Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

ANALARIN YÜREĞİ KENETLENİRSE….

Ah ki ah… Bir kenetlenebilse... Oluşacak "o yürek"; engel tanımaz olur..

Var olanı.. İnşa edileni.. Ya da, yapılmak istenilen tüm engelleri "buldozer" gibi tar-u mar eder…

Tabuları yıkar.. Korkuları, alt eder..  Antidemokratik "siyasal ve sosyal" sistemleri; çökertir…

Silahları, elinde silah olanı "susturur..!"

Acıları da.. Hüzünleri de.. Hasretleri de; "kenetlenen" ana yüreğiyle; "bağrına" basar…

Ki bir daha; "başka yürekler, başka analar" ağlamasın..

Evlatları.. Canpareleri; "ellerinden" alınmasın!…

***

Ne diyoruz!.. "Ana yüreği…!" Ama velakin; "vicdanlar ve izanlar" öylesine katmerleşmiş ki..

Acıma, merhamet, insani bir "duygu" yok.. Ruhsuzlaştık…

Dün; "matruklaşan bir nesil" haline geldik diye, bir iki kelam ettim…

İşte o kelam; "aslında" toplumsal olarak ne kadar "vahşi bir karaktere" dönüştüğümüzün itirafıdır…

Çünkü; "yaşadığımız" zaman ve coğrafya "çöle" dönmüş..

Dört bir taraf yangın yeri.. Hangi derelerde,

Hangi mahfillerle boğuşup, yürüdüğümüzü bilmez bir halde!..

Kimliğini.. İnancını.. Yörüngesini.. Değerlerini.. Yani "maneviyatını" tüketmiş bir halde; "canileştik..!"

***

Kendini "inkar" eden.. Güvenini kaybeden..

Celladına aşık olmuş.. "Gözyaşı" nedir bilmez, zihin fukaralıkla, "hayat yaşıyoruz!…

Şizofrenik bir hal… Vahim olan da!…  Sanki hiçbir şey "yaşanmıyor" gibi; kimsenin "umurunda" değil..

Herkes kendi halinde; "memnun…." Ama değil…

***

Bakınız!… Kimi polis.. Kimi asker.. Kimi öğrenci.. Kimi, işsiz.. Kimi, köylü.. Kimi şehirli..

Kimi daha, 10 yaşında.. Çocuk, kız, erkek, genç!..

Onlarca.. Yüzlerce… Ki binlerce diyebileceğimiz; "evladı" dağda olan aileler "bağrı" yanık!…

Kaçırılan mı? Kandırılan mı? Kendi gönlüyle giden mi? Ya da, "sistemin" kendisinde oluşturduğu "asilik" ruhundan mı?..

Her ne ise!.. Dağa gidenlerin, anneleri…. Yüreği pare bir şekilde; "evladımı geri verin" diye haykırıyor…

***

İşte, HDP binası önündeki anneler.. Sayı, dün itibariyle, 23'e çıktı.. Önceki akşam, Büyüktimur'la gündem programına konuktular..

Onların bire bir ağızlarından; "evlatlarının" hikayesini dinledik.. Eylemlerinde kararlılar.. "Bir umut" diyorlar…

Yıllarca, HDP'ye gittik, CHP'ye gittik, Ak Parti'ye gittik.. MHP'ye bile gittik..

Cumhurbaşkanımızla bile görüştük.. Herkes; "bir şeyler" söyledi, ama kimse "çözüm" getirmedi…

Artık yeter diyoruz… "Ölsek de, öldürülsek de, evladımızı istiyoruz.. Çektiğimiz acılar; bizi "yaşamaz" hale getirdi.. Evladımızı istiyoruz…

Artık kan akmasın, insanlar ölmesin.. Gençler kaçırılmasın. dağa gitmesin..!"

***

Annelerden Emine Kaya!.. "Kaçırılan polis memurunun" annesi.. Ki evladı üç aylık, polis.. Türk olan öğretmen eşinin yanında; Lice yol ayırımında kaçırılıyor.. Kürt kökenli.. Mardin'li!.. 4 yıldır; "evlat" hasretiyle; kararan bir hayat yaşadığını söylüyor…

"Evladımı istiyorum diyor.."

Tepkili.. Sitemli.. Öfkeli.. Ama o ana yüreğiyle; "tüm annelerin yüreği kenetlensin" diyerek; çağrıda bulunuyor.. Dağa giden de, dağda terörle mücadele eden de.. Ölen de, öldürülen de; "biz annelerin" evlatları!.. Bu ülkenin, insanı.. Çözüm istiyoruz!… Analar bir olursak "akan kanı durdurur, evlat hasretini sonlandırırız.?!.. Çünkü "doğuran" biziz..!"

***

İki oğlu, "siyasi" suçtan cezaevinde.. 4 yıl önce kaçırılan 10 yaşındaki Azat Akkoyun'un annesi, Remziye Akkoyun!.. Kürtçe, Zazaca "meramını" ve eyleme olan desteğini, aktarırken kullandığı cümle şu oldu!…

"Ma bese.. Edi mrın tinebe.. Aşiti vere..!" Yani; "yeter artık.. Artık ölümler olmasın.. Barış gelsin…!"

