Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

16 NİSAN SONRASI…

İster; "evet" çıksın.

İster; "hayır" çıksın…

Sonuç, ney-i ikmale getirirse getirsin..

Yüzdelik oranı dahil...

Şu kesindir ki Türkiye "düne" dair bir ülke olmayacak…

Pet tabi ki; devleti aliye'nin işleyişi de…

Değişecek...

***

Herkes. Ama herkes değişecek.

Yani "eskisi" gibi olmayacak…

Olunmayacak…

Ne siyaset,

Ne siyasiler,

Ne de siyasi partiler…

"Dünü" unutacakmar…

"Yeni" kulvara, kendini dahil etmek zorunda kalacaklar…

'Değişime" zorunlu olacaklar..

***

Yargı da…

Poliste.

Ordu da.

İşlev ve yönetimsel olarak; "aynı" olmayacak.

Bildik kulvarda gitmeyecek...

"Eski tas eski hamam" hiç ama hiç olmayacak…

Kendine, konjektöre gere "değişim" içerisine girecek…

Vesayeti değil, "hizmetkârlığı" şiar edinmiş bir akla, biat edecek…

***

Bürokrasi…

Yok, artık o bürokratik oligarşi hali…

Terk edecek…

Bugün git, yarın gel "zihni" atıl olacak…

Makamın..

Mevkinin "gücüyle", iradeyi ipotek altına alamayacak…

Politize olmuşluk.

Dayı, ensesi kalın, "kişiye özgü" makam seçilmeyecek..

Makama özgü; "kişi" liyakat görülecek.

"İşini bilirim" terk-i diyar olacak…

***

Ahali. Yani vatandaş…

Koyun olmayacak.

İradesine ipotek konulamayacak.

Gelene-gidene, gütme olmayacak, kimse de yapamayacak.

Birilerinin nam-ı hesabına, kendini heba etmeyecek.

Ön yargıları.

Kor taassubun çukurlarına kendini, "meze" etmeyecek.

Soracak.

Sorgulayacak, "hesap sorma" makamı olacak…

Ayağı giden değil, ayağına gelinen olunacak...

***

 

Ne içeriden,

Ne dışarıdan,

Ne emperyalizmin,

Ne siyonizmin,

Ne de haçlı, küresel güçlerin "boyunduruğu" altında…

Kapı-kulu.

El pençe, "emir alan" olunmayacak...

İşte.

16 Nisan sonrası, "aha böyle bir değişim" olacak.

Yepyeni bir Türkiye, denilen "yenilik" bu olacak…

***

HAYIR, MI, EVET Mİ?

Sonuç…

Elbette ki "vesayete" hayır…

Elbette ki, "statükoya" hayır.

Elbette ki, "ulusalcılığa" hayır.

Elbette ki, "ırkçılığa, tekçiliğe" hayır.

Elbette ki, "oligarşiliğe" hayır…

Elbette ki, "darbeciliğe" hayır…

Elbette ki, "mevcudiyete" hayır.

Elbette ki, "eski Türkiye'ye" hayır…

***

Pek tabi ki; "Yeni Türkiye"ye Evet.

Pek tabi ki.

Tüm bunların "alaşağı" edileceği.

Terörün.

Terörizmin.

Kuvvetler ayrılığının.

Ama, "otokontrolün" sağlanacağı.

Herkesin.

"Hesap verme" noktasında olacağı.

Olması gerektiği Türkiye için; "evet" demek gerekmez mi?

Sizce…

***

 

KURALSIZLIK!

Ne yazık ki…

Bu güruh "karakter", her kulvarda kendini idame eder noktaya geldi…

Vahim.

Hele ki, "bilinçsizlikle" yoğrulunca.

Vay ki vay…

Yaşam "alabildiğine" tahribatlar geçiriyor…

Toplum "kuralsızlaşıyor"

***

İşte;

Hırsızlık, soygun, üçkağıtçılık.

Fuhuş, uyuşturucu, ahlaksızlık.

