FİKRİ TAKİPTEKİ ÜÇ MEVZU!!…

Mevzular ve cevap aranan sorular… Fikri takip, mahiyetli konuşalım bugün!.. Yani, daha önce mevzu ettiğimiz üç konuya dair, hasbihal edelim!…

Akıbetleri ne oldu?..

Bir daha aktaralım.. Belki; "kulak kodları" kapalı, olmuşlar uyanır..

Etkili-yetkili zevat vaziyete vakıf olur..

Öyle ya, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” üçlüsü bağımlılık yarattı da!..

Neyse!...

***

TÜRKUAZ'IN TEMİNAT MEKTUBU?!…

Birinci sorumuz bu!!

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerine "iflas" bayrağı çektiren zafiyetler zincirinden, bir halka!!..

Kısaca bir hatırlayalım!!!..

Şu, Türkuaz firmasına ait, teminat mektubu!!… Mektup, 7.5 milyon lira…

Malum yürütülen işlere dair; kurumsal güvencedir, "teminat mektubu!"..

Firmanın olası bir "cezai" durumda, bu mektuptan tahsil yapılır..

Bilindiği gibi; "taşeron sistemi" kalktı..

Temizlik işçileri kadro kapsamına alındı…

İşte bu evrede; firma ile sözleşme bitti..

Kurumsal tasfiye yapıldı.. Firma da aynı evrede; "kapatma" verdi…

***

İlginçtir.. Zafiyet mi dersiniz? Keyfiyet mi, dersiniz?

Yoksa, akçeli bir şaibenin vücuda gelmesi mi?

Her ne; "ilişki" hasıl olmuşsa, olmuş!!!

Hastane yönetimi!.. Firmanın vergisini, SGK borçlarını,

Ya da işçi alacakları gibi olası "takılmaları" sormadan..

Hiçbir sorgulamaya da tabi tutmadan…

7.5 milyon liralık "teminat" mektubunu, geri-iade veriyor.. Tek bir kuruş "kesinti" yapmadan..

İşte bu işlemden sonra derler ya; "karamanın koyunu sonra çıkar oyunu?"

Aynen de öyle..

***

Sadece SGK'nin çıkan borcu, 5 milyon lira.. Ve bu borç, Hastaneye rücu etti!…

Hastane ödeyecek.. Bilahare, "yargı yoluyla" hastane, firmadan isteyecek..

Tabi, firmayı bulabilirse..  Çünkü, firma kapatma vermiş, yanı yerinde yeller esiyor..

"Yandı, bitti kül oldu" hesabı!…

İşte bu çetrefilli meseleyi mevzu edip, hele bi ses verin demiştik?!..

Ve sormuştuk… Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne.. Tıp Fakültesi Hastane Yönetimine; "hakikat nedir?" diye!!..

Sorumuzu yenileyelim!!… Meselenin, "hakikati" nedir?…

***

KOCA ŞEHİRDE BİR TEK HEKİM!…

İkinci sorumuz bu...

Meseleyi, geçtiğimiz hafta konu etmiştim..

Diyarbakır'a.. Güneydoğu'ya.. Ki Ortadoğu'daki ülkeler de dahil olmak üzere..

Hitap eden.. Sağlık hizmeti veren..

Koca sağlık üssü olan Çocuk Hastalıkları Hastanesinde bir tek "Çocuk Gastroloji Doktoru" olur mu?.. Olmamalı..

2 milyon nüfuslu kentte bir tek hekim!!!

Bir perişanlıktır.. Büyük bir zafiyet ve sahipsizliktir!!..

Bayan hekim.. Ki günde ortalama, 60-70 hastaya bakıyor..

Kapısında kuyruk.. Günlerce randevu bekleyen, hastalar!!!… Muayene olamadan geri dönenler..

Başka illere gidenler..

***

Bu noktada, ilgili ve yetkili makamlara seslenmiştik!!..

Duyarlılık.. Hassasiyet.. Görev sorumluluğuna davet edip; "çözüm" istemiştik..

Kentin siyasilerini de.. Özellikle iktidar Milletvekillerine de çağrıda bulunmuştuk!!..

Bir değil, 10 tane hekim talep edin…

Sağlık bakanına gidin.. Olmazsa, Cumhurbaşkanına mevzuyu iletin!!!..

Ama birşeyler yapın da; "çocuklarımız doktor yokluğundan ölmesin.."

Ne yazık ki!… Ne arayan, ne de soran oldu?

Meseleye çözüm bulma gayretinde bulunan da olmadı?

***

Ne diyelim?.. Biz bir kez daha, mevzu edelim..

Belki, etkili ve yetkili zevatı sorumluluğunun farkına varır..

