“GELİN CANLAR BİR OLALIM...”

Şu; Bağlar Belediyesinin "seçim" sonuçları…

Yüksek Seçim Kurulu.. Kanun Hükmünde Kararname..

Halkların Demokratik Partisi.. AK Parti..

Etkenler farklı olsa da; "sonuca" dair inşa; "hep" yanlış, ikmal edildi..

Ve bugün..

Hasımlık.. Kin.. Garez.. Nefret duygusu.. Beri yanda; "sindirme" politikasını öne çıkaran; "intikam", siyaseti iki yönlü işlem görüyor!..

Öyle ya; "ilk tuğla yanlış" ise bina, yamuk olur!..

Ne yazık ki, hal böyle!…

***

Umutluydum!..

Zamanla "bir kabullenme.."

Zamanla, elde olmayan "yanlışları" minimize eden politika..

Zamanla; "ilçe milliyetçiliği.."

Zamanla, hizmet fikriyatı..

Zamanla sosyal belediyecilik anlayışı..

Zamanla, "birbirine" alışma, gayreti..

Zamanla, "bu kent, bu ilçe, bu hal için" hizmete soyunduk, düşüncesinin ortaklaşması!..

Yani, "bir hayır varmış" neticesine kanı getiren, süreç işler diyordum!…

Ancak pek görünmüyor…

Çünkü, "zıtlıklar" yüksek..

Çünkü, istişareden uzaklar..

Çünkü, "yerme" politikası icra edilmektedir..

Bendensin, değilsin hesabı!..  Düşünüyorum, 5 yıl böyle mi geçecek?…

Ne mümkün?…

***

Diyeceksiniz ki; "kim haklı, kim haksız?"

İşte, bu noktaya "odaklanmak" girift bir ortam yaratıyor..

Yasalar da.. Mevzuatlar da.. Yönetmelikler de..

Siyasal iktidarın politikası da.. Muhalefetin, tutumu da..

Tabiri caizse, olayı daha bir "karmaşık" ortama sürüklüyor…

Kimi yerde duygu.. Kimi yerde akıl.. Kimi yerde çoğunluk gücü, "denge" değişimine neden oluyor..

Hal böyle olunca; "iş zıvanadan" çıktı misaline dönüyor..

Ancak, taraflar açısından; "haklılık" gerekçeleri yok değil..  Var..

Ama; "kördüğüm?" bir haklılık şeridi ortaya çıkarıyor ki; "hadi çöz, çözebilirsen!?"

***

Doğrusunu isterseniz!…

Eğer ki, "iki taraf için de" temel felsefe "halka hizmet" yapmak ise..

Bağlar'ın çehresini değiştirmek ise..

Yani ilçenin, A'dan Z'ye temel sorunlarına "çözüm" bulmak ise…

Siyasi bir kaygı.. Siyasi bir beklenti.. İdeolojik bir duvar örme hali, söz konusu değil ise..

İktidarın nimeti, Muhalefetin yereldeki dinamikleri; "yek vücutla" çözümsüzlüğü çözer, hakikatine vakıfsanız ise…

***

O zaman, Pir Sultan Abdal'ın dediği gibi.. "Gelin canlar bir olalım…"

İşte buna "hayat" verip, tarafları buluşturacak olan da; kent dinamikleridir…

O da "ortak aklın" işleyişidir..

Akil adamlardır.. Aksakallı şahsiyetlerdir.. Odalardır.. STK'lardır…

Düşünen, konuşan, bilen, yazanlardır.. Şehrin siyasi şahsiyetleridir…

Ve tabi ki, "iki partinin" omurgasındaki zevatın, samimiyetidir…

İvedilikle ve önemle; "böylesi" bir istişare vücut bulmalıdır…

***

Yoksa!… Evet yoksa; "tüm taraflar" açısından; hep kayıplar yaşanıyor..

Hele ki, Bağlar..

Varoşluğuna.. Geri kalmışlığına.. Çarpık kentleşmesine..

