz, þekli olarak Ýslami hareketlerine kanýyoruz  ve uyuyoruz.

Hal böyle olunca da, bu münafýklar da baþýmýza adalet adý altýnda zulmün külahýný giydiriyor, cehaletin cübbesini giydiriyor ve kurdu kuzu postuna büründürerek, kuzuyu da ona teslim ediyor.

Yaþananlar karþýsýnda, vay halimize demekten baþka bir þey diyemiyoruz.

Bakýnýz, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri elli yýl boyunca Ýslam dünyasýný uyararak, ”uyanmaya davet etmiþtir”...

Ve þöyle seslenmiþtir...

 “Ey alem-i Ýslam uyan, kendine gel, maddi ve manevi bütün ciddiyetinle Kur’an’a sarýl, ona müteveccih ol...”

Peki olduk mu, hayýr?...

Býrakýn Kur’an’a sarýlmak, Kur’an’la kendimizi uyarmak, bilakis Kur’an’ý, o yüce kitabý neredeyse gerçek Allah’ýn kitabý olduðuna dair tartýþýlýr vaziyete soktuk...

Hasýlý kelam...

Tüm Ortadoðu’da ve diðer Ýslam ülkelerinde, içlerine sýzan münafýklarýn aldýklarý rol, oynadýklarý karakterdeki kirliliðin haddi hesabý yoktur.

Onun için hep provokatörlük yapýyorlar?..

Sinsidirler..

Þeytanca tezgah kuruyorlar... Onlarý dinlemeyenlere de maddi ve manevi yönde, suikast giriþimlerinde bulunuyorlar..

Hatta gerekirse, “kanlý katliamlar, savaþlar, çatýþmalar” yaratarak, onlarý yok etme planlarýný hayata geçiriyorlar...

Ve ne hazindir ki, bu ihanetliklerini de haçlý emperyalizmin nam-ý hesabýna yapýyorlar.. Onlarýn adýna; kendi milletlerine, devletlerine suikastlerde bulunuyorlar..

Bu minvalde bakýnýz üstad Bediüzzaman ne diyor?

 “Bir tek gayem vardýr: O da, mezara yaklaþtýðým bu zamanda, Ýslâm memleketi olan bu vatanda bolþevik baykuþlarýnýn seslerini iþitiyoruz. Bu ses, âlem-i Ýslâm’ýn iman esaslarýný zedeliyor. Halký, bilhassa gençleri imansýz yaparak kendisine baðlýyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanlarý imana dâvet ediyorum...”

En derin sevgi ve saygýlarýmla…