"TÜRKİYE’NİN İSTİKLAL VE İSTİKBAL MÜCADELESİ.."

Evet, sevgili okurlar.

Bir hafta boyunca “SOSYAL ÇÜRÜME ALANLARI OLDUKÇA GENİŞLİYOR” başlıklı yazı serimizle sizlerle, hasb-i hal ettik…

Gerçekten, bu alanda yapmış olduğumuz araştırma sonucu itibariyle elde edilen gerçek, başta kültür emperyalizmi dâhil olmak üzere ahlakın üstün seviyeden aşağılanmasına kadar, gençliğin dejenere edilip ahlaki çöküntülerle karşı karşıya bırakılmasına kadar, her şey orta yerde net ve açık olarak; "vahim" bir tablo içermektedir..

Ama tüm bunların yanı sıra devletin birçok kamu kurum ve kuruluşlarının da; pek geri kalır yanları yoktur..

Elde edilen bilgi ve birikimlerimize göre "vurdumduymazlık, keyfiyete dayalı çalışma sistemi, rüşvet, suiistimal" gibi oluşumların varlığı ve her gün biraz daha artırarak çoğalması, çok tehlikeli olmakla beraber, bir o kadar da düşündürücüdür.

Biz bunları yazarken, belki AK Parti kurmayları bizi yanlış anlayabilir.

Lakin, milletimizin istiklal ve istikbali için gereken neyse onu yapıyoruz.

Gözümüz herhangi bir siyasi gelecekte yok.

Ancak yıllardan beri partiye gönül vermiş bir insan olarak, hatta bir medya grubu olarak, partinin her gün biraz daha gerilemeye yönelik hal yaşaması elbette ki; insanı üzüyor.

AK Partinin her gün biraz daha gerilemeye yüz tuttuğu yapılan araştırma tespitlerimiz içerisindedir.

Şu da bir gerçektir ki, eğer bugün AK Parti ayakta durmuşsa, bu da Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetinedir...

Bakınız, mesela iki gün önce Elazığ’da konuşan Cumhurbaşkanı, Elazığlıların kendisine ne kadar sahip çıktığını söyledi.

Elazığ’dan sonra Cumhurbaşkanımız dün Tokat’taydı.

Tokat insanının Cumhurbaşkanının etrafında şahlanmış bir millet olarak görülmesi Cumhurbaşkanını fazlasıyla sevindirdi.

Cumhurbaşkanının sevindirilmiş olması, elbette ki halkının da beraberinde, o sevgiye ve o dostluğa yönelik bir ümit kaynağı olacaktır.

Hiç unutmayalım ki AK Parti 15 yıl önce muhafazakârlık libasıyla yola çıkmış ve her gün biraz daha halkın teveccühüne mazhar olmuştur.

Bugün eğer Cumhurbaşkanının konuşmalarından muhafazakârlığa yönelik ümit verici konuşmalar yapılmazsa, Başbakan Yıldırım’ın konuşması pek de ümit verici değildir.

Zira hal-i âlem meydandadır.

Halk, gerçekten çok büyük ümitsizliğe düşmüş ve yok olma çürümesiyle karşı karşıya kalmış milli bir halet-i ruhiye içerisindedir..

Bunu da elden bırakırsak, inanın hiçbir şey elimizde kalmaz.

Oysaki AK Partinin çizmiş olduğu stratejik oluşumun en önemlisi; elden giden bin yıllık milli kültürümüzü yeniden vicdanlarda canlandırarak milli bir ruhla dirilişe geçme girişimidir.

Ki 15 Temmuz 2016 tarihi de bunun şahididir...

Dün Erdoğan, Tokat’ta konuşurken bu milletin istiklal ve istikbalini ön plana alması ve 1997’deki okuduğu şiirden dolayı hapse makûm olmasını hatırlatması, salonda büyük yankı uyandırdı… Gençler kongre salonunda o şiiri okuyarak, titretti.

Erdoğan’ın Siirt’te okuduğu şiir ve o şiirden dolayı hapis cezasına çarptırılması, gerçekten tarihi vakıadır.

O tarihi kahramanca yaşanan olay..

Türkiye’nin bugüne dek yaşanan her olayda galip ve başarılı çıkması, inanın ki o günkü ihlasın, samimiyetin, ciddiyetin ne kadar önemli olduğuna dair bir kanıtlayıcı delildir.

İşte Türkiye’nin bugüne gelme hali, o günkü Siirt’te okunan o şiirin mana değeri yaşatmıştır.

Bize göre Türkiye nereye giderse gitsin, hangi platformda bulunursa bulunsun, illa ki siyaset dünyasındaki muhafazakâr ruhun ayakta tutulması ve hatta yeniden dirilişe geçmesi grekir…

Tarihi bir vakıadır.           

Gerçektir.

Bunun neticesinde gönül arzu ediyor ki Türkiye halkı artık devlete seslenerek;

“Artık yeter!

Milli iradenin gereğini yapın.

O da İslam’ın ruhunu yeniden yaşatmaktır.

Hatta olmazsa olmazıdır.”

Nitekim Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Münazarat” risalesinde şu tespitte bulunuyor..

“Vicdanın ziyası ulum-i diniyedir.

Aklın nuru fünun-u medeniyedir.

İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.

İki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder.

Bu iki şey iftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphe tevellüt eder.

Bundan değil midir ki günümüzdeki vicdanların ulum-u diniyeden uzak durdurulmuş olması ve aklın gıdası ve nuru da fünun-u medeniyeden her gün uzak durdurulmasının başlıca bir neticesidir.”
AK Parti gerçek milli bir ruhla yola çıkarsa, geri tepmez.

Ama ruhsuz bir halde yola çıkarsa, unutmayalım ki başta Türkiye olmak üzere diğer İslam devletleri de artık gerilemeye doğru itilmek isteniyor.

Yine Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bazı tespitlerine yönelik bir iki cümle kullanmak istiyoruz.

“Dünyada tedennimizin (gerilememizin) sebebi İslam dinine riayetsizlikten geliyor...

Hem de intizam-ı iradeden ziyade tehzib-i ahlaka muhtacız...

Ahlakımızı temiz tutmamız gerekir.

Eğer ahlakımız, iman süzgecinden geçirilemiyorsa gençlik elden gider ve bir daha kendimizi toparlayamayız.

Nitekim yaşadıklarımız ortada…

Görüntü ve manzara çok kötü..

En derin saygı ve sevgilerimle…