Görüş Bildir

VİRÜSÜ ÜRETEN VİRÜS!!! (II)

Evet sevgili okurlar!

“Virüsü Üreten Virüs” başlıklı yazı serimize devam ediyoruz.

Bilindiği üzere gerçekten bugünkü dünya çok büyük bir titreşim ve korku içerisinde, yürüyor.

Her ne kadar günlük hayat devam ediyorsa da aslında gerçek manada hiç de öyle değildir.

Yaşam şekli tam tersine işliyor..

Korku ve titreşim içerisinde yaşayan insanlık, deyim yerindeyse canlı birer müteharrik...

Yani bugün normal yaşamını sürdüren canlı bir varlık değil..

Aslında yaşanılan hali duruma en kolay ve yakışır kavram olarak; “Mezarı Müteharrik” diyebiliriz.

Yürüyen, canlı bir mezarlık gibi!!…

Zira müstevli devletler, işgalci devletler, Allah’a ve kutsal değerlere inanmayan acımasız bir dünya bugün hak ettiği tokadı yemektedir ve daha da yiyecektir.

Çünkü, insanlık değerlerine değer vermeyen bir yer küresinde yaşıyoruz.

Acımasız saldırgan bir canavar gibi maddiyatı elinde tutmuş...

Her ne kadar yürüyen bir insanlık potansiyeli söz konusu ise de dün de değindiğimiz gibi bize göre “insanlık” diye bir kavram ve yaşam biçimi söz konusu değil...

Mutlak bir canavarlaşma var...

Acımasız bir saldırganlık  var..

İnsanlığı hükmen “maddi” yönde kendisine köle ettiren bir yönetim anlayışı var..

Her şey “maddiyata” odaklı, işlem görüyor...

Maneviyat denilen kavramın, zerre-i miskali yaşanmıyor, yaşatılmıyor, bilakis var olanı “yok” etme gayreti söz konusu...

Bugün her ne kadar “Korona Virüsü” olarak adlandırılan ölümcül bir virüs varsa da, ki vardır…

Bize göre bunun kaynağı, aslı astarı acımasız müstevli işgalci küfür dünyasının insanlığa bırakmış olduğu kötü yaşamdan üreyen bir virüs ve hastalıktır.

Zira hastalığı üreten, insan vücudunda üreme yapan gizli bakterilerdir!…

Elle tutulmayan, gözle görülmeyen mikropların varlığı, anılan batı dünyasının yaşam tarzından kaynaklanmaktadır...

Alkolünden tut, viskisine kadar, şarabından tut kumarına kadar…

Kumarından tut fuhuşuna kadar.

Ve murdar etin yenilmesine kadar…

Nitekim, domuz eti başlı başına bakteriyel bir ürün olduğu halde bugün güçlü batı dünyası hayatını bununla idame etmektedir.

Hasılı kelam, buraya sığdıramayacağımız kadar insanlara zarar veren bakteriyel unsurlar batı dünyasında mevcuttur.

Zaten kendi kendileri, içlerine alıp, üretiyorlar ve üretmeye de devam ediyorlar..

Yedikleri ve içtiklerinin ürettiği mikroplar bir kenara!...

Bu yetmiyormuş gibi, bir de bunun ahlaki çöküntüleri var?..

Emperyalist batı dünyası, tüm bu ahlaki çöküntülerin varlığından doğan, üreme yapan, insanlığa adeta zehir saçan İslam dışı ahlaksızlıkların varlığı da ayrı bir bakteriyel virüs...

Tabi ürettikleri mikrop, bakteriyel virüsler kendi içlerinde, yaşayanları arasında kalsa kimsenin diyeceği bir şey yok...

Ama ne yazık ki bunu tümüyle bir bütün olarak teknolojisinden tutun da, kültürel hayatına kadar İslam dünyasını da etkisi altına alıp, ülkelerin ve milletlerin “onların” yaşamına özenti göstermesi; vahim bir gidişat içermektedir!..

Zehrini, İslam dünyasına habire enjekte ekmektedir..

Bu uygunsuz ve insanlık değeriyle bağdaşmayan ahlaki çöküntüler nitekim manevi yönde oluşan “korona virüsü” gibi virüslerle yer küresini derinden sarsmaktadır..