Siyasiler de; ettikleri" yeminin!..

Devlet-i aliye de, "halka hizmet için var olduğunu" hatırlar..

Koca Diyarbakır'da, "tek bir doktor" çilesinden kurtulmuş olur..

Ne çocuklar ölür?.. Ne hastalar uzun kuyrukta bekleşir?!!!…

***

GÜVENLİK KAMERALARI?…

Üçüncü sorumuz bu!..

Bu soru!.. Şahsı fikri takipten vücuda gelmedi.. Bu kez okurun ve Bismil'den, gelen soruyla ikmal oldu!…

Önce mevzuyu bir hatırlayalım.. Konu şu!..

YSK "sandık güvenliği" için, okullara güvenlik kamerası takılmasını talip ediyor..

Milli Eğitim, Kaymakamlık ve Bismil Belediyesi!..

Üç kurum, işlem yapıyor…

Ve kayyum, işi üstleniyor.. Belediye yapar diye!.. Para çok ya!…

Kamerası olmayan okul sayısı 132… Sandık kurulan okul, 69…

Bir Batman firmasıyla, anlaşma yapılıyor..

Okullara, "kamera" takılacak…

Kayyum.. Bonkörlük ya, 60 okula değil, 132 okulun tümüne "kamera" takın diyor..

Maliyet 1 milyon 650 bin lira.. İş bir ay bitmeden; bitiriliyor..

Paralar da takır takır, ödeniyor.. Yani kesinti yok!!!..

***

Biliyorum.. Köşenin müdavimleri bilirler..

Ama hadiseye ilk vakıf olanlar diyecektir ki, "daha iyi ya tüm okullarda güvenlik sağlandı..

Öğrenciler huzur içerisinde, okula-gidip gelebilir..

Ne var bunda?"..

Doğru!…

Biz de ilk etapta, bu minvalde düşünmüştük..  Ama sonra; "işin rengi" değişti..

Çünkü, Büyükşehir Belediyesi de, "benzer" bir iş yapmıştı..

Ki, 6 ilçede, 330 okula güvenlik kamerası taktırmıştı..

Ama, ödenen para, 740 bin lira!… Yani, Bismil'in yarısı fiyatına, üç katı okula "kamera" takılmış!!…

***

İşte biz bu aradaki "şeytani" durumu sormuştuk!…

Neyin hikmeti?… Mevzu edince, "bir dizi" iddialar da gündeme geldi?..

En büyük iddia da; "işin içerisinde, siyasilerin olduğu" idi…

Nitekim..

Bir çok müteahhit firma.. Özellikle, kayyumla iş yapanlar.. Şunu dediler..

"Biz aylar önce iş yapmamıza rağmen.. Hak edişimizi alamazken, yönetim bunların parasını iki taksitle ödedi.. İltimas geçiyor"…

Sonuç itibariyle; "ilgili ve yetkililer" kafaları kuma gömmüşler..

Hadise nerede noktalanır bilmem!!..

Ama, Bismil'den arayan bazı okulların serzenişini hala da duyan yok..

Sitem ediyorlar…

"Kameralarımız arızalı, kimse onarmıyor. Görüntüler net değil?.."

Neyse!.. Fikri takibi okurun ve Bismil'den gelen serzenişle, "ikmale" getirdik..

Bakalım, yetkili zevat ne yapacak?…

***

YO-RUL-DUK…

Seçimler.. Ki mülahazaları.. Şeytani, kurgular..

Hile.. Organizeli, usulsüzlükler.. YSK kararları..

Partilerin tavırları.. Ve adayların, günlük "trajik" sloganları!…

Bilaistisna diyorum!!!…

Hayli, yordu bizi..  Öyle böyle bir yorgunluk değil...

Hem ekonomik.. Hem sosyal.. Hem de, gelecek kaygıları noktasında; fakirleştirdi!!..

Kimse!!..

Adaylar mı? Partiler mi? Şu veya bu, kesim "mağdur da, yorgun da" demesin!!…

Bilakis, "bizi yoranların" başında onlar geliyor…

Yorulan biz… Yani seçmen..

O miting senin. Bu miting benim deyip koştuk.. Sandık denildi; yine koştuk.

Oy ver denildi; oyumuzu verdik..

Bir zarfa, dört pusula bile, sıkıştırabildik!..

***

Döviz kuru.. Zamlar.. Patates, soğan, patlıcan fahişliği…

Hasılı kelam; "ne dendiyse" yaptık!..

Ve şimdi; yine bir mülahaza garabeti!..

Ona da eyvallah diyor..

Bakalım, İstanbul seçmeni nasıl tavır koyacak!!..

