BORÇ PARAYLA ŞAMPİYONLUK!!…

Azim… Kararlılık.. Özgüven!..

İnanç.. Çalışma azmi..

Ve gayenin; "dava" edinilmesi!…

İşte bu zihin..

Bu istek..

Bu karakterin vücut bulduğu insan!!!..

Her kim olursa olsun..

Her kim vakıf olursa olsun...

Heyecanlandırır..

Gururlandırır..

Sevindirir..

Başarısıyla..

Kazanımlarıyla..

Elde ettiği ulvi değerleriyle; "helal" olsun, dedirtir!..

Hele ki, "hayata" bir adım geride başlayanlar iseler!..

Çifte "helal olsuna" layıklar..

İşte, Diyarbakır'dan bir grup engelli genç..!

Aynen de bu vasıfları barındırıyorlar..

Önceki gün, "başarılarına" vakıf oldum..

Daha doğrusu, gazetede haberlerini okudum!…

Atılan başlık…

Borç parayla gittiler..

Madalyalarla geldiler…

Azmin hikayesi ise özetle şöyle..

Görme Engelli Mehmet Emin Erdoğan..

Bir kulüp kurar..

Kayapınar Belediyesi bünyesinde!..

8 branşta faaliyet yürütür.. İmkanlar kısıtlı..

Ne kurumlardan..

Ne de yetkili makamlardan istenilen destek yok!?.

Kendi yağlarında; "kavruluyorlar?"..

Azimle..

İstekle..

Ve gururla bir mücadelenin, içerisinde çaba sarf ediyorlar..

Engelliyiz.

Ama her engeli aşarız.. Yeter ki, engelsizler engel olmasın!..

***

İşte bu düstur ve ilkeyi "şiar" edip, mücadele ederler!..

Ve o gün gelir!…

Türkiye Görme Engelliler Federasyonu duyuru yapar…

Karaman'da "Judo" alanında, Türkiye Şampiyonası düzenlenecek..

Emin hoca..

Ve öğrencileri; büyük bir azimle hazırlıklara başlarlar!…

Gece-gündüz..

Sabah akşam….

Kar, kış, yağmur, çamur demeden!…

Her gün; çalışırlar..

Artık, yola çıkma zamanı denir..

Ancak; "para" yok…

Ulaşım..

Yeme-içme ve konaklama!..

Bir çok kapı çalınır..

Bir çok makama gidilir..

Hepsinde; "kapılar" kapalı, talepler reddedilir..

6 bin lira gerekli!..

Emin hoca baba dostunu bulur.. Kapısını çalar; talepte bulunur..

Ve 6 bin lira borç parayla giderler..

Sonuç derseniz!!…

***

İşte o sonuç..

Azmin zafer bayrağını, göklere çekiyor..

Ama, "etkili ve yetkililerin" makam bayrağını indiriyor..

Yuh olsun diyerek…

Şampiyonun, "tek takımı"…

11 madalya..

5'i altın..

4'ü gümüş..

İki de bronz...

Hep derim.. Ve hep de yazmışımdır..

Yırtık ayakkabıyla; "tırmanma duvarında" başarı kazanan gençler..

Sur sokaklarından, Dünya Şampiyonluğuna uzanan, Zilan ailesinin başarısı..

Hepsi; "azmin" zaferiyle..

***

Kısacası!…

Yeter ki imkanlar sağlansın..

Yeter ki fırsatlar oluşturulsun..

Yeter ki, devlet ve millet aklı "sahiplenmeyle" bütünlük kazansın..

Nice şampiyonlar..

Nice dünya şampiyonları..

Nice olimpiyat madalyaları, kazanılır..

Bravo..

Tabrikler..

Helal olsun size; "çocuklar..!"

Gözlerinizden öperim..

Her biriniz, Diyarbekirimizin birer gülü ve gururusunuz..

Biliyorum..

Size en büyük engel; "engelli" haliniz değil..

Engelli olmayanların yarattığı engellerdir..

İşte o noktada da, söylenecek söz şudur..

