Görüş Bildir

"ZİHİN FUKARA OLUNCA AKIL UKALA OLUR!?..."

Evet, sevgili okurlar.

“TÜRKİYE’DE MASONLAR VE MÜNAFIKLARIN PLANLARI” başlıklı dört günlük yazı serimize burda nokta koyarken, yeni bir başlıkla, ülkenin ve bölgenin mevzuularını analiz etmeye devam ediyoruz.

Ki yazı başlığımız, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Kastamonu’daki toplu açılış töreninde, halka karşı yaptığı konuşmasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun safsatalı hezeyanlarına yönelik kullandığı bir ifadedir.

Cumhurbaşkanı'nın her ne kadar Kastamonu halkının huzurunda kullanmış olduğu bir ifadeyse de tüm Türkiye’yi ilgilendirmektedir.

Sınıfa giren bir öğretmen, sınıftaki öğrencilere nasıl ders veriyorsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynen, hatta daha güzel ifadelerle halkına hitap ediyor.

Ve diyor ki;

“Tarihten, geçmişten ibret alın ki bir daha böyle vesayetçilerin darbelerine maruz kalmayalım.?"

***

CHP, şeytani bir fitne unsuru olarak 1960 darbesini gerçekleştirmiş ve Menderes’i, iki tane Bakanıyla beraber idam etmiştir.

Kanlı bir darbeyi gerçekleştiren CHP, nerdeyse tarihi örtbas ediyor ve halka gerçekleri unutturmaya çalışıyor..

Bu da ayrı bir hıyanet ve ihanetin örneğidir...

Kılıçdaroğlu diyor ki;

“Elalem uzaya gidiyor, bizimkiler ülkeyi tek adama bırakıyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun hak ettiği cevabı veriyorsa da ki vermiştir.

Biz de Kılıçdaroğlu’na kamuoyu adına bir iki kelime söylemek zorunluluğu hissediyoruz.

Kılıçdaroğlu, bu hezeyanlı konuşmaları yaparken, geçmişe yönelik CHP’nin Türkiye’ye yapmış olduğu ihanet ve hıyanetleri herhalde görmezlikten gelmiştir.

Veyahut da vurdumduymazlık yapıyor.

“Elalem uzaya gidiyor, bizimkiler ülkeyi tek adama bırakıyor” diyor Kılıçdaroğlu.

Anlaşılan odur ki ümitsizliğe kapılmış, Referandum da kendisine “Hayır” getirmeyeceğine göre; bu tür safsatalı ifadeler kullanıyor, ama ağzından çıkanı da kulağı duymuyor.

***

Cumhurbaşkanı diyor ki;

“Tek adam rejimi 1923’te kapandı.”

Ama Kılıçdaroğlu devamla şöyle diyor;

“Cumhurbaşkanı isterse bir gecede lokantaları kapatacak?…"

Gelde söylenme…

Bir partinin genel başkanı kendini bu kadar gülünç duruma düşürüyorsa; bu zata ne desek boş.

Zaten bu sözler ona değil, milletime.

Bu zatın yalanlarıyla kafası bulanan vatandaşlarımız'a gerçekleri aktarmak gerekir…

***

Bakınız!….

Tek adam lafıdır, tutturmuşlar gidiyor.

Bir ülkede demokrasi, hukuk, anayasa varsa, orada tek adam olmaz.

Bir ülkede Meclis varsa, orada tek adam olmaz.

Bir ülkede milli iradeye saygı, milletin kararlarının üstünlüğü varsa, yani sandık varsa, orada tek adam olmaz…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun "ithamlarına ve algı üretmelerine" yönelik, kurduğu kumpaslara karşı hak ettiği dersi vermektedir…

Halk tabiriyle söylemek gerekiyorsa, Kılıçdaroğlu’nun ağzının payını, her daim vermiştir…

Cumhurbaşkanının, çok isabetli cümlelerine bir diyeceğimiz yok.

