Görüş Bildir

ÜMMET BİLİNCİNDE OLMAK?!

Evet sevgili okurlar..!

Malumunuz üzre, Kutsal aylarımızdan biri de; "Zülhicce" ayıdır..

Yani, hac, kurban ve umre mevsimi!…

Şükürler olsun ki, mübarek Zülhicce ayının son dört günü olan, "Kurban Bayramı'nı da" geçirdik…

Sevabıyla, hayrıyla, yardımlaşmasıyla..

Ki, bu dört günle birlikte Zülhicce ayı'nın on dört günü, Müslümanlar için önem arz edicidir!..

Allah tekrarını nasip eder mi, etmez mi bilemiyoruz…

Ama nasibi içinde olanlar varsa Allah onlara Salih amel ve ömür nasip eylesin.

Burada; "Ümmet" kavramının Yüce mana değeri çok önemlidir...

Lakin, "ümmet" olabilmede, yaşanan ve yaşatılan çağ açısından; "Ah ki ümmet olabilme şansını" yakalayabilsek demek zorunda kalıyoruz!…

"Ümmet" olabilmek, bireyden, topluma kadar, bize göre en başarılı hayat şeklidir.

Ama heyhat nerede?!

Ümmet nerede, bu toplum nerede, İslam nerede, Müslümanlar nerede?..

Ve tabi ki, münafıklar nerede, düşünce üretenler nerede?

Tüm bunlar gerçekten mevcut sistemin "ürettiği" sorunlarıdır.

Cevap bekleyen tüm bu sorular mevcut sistemin, yani müesses nizamın "müsebbip" olduğu sorunlardır…

Ana aktör de; siyasettir..

Çünkü "siyaset" dili, salih değil…

Kişiye, menfaate, ranta, güdümlü bir düşüncenin ürünü olması münasebetiyle; dış orjinli olduğundan, "yerli ve milli" değildir..

İşte, ümmet olma şansını yakalayabilmek için siyaset dilini kullanmamak gerekir..

Bu kavramı inceleyip "ümmet" olabilme kriterlerini halka enjekte etmek de, meziyetine sahip olabilmek de herkesin karı değildir…

İlmiyle amel eden, imanıyla yaşayan gerçek Müslüman olabilir… Ki o da; maalesef bugün pek yaşanılmıyor…

Ümmet olabilme şekli başta “emri maruf, nehyu anil münker” ile mümkündür…

Bu ifade, güncel hayat akışları içerisindeki toplumsal yaşantıyı ilgilendiren, hayatı kirleten, insanları ve kendisini zarara uğratan pis çirkin şeylere dikkat çekmektedir…

Ama; Emri maruf ise, emir edilmesi gereken, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren güzel şeylerin yapılması demektir..

İşte ümmet bilinci bunu yaşama şeklinin yakalanması gerçekten herkesin karı değildir…

Her zaman bu sütunlarımız arasında cümle başlığı olarak kullandığımız ifade “Emri Maruf, Nehyu anil münker” insanı ümmet eder.

Bu olmadığı zaman ümmeti ümmetlikten çıkarır.

Derbeder eder…

Nitekim toplumsal olarak,  günlük hayat akışları içerisindeki halimiz ve perişanlığımız zaten kendini ele veriyor. 

Meşhur Yazar Yusuf Kaplan Kardeşimizin dediği gibi; “KÖRDÜĞÜMÜ AÇACAK BU TOPRAKLARIN KİLİDİ: ÜMMET BİLİNCİ”dir.

İşte bu kördüğümün çözümünü yakalama şansına sahip olma halimiz ümmet olma gerçeğimize delalet eder..

Bütünlüğümüzü kanıtlar…

O olmasa, gerisi lafı güzaftır.. Sadece kelime cambazlığı olur.. Ki, kandırmacadır.

Bu kandırmaca ve bu kelime bilincini de en çok kullanan siyaset dilidir.

İnanın sevgili dostlar!

Siyaset dili toplumu yıllardan beri "sürekli" badirelere sürüklemiştir, çok perişan halleri yaşamasına neden olmuştur?

Bugün, toplumun kaçta kaçı siyaset diline inanıyor sorusuna verilecek yanıt; "inanmıyorumdur.."

Çünkü inanan çok az…

Bakınız, bunu yazarken, aklıma Peygamber Efendimizden bir hadisi şerif geldi.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bu hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Ayet-ül münafıki selasetün”

“Münafıkın alameti üç şeydir:

İzahedese kezibe ve iza va’de halete

Ve iza tümine hane…”

Yani konuştuğu zaman hep yalan söyler, söz verdiği zaman vaadini kırar yerine getirmez.

Kendisine bir emanet teslim edildiği zaman o emaneti hakkıyla koruyup, sahiplenmez.. Bilakis; ihanet eder…

İşte bakıyoruz ki; bu her üç ana unsur toplumun birçok kesiminde, bireylerinde görünüyorsa da..

Özellikle ve özellikle siyaset dünyasında, siyaset adamlarında nerdeyse genellik kazanmaktadır.

Siyasetin dili konuştuğu zaman acaba yüzde kaçı, gerçeklere dikkat çekip, dürüst konuşuyor..?

Ne mümkün?

“Özellikle mitinglerde verilen sözler seçimlerden sonra yerine getirilmez” ifadesi meşhur bilinen AK Parti’nin önemli şahsiyetlerinden birisine aittir..

Ümmetin emaneti ise hiçbir zaman hiçbir yerde gerçekleştirilememiş durumdadır.

İşte “KÖRDÜĞÜMÜ AÇACAK BU TOPRAK KİLİDİ: ÜMMET BİLİNCİ” ifadesi çok doğru bir tespittir…

Yerden göğe kadar "haklılığı" haykırıyor..

Nitekim ifade ettiğimiz hadisi şerifin yüce manasından da bu anlaşılmaktadır.

Bu ümmetin içinde oluşmuş kördüğüm bu toprakların kilidi olmaktan çıkmış, daha da kelepçelenmiştir.

Siyaset bu memlekete ne yazık ki, "rant odaklı, çıkar amaçlı" zihniyeti öne çıkardığı için; bir şey verebilmiş değil..

Hele ki, "ümmet" oluşturma kilidine, imkan tanımamıştır, bilakis zıttı olmuştur?

Eğer bu anılan hadis-i şerif siyasete yönelik olmamış olsaydı Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri “Eûzü billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti”

Yani; “Şeytandan ve siyasetten Allaha sığınırım” demezdi.

Hele hele emperyalist batı dünyasının kilidi elinde tuttuğu bir siyaset hiçbir zaman yarar getirmez..

Dün olduğu gibi bugün de; hiçbir şekilde, huzuru, istikrarı, barışı, birlikte "ümmet" olabilmeyi, getirmez.. 

Sürekli; kışkırtandır…

Bundan sonra da, "sulhu" sağlayacağı beklenemez...

En derin sevgi ve saygılarımla...

Hayırlı Cumalar...


Bu Makale 494 kere okunmuştur.