Bİ KENDİNİZE GELİN YA!!!..

Şu İstanbul seçimleri..

Şu YSK'nın verdiği karar..

Ve gelinen aşamanın yarattığı atmosfer!..

Soluduğumuz hava!!!

Yani, ortaya çıkan büyük resim, bize okuttukları!!!

Hop, hop.. Bi saniye ya dedirttiği gibi söyletiyor!..

Hele  bir sakinleşin…

Hele bir soluklanın be kardeşim!!..

Dünyanın sonu değil..

Kıyamet kopmadı..

Yer küresinde zelzele yok..

Bir seçim yaşadık..

Ama velakin hep birlikte "yüzümüze-gözümüze" bulaştırdık..

Ne iktidar..

Ne muhalefet.

Ne de YSK..

Pek tabi ki biz seçmen dahi; "doğru bir yolda" gitmedik..

Hep zafiyet..

Hep, suçlayıcılık..

Hep "menfaatperestlik" gözüyle, vaziyeti ikmale getirdik..

Tabiri caizse...

"Bir deli kuyuya taş attı, 40 akıllı çıkaramıyor" gerçeğiyle; ortalık toz duman edildi!!..

Hele ki oluşan hava!!..

İsyan ettiriyor..

Ne bu şiddet..

Ne bu hiddet..

Ne bu şirretlik halimiz diye çağlık attırıyor!!..

Serin gelin biraz ya…

Serin kanlı olun bi ya!…

Bıktık.. 

Yorulduk. 

Gına getirdiniz…

Saç saça, baş başa hale getirdiniz..

Nefretin..

Kinin..

Hizipleşmenin en aşağılık dilini bize yaşatıyorsunuz diyoruz..

Ancak dinleyen yok!!

Yani akla ziyan hale geldik…

Bi "akıl tutulmasıdır" tutmuş gidiyoruz…

Soran yok..

Sorgulayan deseniz hiç yok..

Neden, niçin, nasıl, kim diye be haberdar, hücum ediliyor.!!

Kafa-göz yarılıyor..

Kimse kimseyi dinlemiyor…

Herkes birbirini suçluyor..



***

Özeleştiri yok..

Ya bizim de hatamız olabilir diyen yok..

Yaş mı, kurumu, değil mi bakılmıyor?

Var olan; "yumruklar sıkılmış bir hal!!!..

Tehditler..

Küfürler..

Çukur zihnin ürettiği "hakaretler" diz boyu!…

Koca koca adamlar..

Devleti yönetenler..

Milletin önünde gidenler..

Siyasi liderler..

Parti yöneticileri..

Hukukçular..

Akademisyenler..

İsimlerinin önünde boldlu ünvan yazılanlar..

Kulak duymaz.

Göz görmez..

Akıl işlem görmez halde; "dem vuruyor?"

Hukuk tanınmıyor..

Adalet mi?

İnsan hakları mı?

Hakkaniyet mi, gerçekçilik mi; hepsi meçhul!..

Suçlu..

Suçsuz..

Kutuplaştır da, kutuplaştır..

Hizipleştir de hizipleştir..

Irkçılık bağnazlığıyla, toplumu sınıflaştırdıkça sınıflaştırılıyor..


***
 

Hasılı kelam!!..

Peki bizi bizden eden..

Bizi böylesi yıkıcı bir vicdana iten..

Hal-i vaziyeti, "fitne ve şirretlik" üzerine, yürüten nedir?

İşte o bir "üst akıldır.?"

Ne yazık ki, "kör bir taassupla" göremiyoruz..

Çünkü, herkes kendi "doğrusuna" odaklı..

Partisi ne derse..

Lideri ne derse..

Ya da, takımı, hocası, imamı, mellesi, sözcüsü!!!..

Mahalle kutuplaşması!!..

Benim mahallem..

Senin mahallen..

Ya varsın, ya yoksun!!!..

Ortası, sağı, solu, önü, arkası yok!!!

Ki ab-ı hayatta tanınmıyor?..

Ne yazık ki, rezillik batağı, hep üreme yapıyor..

Kurutan yok..

Bilakis sürekli atık su, akıtılıyor..

Ki öylesine bir hale gelindi ki..

Ne kamu yararı.

Ne millet yararı..

Ne devlet yararı..

Ne de, birlik ve dirlik yararı; "gözetilmez" hale gelindi..

Kararlar veriliyor..

Hükümler yazılıyor..

Ki bilaistisna hepsi, devlet, millet kamu "adına" deniliyor..

Ama velakin; zerre-i miskal "sükunet" sağlamıyor..


***

Deniliyor ya!…

Et kokarsa tuz var..

Ya tuz kokarsa.. İşte o kokuyu, giderecek yok!..

Adalet yara aldı..

Hukuk yerlerde..

Kim güçlü, silahlı, maşalı ise "o" haklı!!!..

