ABD VE RUSYA MUTABAKATLARI?

Kısa süre önce idi, ABD ile "mutabakata varılmıştı.." Maddeler, sıralı halde dizilmişti.. Yaptırımlar rafa kaldırıldı diye söz verilmişti.. Ki hepimiz vakıf olduk.. Çok da konuştuk.. Özellikle PKK/YPG'nin çekilmesine dair vaat edilen; 120 saat!.. Sonra, roller değişti.. Bu kez, Rusya sahaya girdi.. Ve önceki gün, Rusya ile görüşüldü.. Tam da, 120 saatin bitimine saatler kala.. Yine maddeler serisi.. Mutabakata dair 10 madde!..  Çekilmeye dair vaat edilen saat değişti; dün itibariyle 150 saat süre daha!!…

***

Suriye enkazında, "sahada ve masadaki" hamleler, Türkiye açısından gelgitleri hayli yüksek oldu.. "Kazanım" ve diplomatik başarı.. Ancak, ABD ile Rusya arasındaki trafikte, kazanımlar kadar, eldekilerin "kontrolü" noktasında, kayıplar da oluştu.. Tabi düne dair, Türkiye'yi "güç dengesinde" okursak, o gün, rol alıyordu, bugün rol biçme noktasına gelmiştir.. Kim ne der bilmem; ama Türkiye Suriye'ye "harekat" yapmamış olsaydı; bugün iki eksenli "mutabakat" masasının üyesi olunmazdı!... Dahası, "Barış Pınarı Harekatı" sağlanan mutabakatlarla, "uluslararası hukuk" statüsü kazandı…

***

Öyle görünüyor ki kaybedenler arasında İran da yer alıyor. Türkiye’nin hem ABD hem de Rusya’yla vardığı mutabakat ve Rusya ile Suriye’nin güçlenmesi, İran’ı Suriye’de gölgede bıraktı diyebiliriz. İran gayri resmî olarak her ne kadar Suriye’de hayatın her alanında var olsa da, Suriye sorununda sona gelindiğinde ve pazarlıklar yapıldığında, sahada elde edilen sonuçlar belirleyici olacak. Ayrıca ABD’nin bölgeden çıkması ve bir ihtimal Suriye’de sona doğru gelinmesi, ABD’nin dikkatlerini daha fazla İran’a yoğunlaştırmasına da neden olacak gibi görünüyor!..

***

Tabi ki, ABD’nin kendisi de kaybedenler arasında... İster bölgeden kısmî isterse tamamen çekilsin ve bunun sebebi de ne olursa olsun, ABD Suriye’de başarısızlığa uğradı ve bölge ülkelerinin gözünde ciddi bir şekilde, prestij kaybetti. ABD’nin söz konusu başarısızlığını hafifleten unsur ise AB, BM ve diğer ülke ve örgütlerinin de kendilerinden beklenen performansı sergileyememesidir..

***

Bu bağlamda, “sahada güçlü olanın masada da güçlü olduğu” gerçeği bir kez daha tescillenmiş oldu…Türkiye’nin siyasi ve askerî yönetimlerinin tüm iç ve dış baskılara rağmen geri adım atmaması ve ısrarlı davranmasının da bu başarıda etkisi tartışılmazdır. Özellikle, muhalefetin son dönemdeki desteği, iç siyaseti güçlendirdi.

 

***

Ancak, Ortadoğu "kazanında" rollerin de çok çabuk değiştirilebileceğini de göz ardı etmememiz ve unutmamamız gerekir!… Nitekim, Soçi'de bu kısmi olarak yaşandı.. İmzalar atıldı dedik ya.. Mutabakatlar sağlandı.. Peki, "her şey bitti mi?".. Hayır!.. Bilakis; "daha oyun" yeni başlıyor… 13 Kasım'daki ABD görüşmesi.. Ki, Rusya mutabakatına karşı, olası bir hamle beklentisi; yeni oyunların sahne almasına yol açabilecek ihtimalini de, görmeliyiz?..

***

Netice itibariyle Soçi mutabakatına büyük resime bakarsak!.. Kazanım da var, mevcudiyete dair kayıpta söz konusudur?!..Artı eksiler derseniz; o sahadaki aktiflikte, kendisini daha bir net gösterecektir.. Ama hal-i hazırdaki görüntü şu.. Ki, Türkiye'nin ısrarla üzerinde durduğu nokta; "terör koridoru ve YPG/PKK himayeli bir yapılanmanın" sınırda oluşmaması!.. İşte bunda, Türkiye PKK/YPG'ye dair tezini, ABD ve Rusya'ya maddelerin muhtevasıyla, kabul ettirdiğini görüyoruz...

***

Sanırım, en büyük kazanım ve başarı da bu; diye siyasal iktidar tarafından kabul ediliyor… Tel Abyad ve Resulayn'ın bölge kontrolü, Türkiye'nin elinde olmaya devam edecek… Fırat'ın doğusu ve batısı arasındaki; "tampon bölge.." Ve Suriye'nin inşası, siyasi yapılanması ve demografik yapının hepsinde; "masanın" ana akımının üyesi olacak.. Ve sınır güvenliği… Bunlar kazanım..