"Yazıklar olsun onlara..!"

Gelirsek; o borç paraya!…

Henüz ödenmiş değil..

Şimdi o borcun ödenilmesini hak etmediler mi diye sormak istiyorum?!

Umarım, Bakan Kasapoğlu "ele muhtaç" etmeden o borcu üstlenip, öder..

Tabi beklentim; ildeki zevat "aracılığıyla" değil..

Bizatihi kendileriyle!; ulaşılması!!?..

Çünkü, benzer bir dizi vakıa böyle yaşandı!…

Yani ilk değil.. Ders-i ibret alan yok!..

**

HE BABAM HE…

Konuşuyoruz.. Mülahaza eden edene!...

Ki, tuz-biber misali, yazmayan dahi kalmadı…

Karikatürize bile edildi..

Partiler..

Parti liderleri..

Bileşen..

İşbirlikçi..

Ya da ittifak sağlayıcı akımlar!.. Bir kavramdır; tutmuş gidiyorlar…

Seçim öncesi ayrı bir isim..

Seçim sonrası ayrı bir tanım..

Neymiş bu!..

Türkiye ittifakı..

Cumhur ittifakı..

Milli ittifak..

Millet ittifakı..

Demokrasi ittifakı…

Uzayıp, giden bir beyan…

İyi hoş, güzel de!…

Biz bunları, kendimize istemiyor muyuz?..

Yani layık değilmiyiz ki, sınıflandırmadayız!..

Ne yazık ki, değiliz..

Ve tabi ki "samimi de" değiliz..

Yoksa niye sınıflandırma olurdu?

Herkes bir başka "isimlendirmeyle" topu çevirme yapar mıydı?

Değil..

Neyse diyelim..

Halk deyimiyle; he babam he "dediğiniz gibi" olsun..

Ama; "ne yapacaksanız yapın da görelim..!"

 

***

MAKAS AÇILINCA!…

Anladık… Sirayeti yüksek olur..

Hele bir de devşirme..

Yozlaşma..

Yani eksen değişikliği…

Derler ya; insanı her türlü "akıldan" yoksun bırakır..

Cami'ye bile "karşı" çıkartır!…

Amma velakin!..

Üniversiteye karşı çıkmak..

Hızlı trene itiraz etmek..

İstemezlük yapıp, menfi propagandada bulunmak!…

Neye delalettir..

Körle yatan şaşı mı kalkar?

Tencere kapak mı?

Yoksa, üzüm üzüme baka baka kararma mıdır?

Her ne ise!..

Hiç ama hiç de; "hayırlı" bir uğraş içerisinde değil!..

Vesselam!..

***

NOKTA…

İyilik.. Hiç kaybetmez.. Hep kazanır..

Kötülük.. Hiç kazanmaz.. Hep kazanır…

Hal bu iken!..

Neden hep "kaybedilen" kötülüğün peşinde koşulur!!!..

İhtirastan mı?…

 

 

GÜNDE İKİ KİLO KADAYIF MI YEMİŞ?...

Yok ya!.. Sanmam.. Nasıl bir iştah bu!.

Bir yanlışlık yok mu?...

Yok deniliyor..

Çünkü beyanı veren, HDP’lı Selçuk Mızraklı..

Yani, Büyükşehir Belediye Başkanı!..

Diyor ki...

Kayyum Cumali Atilla..

O’nun döneminde, “bir ton 600 kilo” kadayıf tüketilmiş..

Yenilmiş..

Yiyen kim?... Kayyum Atilla diyor...

Özel kalem gider; faturası böyle tanzim edilmiş..

Ne demek bu?...

Demek ki, günde 2 kilo kadayıf tüketilmiş?..

Yediğini sanmam!..

Ama, hediyelik verildiği muhakkak..

Baksanıza, 92 bin liraya da hediyelik fincan alınmış..

İkramlık!...

Vay be diyeceğim ama, bi bakalım gelenlerin hal-i vaziyeti ne olacak?...

Gelen-giden çok!!..

Yarın ikram faturaları, çıkarsa!!!...