Peki , kurtuluş…

İşte, buna azıcık kafa yorarsak..

Sükutlaşırsak..

Birbirimizi dinlersek..

Aynayı kendimize tutarsak..

Özeleştiri moduna girersek..

Öyle inanıyorum ki, "bizi bizden eden" aklın farkına varırız..

O üst akıl var ya?..

İşte, o'nun kim ve kimlerin maşalığıyla, hareket ettiğini görürüz..

Hele ki, pusuda bekleyen çakallar var iken…

Çevremizi saran..

Sınırlarımızı işgal eden..

Yeraltı, yer üstü zenginliklerimizi ele geçirmek isteyenler..

Terörle..

Terörist faaliyetlerle..

Siyasal..

Sosyal..

Ekonomik..

Ve tabi ki kültürel "operasyonlarla" bizi çökerten, etkenleri!!!..

Siyonizmin..

Emperyalizmin..

Haçlının her daim seferler icra etme hali!!..

"Kurt dumanlı havayı sever" vecizesiyle…

Yüz yıl önceki plan!!

Yeniden senaryolaştırılarak, "böl, parçala ve yut" mantığın işletildiği bir evrenin içerisinde; olduğumuzu görürüz!!!…



***

İlk gün beyan ettim..

Öyle görünüyor ki, daha çok tekrar edeceğim..

İstanbul seçimleri..

Yani 31 Mart akşamı itibariyle; "kumpas içerisinde kumpas" planlandı!..

İhanetlikler zincirine sahip!!!…

Ne hazindir ki, "ateşe körükle" gitme misali, debeleniyoruz!!..

Siyasetçisi de..

Medyası da..

İşadamı da..

Akademisyeni de…

Ve "ön yargılı" zihinle herkes "birer tuğla" misali, günah işliyor!..

Neyse!...

Resmi küçülterek, gelinen aşama; "günah" abidesi olarak; YSK inşa edildi!!…

Verilen bir karar var; seçim iptal…

Yeniden seçime gidilecek..

Adaylar aynı..

Ya; İmamoğlu ya Yıldırım..

Ya Cumhur ittifakı, ya Millet ittifakı!…

Yapılması gereken…

Herkes olduğu gibi..

Herkes bildiği gibi..

Herkes kendi tercihine göre "idare" edilir gerçeğiyle; "tencere-kapak" misali…



***

Netice ne olursa olsun!!!…

İlk önce, "o dilleri, o körelmiş zihinleri, fitne üretici karakteri" terk etmeliyiz..

Günahıyla..

Sevabıyla..

Yanlış ve doğrularıyla; "biz nerde yanlış yaptık" demeliyiz!..

Özeleştiri yapmalıyız!..

Polemikleri de..

Suistimalleri de..

Kısır çekişmelerin odağındaki siyasi güruh yapıları da; terk-i diyar etmeliyiz!…

Yani, Türkiye ittifakına odaklanmalıyız!!!..

Çünkü bizi diri tutan; 81 il, 82 milyon insandır!!!…

Kol kılır, yen içinde kalır deyip…

Bizi bizden eden; "şirretliğe" hep birlikte sille atalım!!..

Yoksa, silleyi biz yiyeceğiz…

O zaman da, feleğimiz şaşmış olur..

***

AMAN DİKKAT!!…

Hem de nasıl..

Yine, büyükelçiler..

Yine ateşeler..

Yine yabancı devlet erkanı, bölgede "boy göstermeye" başladı..

Arz-ı endam ediyorlar...

Ziyaretler..

Görüşmeler..

Akşam buluşmaları..

Hayırdır..

Ne bayramdır ne seyrandır?..

Yoksa!!.

Evet yoksa yine; "o bildiğimiz" puslu havanın, kurgusu mu var?..

Aman ha; dikkat…!

***

BAŞKAN ZİYARETİ!!…

Duydum!..

AK Parti İl Başkanı Serdar Budak…

Sur'da işten çıkarılan "işçileri" ziyaret edip, görüşme yapmış…

Kısa da açıklama yapmış..

Yanınızdayız.. Yapılan, "hak, hukuka" sığmıyor.. İnsan; işçinin ekmeğiyle oynamaz diye!!!

Vaziyetin, zuhuru!..

Doğrusu der demez bana şunu söyletti..

Günaydın…

Biraz geç kalınmadı mı?..

Keşke bu ziyaret "pısırık siyaset" başlıklı yazımı kaleme almadan önce yapılsaydı..

Ki, bir çok okur arayıp!!!..

"Siz yazdınız, başkan ziyaret etti" demeseydi..

Neyse!!!..

Yine de ziyaret kıymete değer..

Ama gönül ve beklentim; "soruna köklü" çözüm üretmede köprü olabilme misyonunun vücut bulması!!

Bakalım, belki bu minvalde bir hamle gelişir..