DOĞU AKDENİZ'DEKİ YERİMİZ!...

Uzay Haber'deki "yorumuma" dair, okurlar sormuş.. Diyorlar ki, Libya ile "Deniz Yetki" protokolünü "imzalamaya" gerek var mı?.. Ve, Libya'daki "iç karışıklık" evresinde, Türkiye'nin "asker" göndermesi, "ülkenin iç meselesine müdahale" değil mi?.. Meclis'teki "asker tezkeresi", bölgede yeni bir ateş "çemberine" ülkenin, dahil olması anlamına gelmiyor mu?…

***

Tüm bunlar varken, "siz nasıl savunuyorsunuz" hele bi anlatın da, biz de bilelim.. Doğrusu!.. Sorular "anlam" noktasında, önem arz edici.. Ve tabi ki, "cevaplanması da" kaçınılmaz bir gerçektir… Gereklidir, göz ardı edilmemelidir… Ki, üzerinde yaratılmak istenilen "kötü algıların" bertarafı için, kamuoyunun bilgilendirmesi zorunludur.. Yani; "iş oldu bitti" denilince, kafalar haklı bir şekilde "fısıltı ve kirli" bilgilerin, ağında bunalır.. Aşama aşama, "hadisenin" seyri, anlatılmalıydı..

***

 

Bize yönelik soruların gelmesi nedeniyle, "işi biz vazife" kılıp, aktaralım!.. Neden Libya ile, sözleşme, neden Libya'ya "asker" gönderme, durumuna gelindi…

***

Şöyle ki.. Türkiye Suriye'deki "batakla" meşgul iken, Doğu Akdeniz'de, "sinsice" bir planla, "Petrol ve Doğal Gaz" arama, trafiği ile anlaşmalar yapıldı.. Yunanistan, Mısır ve İsrail üçlüsü.. Tabi, "hak alma" adına, Kıbrıs Rum Kesimini de yanlarına, alarak, Doğu Akdeniz'i tabiri caizse "tek sahibi" olarak hareket etmeye başladılar..

***

Bölgeye peş peşe "sondaj" kuleleri kuruldu.. Petrol ve doğalgaz aramasına geçildi… Bu hamleyle, bir ölçüde Türkiye ve KKTC "devre dışı" bırakılarak, sizin "Akdeniz'de işiniz yok" denildi… Türkiye, "benim de hakkım var" deyip, ilk önce diplomasi trafiğiyle çözüme gitti.. Ne yazık ki, olmadı?..

***

Öyle ise; "bir ortak" girişim gerek.. Suriye "zaten batak ve mevcut yönetimle" kanlı-bıçağız.. Ee, İsrail "zaten üçlüsünü" bulmuş.. Yunanistan işin içerisinde, kıyı şeridinde kim var, Libya!.. İşte Türkiye bu evrede, "hamlesini" geliştirip, Libya ile protokol imzaladı.. Birlikteyiz.. Ve Doğu Akdeniz'de "biz de, petrol ve doğalgaz araması" başlatıyoruz..

***

Nitekim, Türkiye peş peşe "petrol ve doğal gaz aramasına" dair, sondaj gemilerine rota gösterdi.. Aramalar, başladı..

***

Yani, Ortadoğu’daki "satranç" oyununda, Türkiye yapılan hamleye "zaman ve ortak girişimle" karşı hamle yaptı.. Ki, doğru bir hamleyle.. Çünkü, "bir sonraki" karşı cepheden gelen, hamleler kendini gösterdi…

***

Çünkü, Yunanistan, İsrail ve Mısır üçlüsü!.. Üst aklın kurgulu planıyla, "Libya" anlaşmasını boşa çıkarmak için hamleler geliştirdi.. İlk önce, Türkiye'de "iç karışıklığı" yaratmaya yönelik gerçekleştirdikleri "aksiyonel faaliyetler" sonuç vermedi.. Bu kez "Libya'yı" hedef aldılar…

***

Ortadoğu'ya dair, "Haçlı fikriyatının" değişim stratejisi olan, "böl, parçala ve yut" politikasını, devreye soktular.. "İktidarı" devirmek.. Zaten hazır olan ve iktidara karşı savaş açmış General Hafter'i devreye aldılar.. Maddi ve manevi yönden açıkça "lojistik" destek verip meşru ve halkın iradesiyle seçilmiş hükümeti, tıpkı Mısır'daki "darbe" senaryosuyla, al aşağı etmek!.. Ve bu plan halen işliyor...

***

Vaziyet bu iken!… Türkiye açısından iki yol vardı… Oda şu..

***

BİRİNCİ YOL.. Türkiye, Doğu Akdeniz'de olup-bitenlere, tribündeki bir seyirci gibi, "izleme" moduna girecekti.. Petrol ve Doğalgazdan hiçbir pay almayacak.. Arama yapamayacak, "deniz yetkisine" sahip olmayacaktı.. Libya ile yapılan anlaşmanın da boşa çıkmasına rıza gösterecekti.. Yani, Türkiye açısından büyük çıkarlar ve söz sahipliği ile küresel güç olma yolundaki mücadelesi "boşa çıkacaktı.."