Netice itibariyle, bu virüs dahi diğer maddi kirliğin oluşturduğu virüsler gibi, insan vücuduna giren hastalıkların ana unsurudur ve temel kaynağıdır.

Nitekim, Dünya tıp literatürü bunu inkar edemez...

Dünya hukuk literatürü de bunu inkar edemez...

Hatta, dünya bilimsel dayanakları da bunu inkar edemez.

Zira bu hayat boyu “Kuruni ula” denilen eski çağlardan beri insanlığın bünyesine yerleştirilmiş ilahi bir takdirdir…

Eğer ki, insanlık dünyası ahlakını düzeltmediği takdirde kendini bu manevi virüsten kurtaramayacağı gibi maddi virüse, yani hastalığa davetiye çıkarmaya devam eder!.

Biz zaman zaman bu tür gerçekleri yüce kitabımız Kur’an hükümlerine dayandırarak kaleme almışız ve almaya devam ediyoruz.

İşte Neml Suresi’nin 52’inci ayeti.. Ki bu söylediklerimizi kanıtlamaktadır.

Buyrun bu ilahi mesajı hep birlikte okuyalım...

 “İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır.”

Hud Suresi’nin 117’nci ayeti ise şöyle buyuruyor:

“Rabbin, halkı iyilik peşinde olan ülkeleri haksız yere helâk edecek değildir...”

Bu ayetten anlaşılan budur ki:

“Ey Muhammed!

Senin rabbin boş yere ülkeleri, insanlarıyla beraber çeşitli afet ve belalarla zor durumda bırakmaz.

Hak etmediği müddetçe Allah onların başına bir şey getirmez...”

Nitekim Ankebut Suresi’nin 26’ncı ayeti ile 27, 28, 29 ve 30’uncu ayetleri de bu gerçeği bize aynen ifade etmektedir.

“Bunun üzerine Lût ona iman etti. (İbrâhim) "Artık ben rabbime göç edeceğim. Şüphesiz O güçlüdür, hikmet sahibidir" dedi.

Ona İshak ve Ya‘kūb’u bağışladık, soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik.

Ona bu dünyada mükâfatını verdik; o, âhirette de iyiler arasında yer alacaktır.

Lût’a gelince o, kavmine demişti ki:

"Siz, kesinlikle daha önce hiçbir milletten hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz.

Siz hâlâ erkeklere yaklaşacak, meşrû yolu kapatacak, toplantılarınızda ahlâk dışı işler yapacak mısınız?"

Kavminin tek cevabı şu oldu:

"Hadi, doğru söyleyenlerden isen başımıza Allah’ın azabını getir de görelim!

Lût, "Şu ahlâkı bozan topluluğa karşı bana yardım et rabbim!" diye dua etti.,,”

Evet sevgili okurlar!

Bu ayetler tümüyle bize ders-i ibret veren yüce Allah’tan gelen mesajlardır.

Eski kavimlerin peygamberlere yapmış olduğu alaycı hareketlerin sonucu hak ettikleri cezayı bulmuşlar.

Bugün ne oluyor da aynı o kavimlerin silsilesinin birer uzantısı olarak haçlı emperyalist dünyanın yaptıkları zannediyorlar mı ki yanlarında kar kalacak?..

Mümkün değil…

İlahi kanun kesinlikle değişmiyor.

Keza İslam dünyası da aynı virüsü batı dünyasından kendi içine ithal etmiş durumda.

Her şeyiyle her şeylerini kabullenmiştir.

Onun için küfür dünyasının başına gelenler her an için sadece taslak bir İslam dünyasının başına niye gelmesin?

Bakınız sevgili dostlar!

Bir aydan beri Türkiye’mizde de adeta hayat durmuş durumda.

Bütün aileler, iş çevreleri, esnaf, tüccar, sanayi ve işçi dünyası çok büyük bir korku ve endişe içerisinde yaşamaktadır.

Her ne kadar iktidar, devlet, yardım elini uzatmak istiyorsa da bize göre bir aldatmacadan ibarettir, morfinleştirme şeklidir…

Bu sistemle, bu kervanla ne yol gidilebilir, ne de insanlar hedefine ulaşabilir.

Şimdilik bu kadar diyelim..

Devamı yarın…

En derin sevgi ve saygılarımla…


Bu Makale 1267 kere okunmuştur.