Ama bu da bir gerçektir ki aslında ülkeyi tek adama bırakmak 1923’te başlamıştır.

Zira kurulan CHP, hiç de halkın oyuyla kurulmadı ve halkın oylarını almadan iktidar oldu.

Ve 25 yıllık bir süreç içerisinde tek parti şeflik ve dipçik dönemi geçirdi.

Halka Kur’andan tutun da camilere kadar, ezana kadar, medreselere kadar, tekke ve zaviyelere kadar, her şeyi yasakladı…

Beytullah’a gitmeyi bile bu millete çok gördü, yasaklar getirdi..

***

Deveye demişler ki; “Neden boynun eğridir.”

Deve de demiş; “Nerem doğru ki.”

CHP anlayışını da deveye benzetirsek…

Gerçekten 1923’ten 1950’lere kadar tek parti şeflik ve dipçik döneminde olup bitenleri Hindistan’daki “sağır sultan” dahi biliyor.

Aslında tek parti dönemi o zaman başlamıştır.

Yani şeklen Meclis oluşmuş olabilir.

Fakat kesinlikle Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün iki dudağı arasından çıkan ne ise oydu.

İsmet İnönü’nün Başbakanlığı veya Cumhurbaşkanlığı döneminde anayasa falan fasa fiso, parlamento da şekliydi.

Hiçbir zaman gerçek manada demokratik bir parlamento söz konusu olmamıştı.

Kılıçdaroğlu, bunları görmeden veya görmezlikten gelerek kendini suret-i haktan göstermeye çalışması, ancak kendi kendini aldatma olur.

Ki halka kendisini inandıramaz.

* * *

Bakınız, Cumhurbaşkanı şöyle sesleniyor...

“Zihin fukara olunca akıl ukala olurmuş. İnsan muvazeneyi kaybedince dilinin freni boşalırmış. Açıkçası CHP seçmeninin böyle bir eziyete maruz kalması beni çok üzüyor.

Böyle bir partinin sırtı yerden kalkar mı?

Adam 7 seçim kaybetmiş, yerinden kıpırdamıyor.

Mevcut sistem değil, 7 değil, 17 seçim de kaybetse yerinde kalmasına imkân sağlıyor.

Buradan sesleniyorum AK Parti'ye gönül veren kardeşlerim MHP'ye gönül veren, BBP'ye gönül veren, Saadet Partisi'ne gönül veren, HDP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin 16 Nisan'da el ele verin bu tepedekilerin yanlışlarını bozun ve ülkemizi yeni bir aydınlık yarına hep beraber sevk edelim.”

***

Öyle inanıyoruz ki bu millet artık uyanmıştır.

“Hayır”dan hayr gelmediği için, “Hayır”ı savunanlardan da hayr gelmez bu millete.

Geçmişte gelmemiştir, şimdi de gelmez, gelecekte de gelmeyecektir.

Bu halk, 7’den 70’e kadar sabah-akşam, herkes ama herkes, öyle inanıyoruz ki Erdoğan’ın büyük bir devlet adamı olma seviyesi paralelinde hareket edecektir.

Zira gerçekten Cumhurbaşkanının ileri sürmüş olduğu düşünce misyonunu milletin artık aksiyona çevirmesi gerekir.

Ehl-i kitap denilen haçlılar, Erdoğan’a karşı ittifak etmişlerdir.

ABD olsun, İngiltere olsun, Fransa olsun, her kim olursa olsun…

Çıkarı uğruna ellerinden geleni ardına koymuyorlar.

Erdoğan’ı da sevmezler…

Çünkü, Erdoğan’ın onlara karşı yüreklilik göstererek sert çıkışları ve dik duruşu elbette ki onları rahatsız ediyor, hatta çıldırtıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Aslında Erdoğan’ın 14 yıl içerisinde yaptığı tüm işler; ekonomide olsun, yatırımlarda olsun, ahlakta olsun…

Çılgın projeler gerçekleştirmiş bir devlet adamıdır.