Sokaklarının.. Caddelerinin.. Birbirine girmiş, yığmış binaların, beri berdan hali, devam eder..

İşsizlik.. Yoksulluk.. Fakr-u zaruret, alabildiğine hükümranlığını sürdürür..

Yani ilçe ahalisi bir beş yıl daha "mutsuz, huzursuz, keyifsiz" bir dönem geçirir…

Çünkü, Başkan ne kadar iyi niyetli olursa olsun..

Çünkü, Meclis üyeleri ne kadar iyi niyetli olursa olsun..

İki taraf ta; "ortak" paydada buluşmuyorsa…

Hiçbirinin "kıymeti" harbiyesi olmaz…  İki tarafta; kötü niyetli kimliği alır..

Kısacası; Bağlar'daki yerel yönetimin "havası" nefes alıcı değil…

***

160 LİRA MAAŞ MI?….

Gülünür mü?… Ağlanır mı?.. Siyasi yönde nasıl bir "vücut" dili ortaya konulur bilmem..

Ama, yukarıda aktardığım gibi!…

Bağlar Belediyesindeki "siyasi çekişme" iki parti açısından da hiç de "demokratik" zeminde gitmiyor..

Vaziyet, partilere yakışmıyor?

Belediye Başkan Yardımcılığına getirilen kişiye "biçilen" maaş!..

Yol, simit ve çay hesabıyla; 160 lira olarak belirlenmiş..

Belirleyen, önergeyi veren HDP'li Meclis üyeleri…

Yani, Başkan yardımcısının "maaşı 160 lira" olacak..

Netice itibariyle, her kim olursa olsun, "rakam" alay edici..!

Şaka misali…

***

Şimdi, velev ki,  o makama oturan kişi siyasi rakibinin bir mensubu olsa bile!

AK Partilidir diye..

Eski İl Başkanıdır diye…

Bu "alaycı" hal, siyasi aklın işlemi değil..

Varsa duygudur.

İşte o duygu "körüğünden" tüm tarafların ivedilikle arınmaları gerekiyor.

Yoksa, "akıl" işlem görmez…

Kişiler de.. Makamlar da.. Yetkiler de..

Siyasi güçler de hep; "intikam" duygusu ve yerme politikasıyla, "gelişir.."

***

Şimdi diyeceğim…

Muhammed Dara Akar..

Sadaka misali; belirlenen o maaşını!…

Sen gel; "Teşekkürle" karşıla…

Ve Belediye Meclisinin toplantılarındaki "çay, kahve, simit" giderinin masrafları olarak hibe et…

Biliyorum "taraf" tutmuş olacağım…

Ama işin tatlıya bağlanması açısından; bir yol haritası şart!..

İlk adım böyle olsun…

***

AK PARTİ'DEKİ MAKAS!!…

Bu minvalde; "üç yazım" oldu geçen hafta..

Tekrara gerek yok..

Okur soruları..

Sohbet ortamlarındaki, "fikri mülahazalar" açısından.. Hani derler ya; "nokta" koyma, babında..

Diyorum ki..

AK Partideki "iç krizdeki" dengesizliğin temeli nettir..

Bir dip, fırtınasıdır…

31 Mart'ta dalga idi.. 23 Haziran'da ise; fırtına oldu..

Salih bir zihinle; meseleyi sorgulayan yok...

***

AK Parti.. Bundan sonraki zamanın "eskisi" gibi işlemeyeceğini iyi bilmeli…

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Yeni bir sayfa..

Yeni bir zihniyet..

Yeni bir strateji ortaya konulmalı…

Ve içteki "dağılmayı da" iyi okumalı..

Neden, sarı sille, neden kırmızı şamara döndü…

***

İş, dövünmeyle..

İş, övünmeyle..

İş, sövülmeyle…

İş, sen, ben o suçlu demekle "bir yere varılamayacağı" gibi!…

Rotasında atılacak adımlar da "aldatıcı" olur..

