Görüş Bildir

YA BAŞKANLIK YA PİŞMANLIK!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

“Ya Başkanlık, Ya Pişmanlık” başlıklı sohbetimiz devam edecektir.

Zira başlık olarak kullandığımız ifade tüm Türkiye kamuoyunu ilgilendiren bir ifadedir…

Bu münasebetle içi boş bir kavram değil, güncel olayları, olup bitenleri hakikatın ışığında, değerlendirip sizlerle paylaşıyorum..

Bu münasebetle bu yazımız birkaç gün seri şekilde devam edecektir.

Seri yazımızda;

Sosyal, siyasal, ekonomiksel, kültürel inanç gibi tüm toplumun maddi ve manevi değerlerini içeren ve ilgilendiren konular yer alacaktır..

Onun için diyoruz ki;

“Ya Başkanlık, Ya Pişmanlık”

Yani çoğulcu demokratik parlamenter sistemi nerdeyse 1950’den günümüze dek 66 yıldır devam eden bu sistem, zerre kadar amma zerre kadar, bir arpa boyu kadar ülkeye ve millete ilerleme kaydetmemiştir…

Topluma bir şey verememiştir.

Bundan sonra da verebileceğine de inanmıyoruz.

Her ne kadar milli iradeye dayalı olarak çoğulcu demokratik parlamenter sistem diyor isek de milli iradeyle uzaktan yakından alakası yoktur.

Hele hele demokrasiyle hiç alakası yoktur.

Ancak, yolsuzluk, rüşvet, menfaat ve rant üzerine kurulan bir siyaset şeklidir.

Yapay olayların biçimlendirilmesidir.

Hangi parti iktidara gelmişse, ülkeyi kandan, kargaşadan, kavgadan, terörden, gözyaşlarından kurtaramamıştır.

Rejimin bünyesindeki oluşan ve gelişen olaylar hep menfaat kurgulu olmuştur…

Politik oyunlarla ranta dayalı biçimlendirilmek istenen siyaset hep varlık göstermiştir..

Ki bu da güdümlü bir siyaset olduğu için, Türkiye’nin hiçbir yerinde devletin hiçbir kurum ve kuruluşunda kişisel rant, menfaat, çıkardan başka hiçbir şey olmamıştır.

Devletin kurumları ne yazık ki şaibelerden kendini kurtaramamıştır.

Hani demişler ya; “Şüyuu vukuundan beterdir” misaliyle yola çıkarsak…

Eğer kamuoyunun kulağına değişik sesler, bir yer hakkında söz konusu oluyorsa şahitli, ispatlı, delilli olarak tespit edilmiyorsa da “Şüyuu vuku bulmuş” gibidir.

Siyasi lekelerdir ve bunalımdır.

Bu itibarla halk, hiçbir zaman bundan memnun değil.

Bilakis ızdırap duyuyor.

***

Bakınız, dünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin manşetine..

Şöyle bir haber okuduk.

Öyle inanıyoruz ki bu haberin daha detayı, tüm muhtevasıyla ele alınacak ve kamuoyuna yansıtılacaktır.

Haberin başlığı aynen şöyle;

“Yurt-Kur'da neler oluyor”

Haberin devamı ise şöyle;

“Diyarbakır’da bulunan Kredi Yurtlar Kurumu'na ait yurtlarda akıllara durgunluk veren keyfiyetler yaşanıyor.

Ülke genelinde öğrencilerin büyük bölümü yurt bulmakta zorluk çekerken, Diyarbakır’da bulunan KYK’ya ait öğrenci yurtlarında kapasitelerinin oldukça yüksek olmasına rağmen çok az sayıda kayıtlı öğrenci olması akıllarda soru işreti bırakıyor.

Kira bedellerinin yüksekliğiyle dikkat çeken bu yurtlarda milyonlarca lira haksız yere, birilerinin cebine indiriliyor.

***

AYLIK 550 BİN LİRA KİRA

Kredi Yurtlar Kurumu'na ait şehir merkezindeki üç öğrenci yurdunun 3'ünün de, kiralık binalardan olması dikkat çekerken, her ay 550 bin civarında kira ödeniyor.

Türkiye'nin dört bir yanında öğrenci yurt bulamazken, söz konusu üç yurttaki öğrenci sayısı, bir yurt kapasitesi kadar olmuyor.

Üç öğrenci yurdunun da, Dicle Üniversitesinden kilometrelerce uzakta olması bu nasıl, keyfiyet dedirtiyor.

