GÜNDEMİN HARMANI!…

Ne de çok!… Ne ararsan var?.. Ki hangisinden başlayacağını şaşırıyorsun.. Çünkü, "lanetli virüs" var… Virüs eksenli, "fırsatçılık, stokçuluk" yani envai şeytani kazanç ve saldırganlık var… Beri yanda, siyasi çekişmeler var.. Siyasi partilere yeni bir halka ekleme var?.. Ötesi, cumhur ve millet ittifakına, yeni bir "ittifak" oluşumu geliyor.. Kamudaki yolsuzluk usulsüzlük… Diyarbakır'a dair beklentiler… Hasılı, "gündemin harmanı" tabiri caizse, bereketli!…

***

LANETLİ VİRÜS!…

Küresel bir "operasyona" dönüştü!… Uğramadı ülke, yakalamadığı millet kalmadı.. Ki Türkiye'de de "boy" gösterdi.. Ancak fena bir şekilde üretilen "korku, endişe" algısı, insanları "şuursuz" kılmaktadır.. Baksanıza, kolonya satıcılarının önünde "kuyruklar" oluştu.. Bir yılda satılmayan, bir saatte tüketildi.. Marketlerin reyonları boşaldı…

***

"Lanetli virüsten" lanetçe kazanç elde etmek isteyen, fırsatçılar türedi…. Fahiş bir fiyatla, vatandaş "soyulmaya" başlandı.. Düne kadar 12 lira bir düzine maske, şimdi 150-200 liraya satılıyor.. Makarna, tükendi…  İlaçlama, aktarlardaki "bitkisel ürünler", "corona virüse iyi geliyor" diye açılan afişler; yani vahim bir rant teminine dönüştü; "lanetli" virüs…

***

Öylesine bir hale gelindi ki ülkeler "virüs" üzerinden, sosyal, ekonomik ve siyasi noktada; "iflasa" sürüklenir hale getirildi. Millet "izole" ediliyor.. Sokağa çıkma, gezme, öpüşme, kucaklaşma, dışarı çıkma, ağzına "maske" tak.. Eve girerken, dezenfekte ol.. Dışarı çıkarken, uzaylı kıyafeti giy!.. Yani; enva-i bir psikolojik savaş söz konusu; lanetli virüse karşı!…

***

Ama ilk gün ifade ettim, bu panik "benlik kaybıyla" insanları aptallaştırıyor… Bir uzman hekim dostun ifadesiyle, "akılsızca işi çok abarttık"… Nitekim corona virüsünden ölenlerle, ki günlük rakamlar baz alındığında!.. Kanserden ölenlerin sayısı 17 günde 510 bin iken.. Ki hergün, 30 bin kişi ölüyor.. Peki, virüsten ölenlerin sayısı, Çin dahil daha 5 bin olmadı.. Normal grip ve nezleden ölenler, bu rakamın üç misli…

***

Hasılı, "yer küresini" kıyametin alemeti olarak gösteren virüsün "ölümcül" hali, göreceli olarak, fazla değil.. Netice itibariyle işi boş verelim demiyorum.. Yani "Ölürsem öleyim, ne olacak" değil.. Sağlık Bakanı Koca'nın ifade ettiği gibi; "risk ciddi, çözüm basit?"… O da temizliğe önem vermektir… Lakin yeni bir hastalık oluştu, o da "koronafobi…"  Buna nasıl bir teşhis ve tedavi uygulayacağız!.. Aşısı var mı, bence yok.. Ne hazin ki, "bunun muhakkak psikolojik ve sosyal sonuçları olacaktır"

***

BABACAN VE YENİ İTTİFAKLAR…

DEVA partisi.. Görünen o ki, "şifa" olamayacak.. Eğer ki, denilen doğru ise.. Ben, programı ve konuşmasını izlemedim.. Ancak, yazılı basına yansıyan konuşmanın içeriğindeki o ifade Ali Babacan'a ait ise.. Ki şuana kadar tekzip edilmedi.. Denilen şu.. Babacan demiş ki, "Şartlar normal değil.. Olmadığı için de, bize gönül verenler, bizi aydınlatan arkadaşlarımız, şu an burda yok.. Keşke kepsi burda olsaydı. Biliyoruz ki, gönülleri bizimle beraber, ama bu da geçer?"…

***

Şimdi bu beyana; "haydaaaa" denilmez de ne denilir?… Yeni bir oluşum diyeceksiniz, ülkenin idaresine talibiz diyeceksiniz, iktidarı devireceğiz diye sahaya çıkacaksınız, ama "akıl verenler" korku içerisinde olacak.. Duayen bir siyasetçinin ifadesiyle.. Siyaset; "korkakların, pısırıkların, kararsızların, cesaretsizlerin" işi değil… Aynen de öyle!… Tabi Babacan'ın bu "korkak ve pısırıklar" aydınları kim bilemiyorum?. Kimi de kast ettiğini, artık onu da düne kadar Babacan'ın arkasında olduğu konuşulan ismi siz bulun?..

