BU BİR SOYGUNDUR…

Türk Hava yolları.. Anadolu Jet.. Pegasus..

Onur Air..  SunExpress..

Bilaistisna, Diyarbakır özeline dair "uçuş" yapan tüm şirketler…

Ki, Güneydoğu illerinde de çile aynı….

Bugün değil, yıllar yılıdır aynı zihniyetin "sömürüsü" hakim!…

Ki, hiç ama hiç, lafı evelemeye, gevelemeye de gerek yok..

Her şey bariz ortada.. 

Yani, açık ve nettir..

Şirketlerin satışa sunduğu uçak biletleri; "bu bir soygundur" gerçeğiyle satılıyor..

Fiyatlar, "fahiş" bir trende seyrediyor!…

Öyle ki, günlük, saatlik, dakikalık..

Açık artırma misali..

Ki saniyelik bir fiyat uygulama sistemiyle; "kim, kime nasıl kakalarsa..."

***

"Bu bir soygundur" hakikatine dair; çok yazım oldu..

Ey hükümet..

Ey siyasiler..

Ey ilgili ve yetkili zevat…

Odalar.. STK'lar..
Sorumluluk sahibi, makam ve mevki işgalcileri!…

Bu keyfiyet..

Bu duyarsızlık..

Bu işi kabullenme haliniz, neyin nesidir?…

Diyarbakır'a gelen için de, Diyarbakır'dan giden için de; "iş zulmün de" ötesine geçti..

Tam bir insafsızlık var…

Vatandaşı yolunacak "kaz" gibi görme hali var...

***

Dile kolay…

Diyarbakır'dan İstanbul'a bilet en düşük fiyat 300'den başlıyor..

Tabi haftalar öncesi, "bilet" satın alınırsa..

Ama, gün, saatlik olunca fiyat 800 ila 900 lira arasında değişiyor..

Üç-dört misli fiyat..

Ankara ha keza.. İzmir ha keza…

İstanbul-Paris uçuş bileti, 400 lira iken.. Bizdeki iç hat, bileti "istismar" edici, şekilde “soygunla” satılıyor…

***

Bilet fiyatlarındaki "bu bir soygundur" gerçeğinin yanında..

Bir de; "şirketler" söz birliği yapmışçasına…

Ki, hiçbir rekabet.. Hiçbir "alternatif" üretici, faaliyet içerisine girmeden..

Uçak kaliteleri.. Koltuk sayısı..

Ve uçak seferleri açısından sergiledikleri "kısıtlamalar da" ayrı bir garabet hali…

Bir bardak suyun parası bile; mevcut fiyatın üç dört mislisi!…

Halk deyimiyle; "Hava yolları değil, soygun yolları..!"

***

Hele ki, şu son haftalardaki hal-i durum!… "Vay anam vay…!"

Neymiş, "pist bakıma" alınmış..

Eee.. Uçak "seferlerinde" yüzde 20'lik bir düşüşe gidilmiş…

Belli saatlerde "uçuş" olmayacakmış..

Özellikle, İstanbul ve Ankara "karşılıklı" birer sefer, askıda…

Uçaklar ise yolcu koltuk sayısı en düşüğü olanlar, sefere alındı..

Yani vur abalıya..

Ki fahiş bin liraya kadar çıkan bileti, "bulmak da" zor..

***

Diyarbakır'ın bir çok yolcusu… Zorunlu istikamette; Batman, Mardin, Şanlıurfa ve Elazığ'a yöneliyor..

Ki, Gaziantep'e uzanan bile var.. Tabi "yer bulabilirse.." Uçak bileti ise; yine "yolunacak kaz" misali; bin lira civarında!...

Yani, acımasızlığın en dibi..

Yani, Sömürünün en dik alası…

Akla ziyan olan; "bunun bir kontrolü, denetimi, sorgulayıcı makamı, kurumunun olmayışı?.."

Hele ki rekabet kurumu?.. Nerdeeeee?

***

Mevzu; hafta sonu Söz'ün manşet haberi idi…

"Kent turizmine, uçak darbesi.."

İş adamlarının tepkisi vardı.. Hadiseyle alakalı, bir çok turizm işletmecisi..

Oteller.. Acentalar..

Ve gurme noktasında faaliyet gösteren turistik restoranların isyanı "yüksek" derecede!..

***

Diyorlar ki… Terör minimize edildi.. Şiddet ortamı kalktı..

Artık, bölgede huzur var, istikrar var, gelişme var…

Turist gelecek..

Bölgede sosyo-ekonomik anlamda; "yeni ufuklar, yeni çığırlar" açılacak umudu içindeydik…

Ki bu yaz, Diyarbakır 3 milyon turisti hedefliyordu..

Kültürel turizm.. İnanç turizmi..

Doğa turizmi… Ama ne yazık ki, "uçak biletleri ve seferlerdeki kısıtlama" bir darbe olarak indi..

***

Tur firmaları…

Bilet fiyatları.. Uçaklardaki doluluk nedeniyle; "rotaları" Diyarbakır'dan çektiler..

Daha ucuz.. Daha doluluğu düşük..

Bölgeleri, illeri tercih etmeye başladı… Yani kendi "başlarının çaresine, kazançlarına, getirisine" bakıyorlar...

Ama Diyarbakır ahalisi diyor ki bu yıl, "turizmde" sinek avlayacağız…


***

Netice itibariyle!…

Açık ve alenice vatandaşımız "kazıklanıyor?"