***

Ailelerin, HDP'nin "kapısının" önünü seçmeleri.. Orada "oturma" eylemi yapmalarındaki ana etkeni de sordum.. Farklı cevaplar aldıysam da!.. Tartışılır, "belli bir" yönlendirmenin olduğu intibası oluştuysa da… Özünde; "Evlatlarıyla ilgili hep, HDP üzerinden haber aldıklarından dolayı, buradalar.."

Direk suçlayan da yok değil.. Çocuklarımızı onlar "dağa kaçırttı" diye…

***

 

BİZDEKİLER SUSKUN!…

Bilmem; dikkatinizi çekiyor mu?.. Benim çekiyor.. "Ailelere" destek yüksek.. Bölgeden, ülkenin dört bir tarafından; ziyaret" edip, sizinleyiz diyen çok..

Ve bu eylemin; "bir toplumsal" duyarlılık, "alması" gerektiğini söyleyen çok.. Ki; "siyaset üstü" bir akıl, devreye girip "beklentilere cevap" verebilir önerisi de var.

***

Ancak; ilginç olan hadiseye Diyarbakır'ın "yerel dinamiklerinin" takındığı Fransızlık.. 2 binin üzerinde, "Sivil toplum Örgütü" diyebileceğimiz, oluşum var..

Ki, Odalar.. Siadlar.. Yani var da var; ama ne hikmetse kimseden "çıt çıkmıyor…"

Bir sessizlik.. Bir suskunluk.. Bir "üç maymunu" oynama hali var..

Niye?… En sıradan hadiseye "kızıl kıyamet" koparılırken, neden Annelerin "yüreğindeki" ateşe bir "karınca misali" su taşıyarak söndürme gayreti içerisine girmiyorlar…

Galiba "ana çıkmaz sokağımız da burası..!"

***

Şunu idrak etmeliyiz… Diyarbakır'da "vücut" bulan bu haykırış; "tüm annelerin" yüreğini, kenetlemelidir!..

Cumartesi anneleri.. Evlatları faili meçhul cinayetlere kurban giden anneleri..

Kayıp diye aranan evlatların, aileleri… Terörün her şekliyle "can aldıklarının" kor ateşiyle yüreği yanık, anneleri!…

Kısacası, 40 yılı aşkın süredir "bu ateşin" çemberinde gözyaşı döken "ana yüreği" bir araya gelirse..

Ki artık gelmelidir..

İşte o zaman; "yürekler bir huzur ve barış içerisinde kucaklaşıp, sevinci" yaşayabilir.. Ve bizlerin "çığlığı" cevap bulabilir!…

 

***

Ve şu da iyi bilinmeli… "Anneler'e destek" vermek!… Onların gözyaşlarını; dindirme mücadelesinde bulunmak…

Çığlıklarına yürek ve kalplerini; "sahiplenmek"…

Kişiyi ne, AK Partili yapar, ne de başka bir kulvara sokar.. Ve ne de; HDP düşmanı yapar.. Ne de, HDP'li yapar..

Aksi tutum, "vicdan ideolojiye" kurban etmiş olunur.. Onun için "siyaset üstü" hadiseyi; "karşıtlık" noktasından çıkarmalıyız!…

***

 

12 EYLÜL VE BUGÜN!

Bugün; 12 Eylül.. 1980 darbesinin sene-i devriyesi.. Üzerinden 39 yıl geçti…

Demokrasinin.. İnsan haklarının.. Tüm değerler açısından; "tarihin en kanlı ve karanlık" bir dönemi olarak not düştü..

Darbecilerin bıraktığı acı.. İcra ettikleri zulüm…

Bugün bile "ter-u taze.." Ki, yıllarca hafızalardan silinmeyecek uygulamaları millete ve insanlığa dayattı…

650 bin kişi gözaltına alındı… 230 bin kişi yargılandı… 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi.

517 kişi "ölüm cezasına" çarptırıldı.. Bu süreçte, 50 kişi idam edildi.

14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı… 30 bin kişi "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı

4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi.

Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.

***

Ve bu evrede; "cezaevlerinde, gözaltılar da" uygulanan insanlık dışı muameleler!…

O gün de, bugün de; "hep anaların yüreği" yandı..

Çünkü, bu ülkenin evlatları; "düzenin ve sistemin" karanlık dişlileri arasında yok edildi..

Ya, 28 şubat… Yani bir taraftan, "terör" bir taraftan devletin içerisine nüfuz eden; "şer" yapılar!…

Dün olduğu gibi bugün de; "ısrarcı" olduğumuz hakikat şu!.. "Tarihimizle, geçmişimizle, yaşanan ve yaşatılanlarımızla" yüzleşmezsek.. 

Darbeleri.. Acıları.. Şiddeti.. Ve vahşi "ideolojik" yapıların dayatmasından kurtulamayız.. 39 yıl içerisinde; "kaç darbe organizasyonu" yaşadık.. 5 mi, 8 mi?…

Diyarbakır zindanlarında ömür çürüten Yunus Bircan'ın dediği gibi… "İradeler, karanlığa ve şiddete teslim edilmemeli.."!


Bu Makale 996 kere okunmuştur.