***

Peki, sahadaki kayıp!.. O da, Suriye'nin tamamen rejim patentli, Rusya'nın "oto kontrolüne" geçmiş olmasıdır.. Çünkü, Türkiye artık, olası bir hamlede "Rusya'nın izni olmadan" hamle yapamayacak, illaki izin alması" gerekecek. Bir adım sonrası ise Suriye rejimini "tanıma" mecburiyeti.. Artık, katil, eli kanlı diye anılan Esed'i, Rusya üzerinden muhatap görüp, görüşme olacak?

***

Dikkat çeken bir diğer nokta ise; Adana sözleşmesinin, mutabakat maddesinde yer alması.. Bu da bir nevi, "sözleşmenin" güncellenir olması.. Ancak, Esad bu, "sil baştan" hamlesiyle, 8 yıllık kaybın sonunda "kazanan" eli güçlü olarak, masaya doğru ilerleyen olmasına yol açtı...

***

Türkiye, YPG/PKK tezini kabul ettirirken, aslında "libas" giyen DSG dışarıda kaldı.. Ki Suriye 5 Kolordusuna dahil olduğu da biliniyor.. Yani rejim güçleriyle birleşti.. Bu da güçler ve saha kontrolü, konuşlandırma açısından, değişen sadece libas diyebiliriz.. Yani DSG üniforması gitti, rejim üniforması geldi.. Gerisi; sahadaki aktiflik aynen devam edecek…

***

Bir önemli nokta ki, 10 maddede yer verilmemiş.. O da,  Rusya için önem arz edici olan İdlib'in akıbeti!.. Ki, Türkiye ve ABD dışındaki sahadaki tüm güçler; "bu noktaya" dair, hedefleri var.. Hal-i hazırda bu bölgeye operasyonlar düzenlediğini biliyoruz.. Olası harekatın sıkıntısı, siviller açısından bize yeni bir göç dalgası olarak, yansıması kaçınılmazdır!…

***

Ayrılıkçı gündemler diye kullanılan ifade!.. Buna dair çok fikir beyan eden oldu; ama kimse ÖSO'yu pek konuşmuş, Rusya ile ABD arasında pek de dillendirilmedi.. Bilinen şudur ki, Rejim ve Rusya ki ABD dahil, ÖSO'ya karşı "tezi de" Türkiye cephesinde PKK/YPG'ye biçilen tez gibi!…İşte burada ikmale gelen soru; bu güç ne olacak?

***

Ve, Suriye'nin toprak bütünlüğü.. Siyasi birliği.. Buna dair, zaman beyanı yok.. Ama genel ifadenin açılımı, Suriye'de hal-i hazırda bulunan tüm Şam yönetimi dışındakiler "çekilmesi" gerekiyor.. Bu mümkün görünüyor mu? Zor!...

***

Devriye konusuna gelince!.. Türkiye ABD ile mutabakatında, YPG/PKK silahlı unsurlarını 32 kilometre geriye çekecek deniliyordu?.. Soçi'de de karar aynı.. Ama, ABD ile anlaşmada, kontrol 32 kilometre üzerine planlanmıştı. Türkiye, 32 kilometre derinlikte, inisiyatif sahibi olacaktı. Lakin, Rusya ile bu, 10 kilometre düşüldü.. Ve iki ülkenin "devriye görevine"  büründü…

***

 

En kritik durum ise; Türkiye'deki Suriyeli mülteciler… Ve bunlara dair; Suriye'ye dönüşlerine dair; süreç ve yapılanma planı?.. Burada da, inisiyatif Rusya ile Türkiye'ye bırakılmış. Bu da demektir ki, dönüşler açısındaki "inşa edilecek, yeni şehir, ilçe ve kasabalarda" söz sahibi, bir ölçüde rantı bölüşecek.. Peki, ABD buna "çomak sokmaz mı?".. Ya da, AB…

***

Sonuç itibariyle!… ABD ve Rusya ile, Türkiye'nin "geliştirdiği" diyalog altına imza attığı mutabakat maddeleri; "zaman süzgecinde" nasıl bir evrilme gösterecek, onu hep birlikte göreceğiz.. Ama şu bir gerçektir ki, Suriye'de ikmale gelen durum, "yılan ve baba" meselesi!…Çünkü Ortadoğu bir batak, aktörler de hep kalleş!...

***

Mutabakatın maddelerinin hayata geçirilmesi Türkiye’nin önemini daha da artıracaktır. Bu bağlamda, hem söz konusu mutabakatın hayata geçirilmesi sürecinde hem de genel olarak Türkiye-Rusya ilişkilerinde provokasyon denemelerinin olabileceği ve buna hazırlıklı olunması gerektiği de bir an olsun unutulmamalıdır diye de not düşmek gerekir..

***

Lakin her şeye rağmen; "bu mutabakatlar" Suriye'de silahların susmasına, ölümlerin yaşanmamasına, sulha doğru adımların atılması noktasında;  bir başarıdır.. İnsani bir kazanımdır..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Yarını iyileştirmenin tek yolu, bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.