VİCDANLARI TİTRETEN TERÖR MEZALİMİ!

Evet, sevgili okurlar.

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, PKK'lı teröristlerin yola tuzakladığı patlayıcının infilak etmesi sonucu sivil araçta bulunan asker eşi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği hayatını kaybetti.

Nurcan Karakaya'nın, bebeği Bedirhan ile Uşak'tan yola çıkarak astsubay eşini ziyaret etmek için ilçeye geldiği öğrenildi.

Bombalı saldırının dönüş yolunda düzenlendiği belirtildi.

Evet, başlık olarak “VİCDANLARI TİTRETEN TERÖR MEZALİMİ” ifadesini kullandık.

Aslında yalnız vicdanları değil, arş-ı alayı bile titretmiş kapkara bir mezalim.

Eşi benzeri görülmeyen bir zulüm, hem de Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde.

Niye Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde diyoruz?

Zira Hakkari de Yüksekova da Türkiye’nin coğrafyası içerisinde.

Yani Filistin’de değil, Gazze’de değil, Kudüs’te değil, Türkiye’de.

Eğer Filistin topraklarında olsaydık, denilecekti ki Yahudi bunu yapıyor, Yahudi’nin karakterinde zaten bu tür mezalim, terör saklanmaktadır.

Ama Türkiye’nin doğusunda yapıldı bu mezalim.

Uşak’tan Yüksekova’ya kadar 11 aylık bebeğini alıp babasına yıldönümü sürprizi olsun diye arabayla giden mütedeyyin, İslam örtülü inanmış bir hanımefendi, eşini ziyaret ettikten sonra, dönüş yolunda terör örgütü PKK’nın tuzağına düşerek olay yerinde vefat ederken, 11 aylık bebeği ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamıyor.

“Güvenlik kaynaklarından alınan bilgilere göre ilçenin büyük çiftlik beldesi Susat deresi mevkiinde askeri personel eşinin kullandığı bu sivil aracın geçişi esnasında bölücü terör örgütü mensuplarınca daha önceden yola tuzaklanmış el yapımı patlayıcı infak ettirildi.”

Bu şekilde medyaya yansıyan bu haber, gerçekten çok yüksek dozajda insanı sarsıyor.

Vicdanları titretiyor.

Öyle inanıyoruz ki Allah’ın gayretine dokunmuştur.

Zira bu masum anne ve bebeğine, eşini ziyareti dönüşünde böyle alçakça bir zulüm tertip edilmiş ve gerçekleştirilmiştir.

Bunu yapan da kesinlikle saf, temiz kan taşıyan insanlar değildir.

İllaki kanı bozuk, Ermeni veya Yezidi kölelerinin işi olması gerekir.

Çünkü burada bir intikam söz konusudur.

Burada da kimsenin kimseden intikamı yok, Ermeni ve Yezidilerin haricinde.

* * *

Sevgili okurlar!

Haber ne olursa olsun, olay çok tehlikelidir, çok ilginçtir, fesat ve bozgunculuğun da ötesidir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Hakkari’deki terör saldırısının ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

“Bir annenin ve 11 aylık yavrusunun bunlar tarafından şehit edilmesinden daha büyük ne olabilir ki?

Tanımsa tanım.

Tarifse tarif.

Her şey çok açık ve net…

Onları parlamentoya gönderme gayreti içerisinde olanlara en güzel cevaptır.”

Cumhurbaşkanımız çok güzel veciz ifadeler kullandı.

“Bizi parçalamaya kimsenin hakkı yoktur” diyen Erdoğan, idam konusuna da değindi.

“İdam konusundaki hassasiyetimizi biliyorsunuz, bütün mesele parlamentoya geldiği zaman, parlamentodan geçtiği anda benim için onaylamamak diye bir şey yoktur.

Çünkü biz bu tür katillerin konumunun ne olduğunu biliyoruz.

Ve biz biliyoruz ki bunlar, bu yaptıkları katliamın bedelini aynen ödemek durumundadırlar.

Bununla ilgili de atacağımız adımlar yakındır.

Hans ne der, George ne der buna bakmayız, Allah ne der buna bakarız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ifadeleri kullanması, gerçekten şayan-ı takdirdir.

Biz de Sayın Başkan Erdoğan’a katılıyoruz ve bu ifadelerinden dolayı tebrik ediyoruz.

Ve Allah senden razı olsun diyoruz Sayın Başkan.

Amma velâkin bunları da ifade etmeden geçmek istemiyoruz.

Bu olay, az öz bir olay değildir.

Arş-ı alayı titreten, Allah’ın gayretine dokunan kirli bir olaydır.

Bu olay, PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği bir olaydır.

Zaten patent de PKK terör örgütünün patentidir.