FETÖ terör örgütüne bağlı oldukları için kapatılan Selahaddin-i Eyyubi Üniversitesinin yanı başında, 500 metre uzaklıkta ve aynı zamanda bu yurtta öğrenci de bulunmuyor”

Yani yurtta öğrenci yok ve sinek avlıyor.

Buyurun sevgili okurlar. 

Hani demişler ya; “Gelelim fasulyenin faydalarına” veya diğer bir deyimle “Ayıkla bakalım pirincin taşını..”

Olay gerçekten çok düşündürücüdür.

Ve bu olay AK Partinin birinci ve ikinci dönemde milletvekilliği yapan…

Büyük çaplı vurgun peşinde olan bir milletvekili ve aynı zamanda partinin kurucularından birine dayanmaktadır….

Partinin kilit noktalarında, hatta göz bebeği durumunda olan bu kişi, aynı zamanda yıllar yılı FETÖ’nün iş ortaklığını yapan meşhur tutuklu Alaaddin Kaya ile de ortaklık yapan biri..

İşte bu kişinin çabalarıyla, sahte yollarla evrak tanzim edilerek partinin ve iktidarın da yetkisini kullanarak, yapmıştır…

Ve meşhur Örfioğlu vakfının arazileri üzerine kurulmuş bir Yurt…

Bu yurt yeri ve inşaatı aynı zamanda oradaki Yap-Sat’çı müteahhitlere peşkeş ettirilmiş.

Ondan sonra da aylığı yüzbinlerce lira olmak üzere olmak üzere 15 yıllığına kiraya tahsis edilmiştir.

Peki sormazlar mı?

Ey KYK Genel Müdürlüğü!

Neredesiniz, ne yaptınız, neye dayanarak bunu yaptınız?

Ve bu para kimin cebine ve kaçta kaçı kimlere dağılıyor?

İşte AK Partinin zirvesi mutlaka bunu gözden geçirmesi gerekir.

Böylesine kitabına uydurma yolsuzluklar hasıraltı edilmemelidir ki; devlet kurumlarında kirli vurgunlar yaşanmasın.

Ne yazık ki tüm bunlar halkın iradesine sahip olan ve halkın vekili ve temsilcisi durumunda olan iktidar partisinin bölgedeki hakim çevresi tarafından gerçekleştiriliyor.

Onun için bu ülke insanı siyasete yavaş yavaş inanmamaya başladı.

Yıllardan beri bu milletin vergileriyle oluşan devlet bütçesini harcayarak, terörle mücadele eden iktidarlar ne yazık ki böylesine sade olmayan, şeffaf olmayan bir siyaset yüzünden terörle mücadelede bir arpa boyu kadar ilerlememiştir.

Bu da yanlış insanlar, bukalemun gibi renk değiştirerek pozisyondan pozisyona giren münafık tinetli insanlar yüzünden olmuştur…

Siyaset dünyasında elde edilen kişisel rantları bölüşmede mahir ve becerikli olan insanlar daima siyasetin ön planında, oldukları için, "ülke kaotik" ortamdan kendini arındıramıyor..

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Diyarbakır’da.

***

Evet, sevgili okurlar.

Bu münasebetledir ki Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri, Risale-i Nur isimli eserlerinin birçok yerinde siyasetten bahsederken, hep şunu ifade etmiştir....

"Euzu billahi mineşşeytani ves siyaseti"

“Şeytandan Allah’a sığındığım gibi siyasetten de Allah’a sığınırım ve siyasetten nefret ederim”

Zira kirli ve güdümlü bir siyaset hep var edilmiştir…

Eğer o siyaset devletin malını birilerine yağmalama yetkisini veriyorsa, o zaman Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi “Lanet olsun böyle siyasete” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Bu itibarla başlık olarak kullandığımız “Ya Başkanlık, Ya Pişmanlık” meselesi, yani milli ruha, milli iradeye paralel görev yapmayan bir parlamentoya “Paydos” denmelidir.

Tek bir insanın kafasından, beyninden, deneyimlerinden faydalanmak üzere “Başkanlık” sistemi kaçınılmazdır diyoruz.

Şarttır diyoruz ki bu Başkan da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olması şartıyla.

Bu nedenle değişik düşüncelerle, değişik ideolojilerle, değişik inançlarla oluşan bir parlamento sistemi bugüne kadar memlekete, insanımıza yarar sağlayamadığı gibi bundan sonra da yarar sağlayamaz.

“Başkanlık” olmazsa yarar yerine zarar verir ve “Pişmanlık” her daim yaşanır...

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 3078 kere okunmuştur.