Cinayet.

Yaralama, gasp…

Terör, şiddet, kan ve gözyaşı.

Yani nizamsızlık…

***

Çünkü dinimizi de…

İnancımızı da.

Siyasetimizi de,

Ahlaki değerlerimizi de,

Toplum olabilmeyi de, "kuralsızlık" güruhu içerisinde, prangaladık…

Hepsi "içi boş" kavramlar oldu…

Erozyona uğradık...

***

Bu kuralsızlığı.

Bilinçsizliği…

Caydırıcılık vasfını yitirmiş, "yasa ve kanunlar" ağında; "anonimleştirdik."

İşte bugünkü hal-i vaziyet "bunun eseridir".

Cezaevleri tıklım tıklım.

Adliyelerdeki dosyalar, koridorları aştı.

***

Özetle…

Kuralsızlık "toplumu" dejenere etti.

Saygı,

Sevgi,

Kural tanıma,

Yasa ve kanun, nizam bilme "hak" getire!

Yani "bilinçsiz" bir eşkıyalık kimliğini aldı…

İki arada bir derede...

***

 

Peki çözüm!

İşte burda; "kolektif" işbirliği şart…

Toplumsal "ahlaki" standart.

Birey ve aile. Ki toplumun çekirdek kadrosu…

İnancıyla.

Değerleriyle.

Örf ve adetleriyle, gelenek ve görenekleriyle.

Bütünleşecek.

Standart bir "ahlaki", zemin, ikmal edilecek…

***

Eğitim…

Her kulvarda, "kalite ve milli" bir kimlik alacak.

Birey, "seviye" alacak.

Eğiten, öğreten "ideolojik" saplantıda olmayacak…

Nesli de.

Kendini de, "kuralsızlığın", batağına sokmayacak.

Bilakis, "kural, ilke ve kaide" sahibi olacak…

***

Sivilleşme.

Denetim...

Sorgulama, sorumluluk, "empatileşecek."

Kuralı…

Yaşamın her kulvarında, "otoriteleştirecek."

Ki, "geleneğiyle, modernleşmeyi" entegre edebilsin.

Birlikteliğin ilk şartının, "maddi" değil, maneviyatla, "çimentolaştığı" bilinecek...

***

Hele ki, siyaset…

Devlet yönetimi…

İktidar..

Ya da muhalefet, "fark gözetilmeksizin."

Milletin.

Yani ahalinin, "iradesinin" vekilliğini almışsa şekil ve grup "çıkarcılığı" içerisinde olmayacak.

Diline de…

Söylemine de.

Uygulamasına da.

İdeolojik, fikriyatına da.

Yönetimsel; "stratejisine de"…

Perspektiflik arzıyla…

Toplumun "manevi" değerlerini.

Siyasi hedeflerine "araçlaştırmayarak" bilakis, koruyan, kollayan, olmalı!

***

Velhasıl kelam!

Tüm bunlar; "randıman" noktasına gelmediği sürece.

Kalite almadıkça…

Gelenleşmedikçe.

Toplumsal, kural, kaide ve ilke "Anayasal" kimliği almadıkça…

Ne yazık ki; "hal-i vaziyet" aynen sürer…

 

***

Cezaevleri de, tıka basa olur.

Adliyeler, geçilmez hale gelir…

Toplum.

Bireyden, aileye "orman kanunu" geçerli olur.

Hayat mı?

Yaşanılmaz hal alır ki "kim kimi, yutabilirse."

Büyük balık, küçük balık misali.

Toplumsal çözülme sürekli işler…

Dolaysıyla.

Kural, kaide ve nizam "bilinçsizlik" ağından kurtulması gerekir.

Bunun için de.

Hiç kuşkusuz ki…

Yeni Türkiye'nin tez elden, "inşa" edilmesi gerekir.

O da yeni bir Türkiye ile anayasal değişimi elde edebilir..

Güzel bir hafta sonu dileğiyle… 


Bu Makale 4778 kere okunmuştur.

Yorumlar