Elbette ki içteki fesat unsurlar buna tahammül edemedikleri gibi, içlerine de sindiremiyorlar.

Umdukları haçlıları arkalarına almayı düşünüyorlardı.

Onda da halt işlemişlerdir…

Çünkü, hiçbir şey yapamazlar.

Aslında bize göre Erdoğan’ın da her zaman söylediği gibi “Bu mücadele Hilal-Haçlı mücadelesidir.”

“Hilale karşı Haçlı” söylemi eşliğinde yepyeni bir proje var ki o da Ayasofya’nın bir Cuma günü Erdoğan dâhil olmak üzere; "ibadete" açılmasının gerçekleştirilmesidir…

İşte Haçlı emperyalizm, "İslamı şahlanışı" gördüğü için, yüz sene evvel neyi yapmaya kalkıştıysa, bugün aynısının daha dik alasını yapmaya çalışıyor,

* * *

Sevgili okurlar.

Aslında olay, çok derin bir olaydır.

Bugüne münhasır değildir.

Bu, batı dünyası için “Hilale karşı -haçlı seferinin” bir ilanıdır.

Bunun altından kalkabilecek İslam dünyası içerisinde bir lider varsa, o da Erdoğan’dır.

Erdoğan’ın siyasi dehası, yürekliliği ve cesareti, elbette ki Hilal-Haçlı mücadelesinin ta kendisidir.

Bakınız, Sözcü Gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı şöyle diyor;

“Büyük sürpriz Ayasofya mı?”

Ankara kulislerine dayandırdığı iddiasında Gürcanlı, çeşitli senaryolar aktardı.

Sürpriz unsurun Ayasofya olduğunu belirten Gürcanlı, Avrupa ile başlayan gerilimi de Cumhurbaşkanının kullandığı “Hilal-Haçlı” cümlesine dikkat çekerek şöyle devam ediyor…

“Ne olursa olsun, bu kadar büyük bir söylemi yine büyük bir eylem ile taçlandırmak gerekir.

Ankara’da başta Erdoğan ve tüm AK Partililerin Ayasofya’da kılabileceği bir Cuma Namazı olabileceği konuşuluyor.

Hilale karşı Haçlı söylemi eşliğinde Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılıp, yeniden tam kapasiteyle ibadete açılması, kulislere göre sarayda ciddi ciddi konuşuluyor…”

Bunları yazayan Zeynep Gürcanlı, demek ki bir şeyler hissetmiş ki köşesine taşımıştır…

Hem de istemeye istemeye yazmaktadır..

Yazar Mustafa Armağan’ın dediği gibi “Ayasofya 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından İngilizlere ve Amerikalılara rehin edilmiştir.”

Nitekim, tarihi gerçekleri saklamayan gerçek tarih bunları açık ve net olarak yazmıştır ve ispatlamıştır…

Şu halde Fatih’lerin kutsal emaneti olan Ayasofya Cami’nin bir Cuma günü Türkiye halkının büyük çoğunluğunu arkasına alarak Cuma Namazından başlamak üzere açılmasının ne sakıncası olabilir?..

Ki oranın ibadete açılması gerekir..

Ve inşallah Erdoğan bunu gerçekleştirecektir.

Halk bunu Referandum’un bir sürprizi olarak beklemektedir.

Öyle inanıyoruz ki Erdoğan bu iyi niyet karşısında Allah’ın hifzu himayesindedir….

Büyük İslam Evliyalarının dualarıyla da ayaktadır.

Zira Gavs-i Geylani olan Şeyh Abdülkadir-i Geylani’nin şöyle bir beytinin bir cümlesini burada size aktarmak istiyorum..

“Fe inneke mahrusun bi aynil inayeti”

“Kesinlikle sen Allah’ın inayet gözünün himayesi altındasın….

Korkma yürü...!”

(Devamı yarın)

En derin saygı ve sevgilerimle…

 


Bu Makale 7572 kere okunmuştur.