"YANLIŞ SÖYLEMEK, YALAN SÖYLEMEK DEMEKTİR!..."

Evet, sevgili okurlar.

Dün, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, devletçe yapılan bazı yatırımların açılış törenini yapmak üzere Gaziantep ve Adıyaman’da büyük bir halk kitlesi karşısında tarihi bir konuşma yaptı.

Bu konuşma, gerçekten tarihi olduğu kadar, ibretlerle dolu tespitler içermektedir.

“Anayasa değişikliğine ve Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan gafiller ha bire bir şeyler söylüyorlar ama hep yanlış söylüyor, ne yazık ki yalan söylüyorlar”

İşte Cumhurbaşkanının bu ifadesi, gerçekten olup-biten her şeyi bize okutur.

Öyle değil mi?

Yıllardan beri dışı çürük, kokuşmuşluklarla dolu siyasi söylemler, bu millete hep yutturulmaya çalışıldı…

Millet kandırıldı..

Ülke ve halk hep yanlış yollara saptırıldı.

Hala da Kemalist, laikçi, sahte kahramanların sahte kurtarıcılığıyla milleti uyuşturmaya çalışan bazı siyaset erbaplarının söylemleri, herkesin malumudur…

Cumhurbaşkanı da bunları millete yeniden hatırlatıyor…

Yani, “dostun kimdir, düşmanın kimdir, tanı” diyor.

“Gördüklerine inan, doğruları gör ve hedefine ulaş” diyerek yaptığı tarihi konuşma arasında çok seçkin ifadelerin de altını çizdi…

Toplumun artık bunları görmesi gerekir.

“Artık yüz yıldan beri boş nutuklarla, aldatıcı söylemlerle, milletin fikrini bulandıran kelimelere artık son denmelidir.

CHP’nin ve onun paralelindeki bazı siyasi görüşlerin temsilcilerine artık geçit verilmemesi gerekmektedir...” diyen Cumhurbaşkanı…

El Hak…

Çok doğru konuşuyor.

Bu millet; artık benliğine dönmelidir, tarihi kültürüne dönmelidir, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “A’raf” suresinin 179. Ayetinin yüce mealinin bünyesine girmemek için kendine çekidüzen vererek, gaflet uykusundan uyanmalıdır…

Ölü toprağı üzerinden atıp, yepyeni bir yolda yürümesi gerekir.

Evet.

“A’raf” suresinin 179. Ayetinin yüce mealindeki gibi, ne yazık ki bugünkü İslam dünyasını siyaset bataklığına gömdüren batıl fikir ve düşünceleri gerçek gösterip, gerçekleri tersyüz eden gafillerin aldatıcı nutuklarından uzak durulması gerekir.

İşte istikametli ve dürüst bir politikanın yapılması için, elbette ki mevcut düzenin, mevcut sistemin kökten değiştirilmesi lazım..

Aksi takdirde toplum yanlış yollara sapmakla pusulasını kaybetmeye devam eder..

O'nun için, yolunu şaşıran, beyhude ve yanlış yolda yürüyen toplumlardan olmaması gerekir.

Önceki sohbetlerimizde sizinle paylaştığımız gibi bugün de aynı tarzda sizinle o yüce ayet-i celilenin yüce mealini paylaşmak istiyoruz.

“Andolsun ki, birçok cinni ve insanı (yaptıkları yüzünden) cehennemlik kıldık.

Onların kalpleri var fakat (hakkı) anlamazlar, gözleri var fakat (gerçeği) görmezler, kulakları var fakat (doğruyu) duymazlar. Onlar hayvanlar gibidirler.

Hatta hayvanlardan da sapıktırlar. Onlar gaflet içindedirler.”

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bu ayetin yüce meali, bizim tüm hayat akışları içerisindeki yaşam gerçeklerimizi bize anlattığı gibi…

Hayat boyu tüm insanlığa da anlatacaktır…

Bizim de uyanmamız ve gerçekleri görebilmemiz için, batıl yollardan dönüp aklımızı başımıza almalıyız…

Siyasi ideolojileri terk etmeliyiz…

Mevcut Kur’an-ı Kerim'in ideolojisi içerisinde daima gerçekleri görmemiz lazım..

Ve hayatın her evresine tatbik etmemiz gerekir...

Aksi takdirde hiçbir zaman iki yakamızı bir araya getiremeyeceğimiz gibi, siyasi pusulamızı da düzeltememe tehlikesiyle karşı karşıya kalırız…

Evet, sevgili okurlar.

Anılan ayetin yüce mealinin hulasası aynen şöyledir;

“Allah Celle celle celâlühu, hiç kimseyi yakmak için yaratmamıştır.

Tam tersine insanlar, kullukla olgunlaştıktan sonra cennetle ödüllendirilmek için yaratılmış değerlerdir.

İnsan, cennete girsin diye Allah (c.c.) onları affetmeyi kendine ilke edinmiştir.

Ama insan, kendisine uzanan bu rahmet elini havada bırakır ve verilen yetenekleri hep şer ve kötülük yollarında kullanırsa, elbette ki cehennemlik olur.

Yüce cennet makamına erişebileceğine de inanmamalıdır.

Hakkı inkâra şartlanmış olanlar Allah (c.c.) tarafından bilindiği için, onları cehennem ehli olarak belirlemiştir.”

Bu nedenle her ne kadar yıllardan beri bu milleti batıl ve yanlış bir sistemin hegemonyası paralelinde meşru zeminde seçimleri yapıyor ise de fakat ne yazık ki muhalefetin yanlış, palavralı izahatları ve bazı kirli medyanın sapık görüşleri, bu milletin midesini bulandırmıştır.

Nitekim yıllardır beri millet aldatıla, aldatıla, mukallid bir toplum haline getirilmiş oldu.

Ne yazık ki, milleti gerçek yollardan saptırmışlardır.

Biz, bir medya grubu olarak bunları görüyor, ibret alınması için de "gerçekleri" burada halkımızla paylaşmak istiyoruz.

Bize göre 16 Nisan “Referandum” seçimi millete verilen son bir şanstır.

Eğer bu şansı “Evet, evet, evet” ifadeleriyle sonlandırılmazsak, Allah korusun, bugüne kadar nasıl badireler geçirmişsek, bundan böyle de aynı badireleri daha fazlasıyla geçirecek duruma düşeriz...

Ve bir daha da işin içinden çıkılabileceğimizin kanaatinde de değiliz.

Bu itibarla Sayın Erdoğan, miting meydanlarında bu millete gerçekleri anlatıyor..

Onun için, "pür dikkat" dinlemeliyiz ve kulak vermeliyiz…

Hedeflediği yolda; "evet" diyerek, birlik ve bütünlük sağlamalıyız…

Kokuşmuş sistemden; "kurtulmamız" için ve "felaketlerle" yüz yüze gelmememiz için; "EVET" demeyi güçlü kılmamız gerekir..

En derin saygı ve sevgilerimle.