DİYARBAKIR’DA, DEĞİŞİM Mİ?

Diyarbakır'a özgü mü?

Şaka mı?

Kemal Sunal'ın repliği gibi..

"Ağam Bizimle eğlenir…"

Ne değişimi?

AK Parti teşkilatlarında "bir değişiklik" oldu mu ki?

Yok…

Yönetimsel faaliyet aynen devam ediyor…

İşte ilçe teşkilatları…

Bir iki tanesinin dışında, hepsi "güven tazeledi(!)"

Ki o iki kişi de "istifalarını" verendi…

Yoksa "değişen" olmazdı…

Yani “Eski tas, eski hamam” misali…

***

Şimdi de ne deniliyor?

Diyarbakır'daki kamuda "değişim" olacak mı?

Yani…

Bürokratlara dair…

Müdürler…

Bölge Müdürleri…

Şube Müdürleri…

Onlara dair bir "metal yorgunluğu" operasyonu yapılacak mı?

İyi de.

Bugüne kadar, Diyarbakır'daki "değişiklikleri kim yaptı ki?

Şimdi birileri yapsın..

***

Eğer…

Seçilmiş vekiller düzeyinde derseniz…

Ne mümkün?

Çünkü "bir tekinin" dahi, atanan bürokratlarda "etkisi ve haberdarlığı" yok…

Olmayan duaya âmin denilmez!

Ki gelen gideni aratıyor.

Bekleyip görelim.

Metal yorgunları…

Defolular…

Ve çürükler kimler hanesine kim yazılacak?

Dinç…

Liyakatli…

Ehil…

Pek tabi ki, "dava adamları da" kimler olarak arz-ı endam edecek?

Neyse…

***

YA ÖTERSE!

ABD'nin tek korkusu…

Ya…

Gözaltındaki "Konsolosluk" personelleri öterse!

Yani tek "telaşları" bu…

Yoksa…

Fırat kalkanı mı?

İdlib operasyonu mu?

İran ve Rusya ile olan ittifak mı?

S-400 Füzeleri mi?

Kuzey Irak…

Suriye'de, PYD olan ittifakına karşı itirazımız mı?

Hiçbiri değil…

Hatta "İç ve dış" operasyonlar bile değil…

Dedik ya…

"Kep düştü, kel göründü…"

***

ABD'nin…

Pentagonun…

Washington’un tek korku ve telaşı; "O iki konsolosluk" görevlisinin "ötmesi!"

Bütün mesele bu!

Çünkü adı "Darbeci" ülkeye çıkacak…

Uluslararası "suç" örgütü listesine girecek ki?

Ki bu minvalde; "suç dosyası" kabarık…

Bugün yarın…

FETÖ'nün elebaşını; "bir yerlere" uçursalar…

Paketleseler…

Birilerine "işi ihale" etseler bile şaşmayın…

Türkiye'ye bakın…

FETÖ "artık bizde değil kaçtı?!"

Vizeleri askıdan indirdik…

Siz de…

O iki "ajanımızı" öttürmeden, bize verin…

Tekrar "müttefik" olalım…

***

VAY BE!

Adamlara bakın…

İçimizdeki, troller…

ABD Büyükelçisi John Bass'ın, üzüntüsünü yaşıyorlar…

Neymiş?

Veda gecesine temsiliyet arzı olmamış..

Kimse, randevu vermemiş…

Görüşülmemiş…

Ona "güle güle Bass" denilmemiş…

Ebe yuh yani…

Fitneyi çıkaran…

FETÖ "ajanlarını" organize eden…

Türkiye'ye "vizeler askıya" alınsın diye öneren…

Güneydoğu gezisi…

Mardin temasları…

ABD Büyükelçilerini "organize" edişi, orta yerde iken…

Daha açık ifadeyle…

Onun sorgulanması gerektiği üzerinde durulması lazım iken…

İktidar hasmı troller "bunun telaşı" içerisindeler…

"Büyükelçinin buruk vedası…"

Nasıl bir ülke…

Nasıl bir millet "duygusu" içerisine girdik…

İşte gaflet ve delalet bu olsa gerek…

***

Bass'ın bir de pişkinliği var…

Giderayak ne diyor?

