FİYATLARI KİM BELİRLİYOR….

Sahi.. Şu, "Hastanelerin" bünyesindeki kantinlerin.. Büfelerin.. Cafelerin.. Çay bahçelerinin.. Yani buralarda satılan, içecek ve gıdaların fiyatlarını, "kim" belirliyor?.. Bir tost.. Bir çay.. Bir ayran.. Ya da gazlı içecekler.. Yahut küçük veya büyük pet şişe sular.. Tost.. Ekmek arası.. Gofretler dahil..

***

İş'in takibatı ve fiyat belirleyicisi, Belediyeler mi?.. Mevcut idare mi?.. Esnaf Sanatkarlar Odası mı?.. Yoksa, "muz cumhuriyeti" kimliğiyle herkes "yakaladığını yolar" fikriyatıyla serbest mi?.. Galiba; "resmiyet" ve "sorgulama" ile denetim olmadığı içindir ki, yoğun şikayetler geliyor…

***

İşte Dicle Üniversitesi'nin kampüsündeki "kafeler ve kantinler?".. Beri yanda, Gazi Yaşargil… Hele ki, Kadın Doğum Hastanesi'nin "dışındaki" büfeler.. Fiyatlar bırakın, markette, bakkalda, ya da sokak ve caddedeki herhangi bir "alış-veriş" merkezindeki fiyatı, "Businesss class" takılan işletmelerde bile böylesi bir fiyat kakalaması yok!…

***

Bir çay 2.5 lira.. Bir tost 10 lira ise!.. Domatese, bibere.. Yani sebze ve meyveye "yaklaşmak" mümkün mü?.. Zaten, kantin mi, kafe mi, market mi, belli değil.. Her mekanda bilumum her şey mevcut!.. Kavurma bile!…

***

Ama satış anlayışı net… "Benden başka kimse yok, mecbursun almaya" düşüncesiyle, hasta, hasta yakınları, ziyaretçiler denir ya "soyuluyorlar?"…  Peki bir vergilendirme var mı?.. Yani, kasa fişi, fatura, makbuz gibi.. O da yok.. Cevap; "burada kasa fişi ne gezer be kardeşim?"…

***

Eee, bundan değil midir ki?.. Hasta Yakınlarının Dinlenme" salonları dahil.. En küçük boşluklara; "kantinlerin, kafelerin, dönerci, kebapçı, köfteci" diye, bölümlerin açılma hali…

***

Ve yine bundan değil midir ki; Hastane içerisinde ve kampüs alanlarındaki "kantinlerin" ihalelerinde "mafyavari" raconlar kesiliyor olması!.. Silahlar, tehditler, şantajlar, "pullar, paralar" milyonların havada uçuşması.. İşte, Gazi Yaşargil Eğitim'deki hal!.. Ya Öğrenci Yurtları.. Okul kantinleri!..

***

Sonuç itibariyle!.. Kim, kimler, nasıl şeytani bir planla "bürolara" çöreklenip, tezgah atıyorsa, atsın da.. Bari el insaf diyerek, "sattıkları ürünlerin" fiyatında, aynı raconu, fahiş fiyat uygulamalarından vazgeçsinler.. Biraz vicdan!…

***

Tabi ki biraz da, etkili ve yetkili zevatın burası "Muz Cumhuriyeti" değil.. Burası, "Türkiye Cumhuriyeti" devleti ve kimse bu devletin yasalarından, kanunlarından, nizamlarından, hükümlerinden "üstün" değildir deyip, bir "yumruğunu" göstersin!…Vatandaşın, istediği de bu!.. "Biz hangi Cumhuriyette yaşıyoruz?" sorusunun net yanıtı için!…

***

BEYLER AZICIK SERİN YA!…

Şu Kanal İstanbul "mevzusu var ya!…" Tam bir curcuna.. Herkes konuşuyor.. ki başta siyasetçiler.. İki eksende, "ya ideolojik ya da istemüzük" kurgulu… Beri yanda, ekran ekran gezip-konuşanlar..  Yani ağzı olan "ahkam keserek", bilgiçlik taslıyor.. Lakin, konuşması gerekenler de, ne hikmetse "ketum" kesilmiş!…

