DİYARBAKIR TTGA'DA ARTIK!...

Hep diyorum ki, Diyarbakır'da "güzel işler" olmaya başladı diye?… Olmaz mı?… Yeter ki, gönül, yeter ki samimiyet, ihlas ve ehliyet, liyakat olsun!.. Ve tabi ki, "öz güven…" Yanında bir de; "güçlü kulis, diyalogu" kolektif bir hedefle, icra edilirse.. Değmeyin gitsin.. Denir ya, "aşılmayacak engel, elde edilmeyecek başarı, kazanç ve zafer yoktur!"…

***

Ne yazık ki!.. Diyarbakır işte bu kulvarda, uzun bir dönemdir zafiyetler içerisinde, debelenip duruyordu.. "Her şeyi ben bilirim, her şey benim kontrolümde, ben ne dersem o olur" ucuz siyasi akıl, yönetimiyle; "hep kayıplar" yaşadı.. Küçüldü, eldeki güçleri, kurumları dahi bir bir kaybetti.. Şiddetin, terörün, kavganın, gözyaşının. Çukur ve barikat terörünün dahi, "azgınlaşmasında" büyük pay sahibi hep bu zihniyetti.. İtici, bencil, kibirli, hegemonist, "küçük olsun benim olsun" mantığından çıkmayan, zümre oluşan bir çok fırsatı da; "rant, rüşvet, çıkar, menfaat ve ihale zafiyetiyle" tepti…

***

Neyse… Çokta artık bu "zihniyetin" kıymeti harbiyesi kalmadığı gibi, geçmişin "mide bulandırıcı" hadiselerine, dar kalıplarına girmeden; "güzel işlerden" söz edelim, tahribatın gölgesinde kalmasın..  Kısa süre önce, iki günlük yazı serisiyle, Diyarbakır'da Valilik ve Büyükşehir Belediyesi ekseninde, "güzel şeyler oluyor" başlığı altında, aktarımım oldu.. Çünkü, bir ferahlama, bir samimiyet, bir hakkaniyet, demokratik bir "akıl fırtınası", kent adına, kent yaşayanı adına; "hizmet mekanizması" işlemeye başladı.. Uyum.. Diyalog.. İşbirliği.. Ortak "aklın" kullanımı..

***

Gel gelelim; önceki gün Diyarbakır adına "güzel şeyler oluyor" dedirten, mevzuya!… Dün, sabah İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'nun, arayıp, söylemesiyle, "güzel şeye" vakıf oldum.. Diyarbakır, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Yönetim Kurulu'nda (TTGA) temsiliyet hakkı kazandı.. Tabi bu "temsiliyet" görevlendirme, ya da atama, veyahut "bu isim olsun" diyerek kazanılmış değil; "demokratik" bir seçimle, ama yüksek bir "kulisle" kazanılan bir temsiliyet. Diyarbakır'ın "temsiliyet seçimindeki" rakibi, Gaziantep..

***

Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, TTGA'nın yönetim kurulunda temsiliyet alınması için, Diyarbakır ve Gaziantep'in "aday" isimleri arasında seçim yapılmış… Turizm İşletme Belgeli kuruluşların "oy kullandığı" seçimde, 196 "seçmenden" 154'ü oy kullanmış.. Oy sayımında, Diyarbakır'ı temsil edecek olan Selda Çicek Veske, 88 oy alarak, rakibi Gaziantep’i temsil eden aday Yaşar Mete Akcak ise, 66 oy aldı.

***

Yani seçimi kazanan, Diyarbakır.. Artık Selda Çiçek Veske, Güneydoğu Anadolu Bölgesinden, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'nın Yönetim Kurulu Üyesi.. Ki bu ajansın Yönetim Kurulu Başkanı da, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy… Vali Güzeloğlu'nun aktarımından sonra, bir kaç dostla görüşme yaptım.. Bu beceri, bu başarı, temsiliyet nasıl oldu, Gaziantep gibi "güçlü bir lobiye" sahip kent var iken.. Ki en çok "turizm işletme belgeli" kuruluşların, bu kentin çevresinde bulunurken; "nasıl oldu?"…