Açık ve alenice vatandaşımız; "sömürülüyor?"

Açık ve alenice vatandaşımız; "üvey evlat muamelesine" tabi tutuluyor..

Açık ve alenice vatandaşımız "çözümsüz" sorun karşısında demoralize oluyor..

***

Fahiş bilet satışı..

Uçaklardaki sefer düşüklüğü..

Koltuk sayısı az olan uçakların seferde tutulması..

Ve tabi ki, en yaşlı, arızalı uçakların, bölge illerine reva görülmesi hali!..

Vahim bir "çözümsüz" sorun gibi kangrenleşti..

Ne hükümet kanadında..

Ne muhalefet kanadında..

Ne de, sivil bir kanattan "gayretli, samimi, şeffaf bir" çözüm üretme iradesi ortaya konulmuyor..

Diyeceksiniz ki!…

Hükümet üyeleri…. Yani bakanlar.. Hele ki bürokratlar..

Oda başkanları.. Onlar "uçak biletlerini" ceplerinden ödeyerek almıyorlar..

Devlet ödüyor..

Onun için; "fiyatlar fahiş mi, fahişlik ötesi mi", önemli değil!..

Sorun, onları bağlamaz..

İş adamları.. Zenginler.. Ki siyasi vekiller dahil…

Pek onları da etkilemez!.. Ama, ahaliyi etkiler..

***

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum!…

Bu minvalde kaçıncı yazım oldu ben bilmiyorum..

Ama çok oldu..

Bir kez daha dile getirirken..

Ne yazık ki, umutsuzum..

Hadisenin; "çözüm" bulmada birilerinin gayret gösterebileceğine…

Yaldızlı, yıldızlı sözcükler var.. Ama somuta eren, bir "sonuç" alınmışlık yok..

Kısacası, toplumun feryadını duymazdan gelen; "uçak şirketlerini" kınarken..

İlgili ve yetkili zevatı da; "protesto" şart diyorum…

Vakıa, her yönüyle "acımasızlıktır…"

Ötesi "bu bir soygundur..?"

 

***

HÜKÜMET SİSTEMİ…

Bilinmesi gereken şudur..

Parlamenter sistem gitti…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldi..

Ki, gidişin de, gelişin de onayı "milletten"  çıkmıştır..

Halkın tercihi..

24 Haziran'da "bu onay" ahalinin ekseriyetinden alındı..

Sonuç itibariyle Milletin onay verdiği "hükümet sisteminden" asla geri dönüş yok..

Peki, vaki olan nedir?…

Sisteme dair "köklü" değişikliklerde, geri kalınmışlıktır..

Ki, onun ağır faturasını da, mevcut iktidar 31 Mart ve 23 Haziran'da ödedi!..

Şimdi; sisteme "uyum" sağlamaya yönelik bürokrasinin dizaynı gerekli!..

Hasılı kelam sistem tartışması yok..

Tartışılan, sistemin, "yeterli performansa" sahip mevzuatlarda direnmesidir!…

Onun da artık, MR'ı çekilmeli..

Yani, kabine revizyonu..

Bakanlık değişikliği..

Yeni bakanlıklar..

Daire başkanlıkları..

Ofisler..

Kurullar gibi, "etkenler" üzerinden sistemi sorgulamak, yanlış!…

Hele ki işi, "siyasi" kaygıya indirmek..

İktidar açısından..

Muhalefet yönünde..

Bir seçim "argümanı" olarak görülüp, politik mülahaza kısırlığına evirmek; vahim hatadır!…

Nokta…

Mesele; Ülkenin geleceğidir..

***

KHK MAĞDURİYETİNE VAKIFSAN?…

Bülent Arınç abi…! "Maaşını" bölecekmiş…

Bir bölümünü, kendine…

Kalan yarısını da; "bağış" yapacakmış..

Peki, "bağış" yapılacak olan, kurum ve kişiler kim?

İşte burada dur!…

KHK "mağdurlarına" yapacakmış?…

Gaye; "maaş" polemiğini, yumuşatma mı?..

Dostlar misali mi?..

Yoksa...

Bir itiraf mı?

Bir özeleştiri mi?

Bir yandaşlık mı?

Bir eski dostluk mu?..

Her ne ise..

Sormazlar mı?

Eeeyy Arınç abi…

Sen hükümetin bir üyesisin..

Siyasi kulvardasın..

Konuşansın..

Söyleyensin..

Yazıp, çizip, hükümete yol gösterici bir kulvardasın..

Ki istişare heyetindesin..

Niye; "KHK mağduriyetlerinin" ortadan kaldırılması..

Sona ermesi..

Ve yeni mağduriyetlerin oluşmaması için; "çaba" sarf etmiyorsun..

Hadi bakalım!…

***

ÇORBAYA ZAM!….

Vay malamını… Vay ki vay!..

Bilmem haberiniz oldu mu?

Bizim Meclis te "zamlardan" nasibini almış…

Olacak şey mi?…

Milletvekilleri..

Bakanlar..

Mecliste bulunanlar, "per-ü perişan" olmuşlar..

El insaf yahu..

Meclis lokantasında bir tas çorba, bir liradan iki liraya çıkarılmış?

Yani çorba iki lira…

Yüzde yüz zam; olur mu?

Oldu mu şimdi?

Adamlar "bir tas çorba" içebiliyorlardı..

Şimdi, "yemek öncesi" neyle midelerini yumuşatacaklar?

Yazık ya yazık..