***

Ne bilimsel, ne akademik.. Ne de sosyolojik,. Coğrafik… Ekonomiksel.. Uluslararası, kriterler… Yani getirisiyle, götürüsü nedir, İstanbul'un, ya da Türkiye'nin "kazancı var mı yok mu?" farkında mısınız, kimse bu noktaya odaklı konuşmuyor.. Onun için, azıcık serin gelin demek lazım…

***

Siyasi safta, kendine göre kalkan yapmakla değil, "uzlaşı" ve ortak aklın fikriyatıyla, mevzuu ele alınırsa, belki "sağlıklı" bir sonuç elde edilebilinir.. Aksi taktirde; "herkes kendisine has" çıkmaz sokak inşa eder…

***

CAYIR CAYIR YANARSINIZ!...

Şu siyaset kulvarı var ya!.. Aman Allah'ım "enva-i" çürümüşlüğü, barındırdığı gibi "bana mısın bile" demiyor… Baksanıza, Ankara'nın "kanalizasyonundan" patlak veren, pislik duruma.. Ha bire yayılıyor..

***

Dile kolay… Yalan.. O da ne, bini bir Para.. Ve de fetvası var; "mubah..!"

İftira mı?.. Salla gitsin.. Nasıl da, dönüşü; "gerçekle", buluşmadır. Sorun değil.. Bildiğin gibi; "çamur" yoğur…

Kibir mi, burnu havalı mı yayıl… Dünya'yı sen yaratmışsın ya; "büyüklen de büyüklen?".. Abisin, ablasın; "en büyük" sensin!…

***

Rüşvet!… Eee işin bedeli.. Bu kadar emek, bu kadar uğraş, görüş, konuş, çalış, evrak düzenle; "caiz" be kardeşim.. Ne de olsa, "alan da veren de" melun… Kime ne?

***

İhale mi?.. Elbette ki, eşe, dosta, damada, enişteye, kayınpedere, geline!.. Baldız mı, "baldan tatlıdır" dedik ya, ne gocunuyorsun.. Helali hoştur… Ama yüzde, 10'umu isterim!…

***

Yolsuzluk mu.. Adam kayırma mı?.. Hırsızlık mı?.. Vay be.. Bende sandık mı, "adam" çalışmıyor… Baksanıza en riskli, işleri icra ediyor.. Bravo, sen devam et; imam fetvayı verdi… Baş vaiz olacak?..

***

Ha çalmakta vardı.. İyi de, size ne?.. Çalıyorsa, "benim paramı çalıyor?"… Hakkı yok mu yani!?… Sevaptır sevap..

***

Kumar mı dediniz.?!.. O bizim "milli" kültürümüz?.. Yoksa, Milli Piyango, olur muydu?. Sizde hangi kafadasınız kardeşim.. Spor toto, loto, bahis.. Hepsi, yasal!.. Yasal olan da, caiz değil midir ki, nara atıyorsunuz "kumardır diye?".. Değil…

***

Tabi, kin, garez, intikam, belden aşağı vurma haliniz var ya!… Çekinmeyin… Elbette ki mubahtır.. O vurduysa, benim elim armut mu topluyor diyecek savunmanız olmalı!!!..

***

Hasılı kelam; hal-i vaziyet sizce hangi minvalde "seyir" alıyor.. Biliyorum.. Diyeceksiniz ki, "Yılbaşı gecesi" çok ama çok, günah, caiz değil, fetva yok!.. Öyle çerezle, ekran başında oturup, "kutlamalar" yapmak, olmaz!…"Ateşte çayır çayır" yanarsınız..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Rüşveti alan mı, rantı isteyen mi hangisi "melun..!" Biri mi ikisi mi?..

***

Hayırlı Cumalar...