***

Denilen şu oldu!… Vali Hasan Basri Güzeloğlu'nun "girişimleri, kulisleri, kentler arasındaki geliştirdiği diyalogla" oldu.. Bir Vali, bir Belediye Başkanı, bir siyasetçi, bir bölgenin "siyasi abisi" olarak, Diyarbakır'ın bu "temsiliyeti" alması gerektiği kolektifini oluşturarak, sonucu aldık.. Gaziantep'teki bazı dostlarla trafik kurdum aldığım cevap; "Herkes şaşkın, kızıl-kıyamet misali, herkes sorguluyor? Nasıl bir hezimettir bu?"

***

Bazı dostlar diyebilir ki, "ne olmuş, bir temsiliyetle ne olabilir ki" diye?.. Belki ilk etapta öyle görünebilir, ama "kazın ayağı" öyle değil.. Malum bir süre önce, ki geçtiğimiz yıldı.. "6 Turizm Konsantrasyon Bölge" oluşturulması kararı alınmıştı.. Diyarbakır ikinci etapta bırakılmıştı.. Vali Güzeloğlu, yoğun bir girişimle, alınan ikinci etap kararını değiştirip, Diyarbakır'ı birinci etapta alarak, 7 "Turizm Konsantrasyon Bölgesi" ilan ettirdi.. Ki, Bakan Ersoy Diyarbakır ziyaretinde, "bunu müjdelemişti?"..

***

7. Bölge seçimi.. Ve Turizm'deki her türlü faaliyeti koordine edecek olan Ajans'ta "temsiliyet" alınması, Diyarbakır için, özellikle "turizm" alanında, denir ya "çağ atlatacak, geliştirecek, büyük kazanımlar sağlayacak, bir çok yatırıma rehberlik edip, yol gösterici olunmasıyla, Diyarbakır turizmin merkezi olacak? Bu yıl 1 milyon gelecek yıl 5 milyon yerli ve yabancı turist.."

***

Demem o ki; Diyarbakır artık tanınması, görülmesi ve geçmişten kalan yanlış algıların dışında gerçeğiyle bilinmesi gereken bir şehir" olması yolundaki mücadelesinde, "samimiyet" aklı işliyor… Ne politize olmuşluk, ne politik hesaplar ve ne de; "siyasi beklentilere dair" kurgular söz konusu değil… Sonuç itibariyle.. Vali Güzeloğlu dün sabah arayıp, "sonuca" dair müjdeyi verirken, son sözcüğüyle "haber ellerinizden öper" sözüyle, ben de Diyarbakır ahalisine, ki bunda Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt Şırnak, Adıyaman'da dahil olmak üzere sağlanan seçim başarısı; "ellerinizden öper…"  2019'un Diyarbakır'a son "müjdesi" bu olurken, temenni de 2020'ye "bol bereketi" olsun..

***

 

***

2019'U UĞURLADIK…

Ve, bir 365 günü daha "geride" bıraktık.. Yıllar, denir ya "su gibi" akıp gidiyor.. Öyle; kimini büyütüyor, kimini yaşlandırıyor.. Kimini de "olgunlaştırıyor..!" Kimine de, "vaktin" geldi "hayat" bu kadar, ebediyet başlıyor.. İş, aş, güç, kazanç, ticaret.. Hayata dair beklentilerin "vücut" bulma hali…

***

Zaman… Yeryüzünün "en kıymetlisi.?!" Değeri yüksek.. Ama ne yazık ki "en çok" hoyratça, şuursuzca, "harcayıp-savurduğumuzdur" zaman!… Kıymetli, ama kıymetsizce, çarçur ediyoruz!… İşte, 2019.. Sevinciyle, üzüntüsüyle, hüznüyle, iyisiyle, kötüsüyle, tatlısıyla, acısıyla!.. Yani "bize verdikleriyle, bizden alıp götürdükleriyle" yaşlandırdık, zamanını tükettik ve gönderiyoruz…