Bakın…

9.5 aydır Türkiye'de "terör saldırıları" olmuyor…

Yani, İŞİD/DAİŞ saldırmıyor…

Bunu derken; "Türkiye ile işbirliğini" söylüyor.?

Yani, "vazgeçtiklerinden" değil, bizimle olan işbirliklerinden kaynaklı…

Ama alttan da PYD "müttefikliğinin" sonucuna işaret ediyor…

Doğru yerde, yanlış değil..

Garip bir hal..

Önümüzdeki günlerde; "DAEŞ ve PKK" patentli saldırılar artarsa şaşmayın..

***

AK PARTİ YÜZDE 47…

ORC Araştırma Şirketi…

Yeni bir anket açıkladı..

6-8 Ekim tarihleri arasında yapılmış…

35 il'i kapsıyor…

2580 kişi ile…

Tabi,  “CATI-Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi” yöntemiyle…

Siyasi nabzı ölçen bir anket…

PARTİLERİN OY ORANLARI

"Bu Pazar genel seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?" sorusuna gelen yanıt..

AK Parti: %47

CHP: %26,3

MHP: %10,7

HDP: %7,3

Meral Akşener: %6,2…

Dikkat çeken, Akşener'in aldığı yüzdelik…

Tartışmalı…

Ismarlama bir durum vaki mi, değil mi?

Sizce…

***

SAKAL BOYKOTU!

Sakallı adamı tanıdınız mı?

Ki küçük resimde "sakalsız" hali var…

Zevat...

CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı…

448 gündür, "sakal" orucuna girmiş…

Kesmiyor…

Boykotu…

Ohal'e karşı…

Yani, 15 Temmuz "hain darbe" girişiminden hemen sonra ilan edilen OHAL…

Doğrusu, "OHAL'in" muhtevasına mı?

Yoksa "darbenin" başarısızlığına dair; "üzüntüden mi?"

Her ne ise…

Diyeceğim odur ki, "bu görüntüsü" kendisine yakışmış…

Bana…

Eski Rus yazarı Tolstoy'u anımsattı…

Sarhoş "edebiyatçı?"…

Ha bir de…

Vaziyetin ikmaline sizden gelen yorum ne?

Merak ediyorum…

***

BOŞ ZAMANDA DERS ÇALIŞMAK!

Şaşırdınız!

Ne yazık ki, "hakikat" böyle imiş…

Ki beyan…

10-18 yaş grubu öğrencilerden gelmiş…

Akademisyen Alev Üstündağ…

Bu minvalde, bir "tez" hazırlamış…

3 bin 600 öğrenciyle, "birebir" görüşmüş…

Sonuçlar…

Düşündürücü…

Ama bir o kadar da; "vahim…"

***

Eee…

Boşuna mı söyleniliyor?

Nesil…

Eğitim ve Öğretim'de "çakmış", dipte…

Eğitim ve Öğretim "müfredatı" yazboz tahtası…

Sınav maratonu…

Ve "sosyal hayatı" sanal aleme sıkıştıran dijital dünya!

Tez'in içeriği…

Gençler günde 4 saat televizyon izliyor…

Ama "vurdulu-kırdılı" mafya dizileri…

Şiddet dili yüksek…

Arkadaş diyalogunda; "argoluk" yüzde 44…

***

Düşündürücü..

"Vahim" diye nitelendirdiğim sonuca gelirsek…

Üstündağ'ın beyanına göre..

Gün içerisinde…

Ders çalışmak..

Sınavlara hazırlanmak..

Tez çözmek gibi; "eğitim ve öğretim'e" dair beyan!

Bu zaman dilimi; "boş zaman" olarak görülüyor…

Ve cevap; "dijital" dünyadan zaman kalırsa; "ders çalışıyormuş?"

***

Demek ki!

Nesil de…

Yarının büyükleri olan, gelecek de!

Dizilerin…

Dijital…

Ve elektronik dünyanın; "tuzağı" olmuş, gidiyor…

Kitap mı?

Defter mi?

Kalem mi?

Ders mi, öğretmen mi, okul mu; "boş zamanım" olursa!

 

***