Eee…. Son sözü söyleyecek, makam da o görünüyor!!!

Yorgunluğun.. Mağduriyetin.. Ve ahaliyi "keklik" görenlere nasıl bir sille atacak!!!..

Onu da; 23 Haziran'da hep birlikte göreceğiz!..

Tabi yine; kabiliyetsizler çıkmaz ise!…

***

İKİ SLOGAN VAR?…

İstanbul seçimine dair; iki slogan!!

Biri Ak Parti.. Diğeri, CHP'nin..

Ama ikisinin de, muhtevasının kaldıracı yüksek!…

.."Çok basit, çünkü çaldılar..."

.. "Herşey daha güzel olacak?…"

Neyse!..

İki soruya bir soru da ben ikmal edeyim..

Sizce, hangisi "hakikat!!!"

***

 

AZICIK SAYGI YA!!..

Bu nasıl bir saygısızlık hali, anlamak zor!!!..

Ne terbiye..

Ne nezaket..

Ne de insani bir düşünce kabiliyeti..

Yok..

Büyük mü?

Yaşlı mı?

Kadın mı?

Hasta mı?

Engelli mi

Zerre-i miskal, düşünen, idrak eden, kalmadı!!..

Genel bir "edepsizlik" var…

***

Baksanıza Ramazan-ı Şerifteyiz..

Beterin beteri misali..

Akla ziyan bir hal yaşıyoruz.

Özellikle, "oruç tutmayanların" sergiledikleri tutum!!!..

Diyarbakır..

Peygamberler şehri..

Sahabeler diyarı..

Evliyaların mekanı..

Dört bir tarafında medeniyet kokan kadim şehir diye böbürleniyoruz!!..

Ama velakin; bıraktığı mirasın değerlerini "yaşamıyoruz..!"

Hele ki manevi mirası!!…

***

Caddede..

Kaldırımda..

Sokakta..

İşyerlerinde bile..

Sanki Ramazan ayı değil..

Sanki insanlar oruç değil..

Sanki, bir İslam şehrinde yaşanılmıyor?…

Sigarasını içen içene..

Yemeğini yiyen yiyene..

Ulu orta yerde elinde pet şişesiyle, gezinen gezinene!!!!

Yazıklar olsun...

***

Eskiden, bir haya vardı..

Ar vardı..

Saygı, hürmet, insani bir hüsnü niyet vardı!!!…

Oruç tutmayanlar; "gizliden, gizliye" yiyerlerdi..

Ki kimse görmesin…

Lokantalar bile.. Açık kahvehaneler bile..

Camekanlarını, kapatırlardı!!.. Kimse içeriyi görmesin diye..

Yahudi’si..

Ermeni’si..

Hristiyan’ı..

Süryani’si bile, Müslüman komşusu "rahatsız" olmasın…

Saygı noktasında; "yemeyi, içmeyi" gizli yapardı..

Hissettirmezdi!!..

***

Bugün!.. Vuku bulan manzara!!..

Der demez söyletiyor..

Batılılaşma.. Modernleşme..

Çağdaşlık.. Gelişmişlik bu mu dedirtiyor?….

Neyse!..

Yazıya nokta koyarken… Diyorum ki..

Eeeyyy siz oruç tutmayanlar..

Oruç tutanların size gösterdiği saygı kadar; "saygılı" olsanız?..

Çok mu zor?!!!..

***

AHA DA SORUYORUM?..

Hadi cevap verin…

Bir kişi, bir günde "kaç evde ve kaç defa" iftar yapabilir….

Neeee, bir evde miii?…

Geçin onu, efendim, geçin!...

İki mi, üç mü, dört mü?

Yok yok.. Biraz daha, çık..

Çık, çık daha bir yukarılara çık!…

Hadi olsun, 50..  Sen çık biraz daha çık, 60 mı?

Bir on daha ekle.. 70 mi?..

Yok daha neler?…

Bir kişi, bir iftarda "70 evde iftar" nasıl açabilir ki?..

Kuyruklu yalan bu… Palavradır, palavra....

Yeryüzünün en "büyük" yalanı bu olsa gerek..

Demeyin ya demeyin!!..

Ha bir de, ben bunu demiyorum.. Sakın ha, kendimden de ürettiği mi sanmayın!..

İnanın ki..

Bunu halis, muhlis, kendi ağzından "Ekrem İmamoğlu" beyefendi diyor..

Zat-ı muhteremler, hem de, iftar sofrasında söylüyor..

Hem de iftarını yaptığı fakir bir ailenin evinde; kameraya doğru yüksek sesle!!!.

Diyor ki…

"Biz, her akşam 60-70 evde iftar açardık.. İşte şimdi, buradayız.."