***

Yeni bir yılın zaman dilimine dahil oluyoruz.. Yıl 2020.. Peki beklentiler, yani bir takvim değişikliği, yani bir yapraktaki bir rakamın artmasıyla; "neler değişebilir?".. Her ne kadar hiçbir şey, değişmiyorsa da; "yarınlara" dair; umut ve beklentiler var.. Tıpkı, her günün sabahı gibi.. Ya da gecesi!.. Ve bir temenni oluşur, denir ya!.. Hoş Geldin; "yeni yıl?!" Ailemizle, sevdiklerimizle, sevenlerimizle, dostlarımızla "mutlu ve sevinçli", sağlıklı, huzurlu ve "bol kazançlı" tabi ki, "ibadetli, inançlı, imanlı" bir şekilde; yaşamak dileğimizdir..

***

YILBAŞI KUTLAMALARI..

Yılbaşı "kutlamalarına..!" Hele ki, "şuursuzca" organizasyonlara.. Enva-i iğrençliğin "fütursuzca" sergilendiği "bol yıldızlı" otel partilerine.. İşletmelerin, "çam ağaçları" katliamıyla, icra ettikleri süslemelere.. İçkinin, alkolün, "ahlaki" tüm değerleri altüst eden.. Maneviyatı "yerle yeksan" yapıp, "değerleri" yok sayan.. Günün sabahında "ah başım" diyen, "hayatım karardı" narasını atan, kaldırımda, cadde ortasında "kendi pisliğinin" içerisinde, yuvarlananların, hal-i vaziyetine hep karşı çıkmışımdır…

***

Ve demişimdir ki; "vesile" olan, öncülük eden, rıza gösterici konumunda bulunan, etkili, yetkili ve sorumlu zevat, "senin de kabahatin" büyüktür!… Sen "günahkarsın..!" Ama kime dersin… Ha adabıyla, aile içi bir buluşmayla, "Noel ve Hristiyan" kültürünü içermeyen, batılılaşma batılılığına girmeden, "elbette" yeni bir yıla geçiş adıyla; örf, adet, gelenek ve görenekler noktasında olabilir.. Ki aile fertlerinin bir arada olması, her zaman dilimi için "ibadet" bile sayılır...

***

Neyse, benim, asıl itirazım ve tepkim şudur!.. Pişkinlik içerisinde olup, "iki yüzlü" tavır içerisinde olan bazı şahsiyetlerin "Yılbaşına" laf ederken" aynadaki yüzlerinden akan kirliliklerini gördüğümde, "bari sen konuşma" diyorum!… Çünkü, bunlardır "toplumu" değerlerinden, uzaklaştıran!… Hani bir söz vardır.. Yarım doktor hastayı, yarım imam dinden eder diye..

***

Şöyle ki, enva-i kötülüklere göz yummayacaksın.. Hırsızlıktan, rüşvetten, yolsuzluktan, tacizden, sapık ruhlu karaktere sahip olmanın yarattığı travmatik halden, hicap duymayacaksın.. Düşene tekmeğin atılmayacağını söylemeyeceksin.. Yalanın bininin bir para olduğu, riyadan, haksızlık yapmaktan imtina edilmeyen bir hayatın "zorakisinde" insanların telef olduğunu görmeyeceksin.. Yani, haksızlıklar karşısında "sus pus" kesileceksin!…

***

Ve tüm bunları, oturduğun koltukta, işgal ettiğin makamda bizatihi kendin de icra edeceksin… Faizi de, tefeciliği de, yolsuzluğu da, ihale mafyacılığını da, "devlet malı deniz" mantığıyla, "emanete" ihanet edeceksin!… Sonra da, çıkıp senede bir "o maskeli" yüzle, "yılbaşı kutlamayın" diyerek, kendinden geçeceksin!… İşte böyleleri var ya!… Yaşadığımız "maneviyattan" yoksun, hal-i durumumuzun "tek müsebbipleridirler?".. Çünkü, her türlü "sapkınlığı yapıyor, göz yumuyor, rıza göstericilik" arz ediyor, sonra da "ahkam" kesiyor.. Kim inanır?…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Zaferlerin lokomotifi, samimiyettir!….

***

Yeni yılınız kutlu olsun…