***

İKİNCİ YOL… Ya da.. İşte o ya da gerçeğinde, Doğu Akdeniz'in dibindeki "zenginliklerde benim payım var?" diyerek, Türkiye hamle yaptı.. Ben de "çıkarlarımı" koruyorum, Libya ile "yaptığım deniz yetki" sözleşmesinin arkasında duruyorum.. Meşru hükümeti de, "destekliyorum" dedi… İşte bu duruşun rotasıyla, Libya'da "olmam lazım" dedi..

***

Ankara.. Erdoğan.. Yani hükümet, "ikinci yolu" tercih ederek, Libya'ya "asker göndermeye" yönelik "tezkereyi" çıkardı…

***

Şimdi, vaziyet bu.. Peki bir de, ben sormak istiyorum… Böylesi bir duruş "kimin içine siner ya da, kabul eder?".. Onu da, ahalinin takdir ve düşüncesine bırakıyorum…

***

Öncelikle, "vatan evladı" askerlerimizin varlığı ne içindir?.. Harici ve dahili düşmanlarla "mücadele" etmek.. Ülkenin ve milletin ali menfaatini gözetlemek, korumak, onu daha fazla, edebilmektir.. Gerekirse bu uğurda, "şehit olunur, can feda edilir…"

 

***

Ama yok.. "Libya'da ne işimiz var deyip, askerimiz gitmesin, evlatlarımızı feda etmeyelim, şehitlerimiz olmasın… Bırakalım, petrol, doğal gaz, uluslararası temsiliyet" hepsi onların olsun.. Olsun da, o zaman Türkiye diye bir "devlet" ve bağımsız bir millet, ülke kalır mı?…

***

Yani… "Enerjisiz" kalalım.. Hakkımız olanı, almayalım.. Petrol ve Doğal Gaz'ımızı "başkası" alıp, zenginleşsin.. Yunanistan ve İsrail "iştahlı, iştahlı" yiyip, şişsin, zengin olup, "daha bir sömürgeci" olarak, üzerimize gelsin.. Huzurlarında el pençe duralım.. Bugün deniz, yarın kıyılarda "ne işiniz var" denildiğinde; "peki efendim" diyelim… Olmadı, Denizlere akan suyun da "yetkilisi" biziz, nehirleriniz, çaylarınız, dereleriniz de- "bizim..!" Sahi yarın, Türkiye Türkiye'nin değil, "bizim derlerse" o zaman da mı, "vatan evlatlarının cepheye gitmesine gerek var mı" diyeceğiz..

***

Deyin bakalım.. Diyebilecek miyiz bunu!…

***

ORTADOĞU'NUN FİTİLİ…

ABD dün itibariyle "ateşledi" Kasım Süleymani'yi öldürmekle.. Trump'un "vur emriyle", Bağdat'ta gerçekleştirilen "operasyon", Bağdat elçiliğinin "işgaline" karşılık "intikam" alma ise de!.. Haşdi Şabi'nin liderinin de, "saldırıda" öldürülmesi, söz konusuysa da!… Süleymani'nin "öldürülmesi" bu noktada, okunmaz!…

***

Çünkü, Süleymani sadece, "kilit bir asker" vasfına sahip değil.. "Kudüs Gücü" komutanı, olmasından ötedir.. İran'ın dini lideri tarafından "yaşayan şehit" olarak, sıfatlanmış biri.. Yani; "efsanevi" bir kişi.. İşçilikten, Generalliğe yükselen biri.. Ki, 40 yıldır Hamaney'in "en yakınındaki" asker.. "Manevi oğlu" gibi…

***

Süleymani "Şii" kültüründe" sembol bir isim!.. Dini ve milli "sembolizmi" yüksek, ve sahada "uygulayan" kişi…Ortadoğu'daki, İslam ülkelerinde "Şii" noktasında, yayılmacı politikanın "mihenk" taşlarından kendisi.. ABD tarafından öldürülmesi çok yönlü bir şekilde; "tahrik edici" domino geliştirir mi?.. İşe burda, İran ABD ile "sahada savaşı" göze alır mı?

***

Çin, Rusya, Türkiye.. Ve Batı.. Ki Ortadoğu'daki bazı ülke liderlerinin "kaygılı" beyanları… Gün itibariyle; Ortadoğu dahil dünya ölçeğinde; "şiddete, çatışmalara, terör eylemlerine" bir hayli, beklenti dahilinde "gebe" diyebiliriz..  Yani, dinamit lokumunun fitili fena şekilde; "mayın tarlasında" ateşlendi!… Kısacası, 2020 yılı görülüyor ki, bölge açısından "rol almak" isteyenler "kırmızı çizgilerin" testinde; "vahim bir istikrarsızlığı" kapıya dayatacaklar…

***

ABD ne diyor.. 'Ben İran'ın uluslararası sistemden izole edilmesi konusunda çok kararlıyım. İran'daki rejimin yıkılması olmasa bile nihai olarak dönüştürülmesi konusunda kararlıyım…'  İşte bu mesajını da, "Süleymani'yi" Bağdat'ın göbeğinde, öldürerek tüm aktörlere iletti.. Karşılık ne olur..

İran…. Yani Hamaney ne diyor?… "Onun gidişiyle, onun yaptığı iş durdurulmayacak ve yolu kapanmayacak. Suçluları acı bir intikam bekliyor."

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Kötülerin yeri, "azap" çukurlarıdır…