Ancak CHP’nin yıllar yılı bu memlekete vermiş olduğu tahribat ve ateist materyalist, dinsiz, imansız vicdan yoksunu anlayış, yıllardan beri terör örgütünü oluşturan, geliştiren, türeten, üreten hain bir anlayıştır.

Bu hain anlayış, ne yazık ki devletin resmiyeti ve anayasal himayesi altında, devletin imkân ve bütçesiyle yıllardan beri meclise taşınıyor ve faaliyet gösteriyor. 

* * *

Bu paralelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, PKK terör örgütünü destekleyen çok gizli ajanlar var.

Çok gizli güçler var.

Bu gizli güçlerin, çok rahatlıkla günü birlik renk değiştirerek gâh bu yana, gâh o yana çok güzel rol oynamakta, ustaca oyun tezgâhlamakta olduğunu bilmeyen yok.

Hem de siyasetin gölgesinde holdingleşen iş çevreleri.

Hindistan’daki sağır sultan dahi bunu biliyor.

PKK’nın bu gizli gücü, dün PKK revaçta iken PKK saflarında yer alıyordu, arka planda PKK’ya lojistik temini yapan insanlar vardı.

Maddi yardımla beraber, tehdit gücünü kullanan bu gizli güçler dağda değiller, rasgele koyun sürüsünü güden çobanlar da değiller.

Toplumun içerisinde masum işçilerden de değiller.

Ancak devletin himayesinde bulunan, STK adını kendine takan ve aynı zamanda “kanaat önderi” olarak kamuoyuna kendini lanse edebilen güçlerdir.

Bu gizli güçler, bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da PKK’nın sinmesiyle beraber derhal iktidar partisi olan AK Partinin saflarında yer almaya başladılar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Türkiye’yi ağlatan bu alçak saldırıya karşı Cumhurbaşkanının CHP’ye ve HDP’ye karşı kullandığı bazı ifadeleri de buraya almadan geçmek istemiyoruz.

“Kandil’in vekilleri ve onlara destek vererek meclise girmelerini sağlayan CHP’liler, terör örgütü PKK’nın Hakkari’de astsubayımızın 25 yaşındaki eşi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeğini vahşice katletmesini terör örgütünün adını anmadan kınadı.”

Bu samimiyetsiz tutum, Kandil’in talimatıyla cinayetin üzerinin örtülmeye çalışılması şeklinde yorumlandı.

Bu çirkin ve kirli olaya karşı timsah gözyaşlarını akıtan nice hain çevreler var.

Bu hain çevreler, ne yazık ki çok yakından bildiğimiz, geçmişte PKK safında yer alarak millete, askere, polise kan kusturan bu hain eller, bugün yine Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birbiriyle kenetlenerek sanki saf değiştirircesine iktidarın bütçesinden faydalanmak üzere nice STK’lar kurmuşlardır.

“Milli ekonomiye katkıda bulunuyoruz” gibi göstermelik de yapıyorlar.

Oysaki tamamıyla vurgun üstüne vurgun yapan bazı önemli kurum ve kuruluşları devlet bilmiyorsa, tanımıyorsa bize göre çok büyük bir gaflet içerisindedir.

Aldatılmış veya aldatılmakta olduğu da aşikârdır.

Aynı bu kirli hegemonya devletin bütçesinden, iktidarın imkânlarından faydalanıyor ve devleti kullanıyorlar.

Her ne kadar CHP’nin HDP’yi meclise taşımış olması dile getiriliyorsa da “barajı aşmamış olacaktı ve HDP meclise giremezdi” diye bir görüş söz konusudur.

HDP meclise gelmeseydi yine terörün dik alasını yapacaktı, bugün mecliste olduğu halde yine yapıyor.

Yapıyor da yapıyor.

Ve kılına bile dokunulamıyor.

* * *

Sormazlar mı?

Ey iktidar!

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da eğer HDP, barajı aşmayıp meclise girmemiş olsaydı, özellikle AK Parti listesinde yer alan isimlerin kaçta kaçı HDP’den yana değil, PKK’ya saygılı değil ve yandaşı değildir?

Kamuoyu bunu merak ediyor.

Sormazlar mı “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”

Hala da iktidar bu gizli güçleri tanımama gafleti içerisindeyse, demek ki devletin MİT’i yok, istihbaratı yok, Jandarması, Polisi yok manasına geliyor.

Ama bu da bir gerçektir ki iktidar partisinin, bu bölgede PKK’yla mücadele hususunda somut bir adımı yoktur.

Zira önemli isimlerin üzerine gidilmiyor, hatta o isimler meclise taşınıyor.

İnşallah bu kilit noktaları dile getirmeye devam edeceğiz.

Allah encamımızı hayreyleye.

En derin saygı ve sevgilerimle.