Nedenlere..

Niçinlere..

Nasıllara..

Nerelere..

Kimlere..

Odaklanılıp, "biz bu hale neden geldik" sorgusuna, zihin odaklandırmak gerekir..

***

En basiti, metal yorgunluğu dedik.. Neyi; "yeniledik?"

En basiti, "zihin yorgunluğu" dedik.. Neyi "gençleştirdik?"

En basiti, "teşkilatlar" yorgun dedik.. Hangi "teşkilatları" değiştirdik?

En basiti, "yolsuzluk, usulsüzlük" dedik.. Kimden "hesap" sorduk?

***

Yani, söylem ile eylem bir gitmiyor.. Bilakis, zıt kutuplara..

İşte, odaklanılması gereken; "makas" niye açılıyor..

***

"ŞEFFAFLIK" YASASI….

Herşey.. Ama herşey işte "bu şeffaflık" yasasının uhdesinde…

Eğer ki, "şeffaflık" bir yasal, kimlik kazanırsa..

Eğer ki, devlet yönetimi "şeffaflık" yasasını kapsarsa..

Eğer ki, "siyaset" şeffaflık yasasının hükümleriyle kimlik alırsa….

Eğer ki, ticari, sosyal ve kültürel meseleler "şeffaflık" yasasıyla nizam kazanırsa…

Hasılı kelam, hayat A'dan, Z'ye..

Birey de, 7'den 70'e "şeffaflık" yasasıyla, eğitim ve kültürle bütünleşirse!..

Sahi bir sorun kalır mı?…

***

ASFALTLAMA ÇİLEYE DÖNÜŞMESİN?…

Hani bir söz var; "hizmet, eziyet" olmasın… Aynen de öyle..

Karayolları 9. Bölge Müdürüne çağrımdır..

Tabi şahsi değil.. Çünkü, son günlerde bir çok telefon, mesaj ve mail alıyorum..

Şu; Seyrantepe "viyadüğünden", Öğretmen Evi'ne kadar olan yol…

Ki köşenin müdavimleri bilirler..

Gerek önceki Belediye yönetimleri olsun..

Gerek, kayyım dönemi olsun..

Gerekse şuan ki yönetimler de olsun…

Bir çok kez; bu 1 kilometrelik mesafeyi defalarca kaleme aldım…

Neden; üvey evlat muamelesi..

Üst tarafını asfaltlıyorsunuz..

Alt tarafını asfaltlıyorsunuz..

Sağını, solunu asfaltlıyorsunuz..

Ama; "iş bu bölgenin" asfaltlamasına gelince; Karayollarının "uhdesindedir" deyip, yapılmadı?

Neyse..

Nihayetinde, "karayolları" işe başladı.. Söküm, kaldırma, alt zemin oluşturma, çalışmasına kolları sıvadı..

Ama velakin; "iş" derler ya, kaplumbağa hızında.. Bir iki saat mesai, sonra paydos!..

***

Sayın müdür..

İlgili ve yetkili zevat..

Malumunuzdur.. Görmüşlüğünüz, gezmişliğiniz, gidip, incelemişliğiniz vardır..

Burası, "şehrin" trafikteki, nefes borusu..

Sirkülasyonu yüksek…

Yol 4 şeritli iken, uzun kuyruklar yaşanıyordu..

Şimdi, tek şeritlik 1 kilometrelik mesafe..

Bir değil, bir kaç kilometrelik "kuyrukların" oluşmasına neden oluyor?

Özellikle mesai başlangıç ve çıkışları; "kilitleniyor?"

Sonuç itibariyle…

İki, üç vardiya "pozisyonuna" geçilirse; yol bir iki haftada biter..

Yoksa, iş aylara sarkarsa!…

Yapılan hizmet, "eziyete" kaş yapayım derken "göz çıkarmaya" döner..

Ahalinin öfkesi ve tepkisi; "hepimize" olur..

Ha gayret diyelim!..