***

Tabi ki, parti ismi ve amblemi!.. Ki o da "pısırık" bir haleti ruhiye içeriyor.. Doğrusu, Gelecek Partisi'nin amblemi  ve Davutoğlu'nun söylemi, Babacan'a sokak jargonuyla beş çeker.. Tabi Gelecek ve DEVA'nın ana stratejisi ne olacak?. Merak edilen o!.. Yani hangi cephede yer alacaklar?.. Görünen o ki, ne Millet ittifakıyla bir "temas" geliştirecekler, ne de "cumhur'un dışardan" destekleyeni olacaklar… Galiba bu "ittifaklar" cephesinde üçüncü bir kol açılıyor… O da, Gelecek ve Deva, yanına da İyi Parti ve Saadet gelebilir…

***

Kısacası, AK Parti, MHP ve BBP bir cephe!… Ek olarak, Vatan Partisini de katabiliriz… Beri yanda, CHP ile HDP artık tek blok.. DSP yanaşır mı?…  Diğer yandan, Gelecek, Deva, İyi Parti ve SP… "İttifak" odaklı siyasetin şu anki ortaya çıkardığı cephe oluşum böyle!?..

***

Tabi önem arz edici olan, AK Parti'nin "karşı cephedeki" oluşumlara.. Özellikle de, yeni partilere karşı ortaya koyacağı refleks önemli… Erdoğan bu refleksine dair ilk ışığı, partisinin grup toplantısında çaktı.. Dedi ki, "Yeni oluşumlar sadece AK Parti'ye ihtiyacı teyid ediyor, ötesi bir işe yaramıyor.." Bu da şunu gösteriyor, önümüzdeki zaman dilimi içerisinde Erdoğan yeni partileri "siyasi tartışmalarının" dışında tutup, sözcüklerini onlarla harmanlamayacak?.. Yani, önem vermiyor görüntüsüne odaklanacak…

***

Tabi buna karşı, Davutoğlu ve Babacan geldikleri mahallelerine dair "siyasi üsluplarında" bir değişime girecekler mi?.. Sertlik mahiyeti.. Ya da bugüne kadar içten dışa vurulmayanlar açısından "yeter artık söyleme zamanı geldi" deyip, kendilerini gündemleştirmeye çalışacaklar mı?.. Bekleyip görelim.. Ama ne diyeyim; "corona virüsü kadar" özellikle medyada ilgi çektiklerini söyleyemem!… Çünkü, bazı gazetelerde tek sütunluk yer aldılar..

***

DİYARBAKIR SİYASETİ…

AK Parti cephesinde ne var?.. Parti içi, "çekişme" merkezde pek görüntü vermezse de, teşkilatlar noktasında "hiziplik" söz konusu.. Yoksa, Erdoğan, teşkilatların değişim ve dönüşüm evresinde "aynı kişilerle değil, yeni yüzler, yeni isimlere odaklanın, o kentin kanaat önderleriyle istişare içerisinde olun" demezdi..

***

Ki, Diyarbakır'ı örnek verirsek.. Önceki yazımda, Erdoğan'ın bu mesajını "siyasi abilere" duyurulur diye, aktarmıştım!.. Ama görünen o ki, "eski tas eski hamam" sözü ağırlık kazanıyor.. Ancak yeni bir isme odaklı, "anlaşma da" yok değil.. Bu olmazsa, bu olsun mahiyetli!…. Lakin, siyasi abilerin "aklındaki iki isim de" tabanın pek benimsediği, haz ettiği değil….

***

Kocaköy ve Çermik ilçe başkanları değişti!.. Değişime dair, etkiler "teşkilatların" 31 Mart'taki seçim sonuçlarına yönelik miydi, yoksa "siyasi abiler ve ilçelerdeki bazı nüfuzların" yeni süreçte davul-tokmak mı?.. Sahi, siyasi abilerin "bizim dokunulmaz alanımız" dedikleri ilçelerde tabandan yükselen "değişim" sesini duyan olacak mı?..

***

ERDOĞAN'IN BAY KEMAL'DEN İSTEDİĞİ…

2023'e odaklı, Erdoğan rakip noktasında işaret verdi!.. Yani seçimde, Erdoğan'la kim yarışacak sorusuna" yanıt!.. Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu öne çıkarma gayretinde!.. Ne diyor; "Bay Kemal kendine güveniyorsan, çık karşıma"!.. Kısacası, arenaya çıkması açısından tahrik ediyor…

***

Peki, Bay Kemal bu tahrikin "gazına" gelir mi?.. Hali hazırdaki görüntü, "pek güreşçi" olacağını göstermiyor.. Tabi bu da, kongredeki tavırlara bağlı.. Ama, hani bir söz vardır, "siyasette bir gün bile uzun bir süredir…"

***

15 TEMMUZ'UN ÖNEMİ!…

Tarihin sayfaları çevrildiğinde.. Türkiye'de "demokrasiyi" askıya alan, sinsice "planların" tertiplendiği dönemleri hatırladığında.. 60'ların, 12 Martların, 70'lerin, 80'lerin, 28 Şubatın, E-Muhtıraların "hedef" ve tarihsel tutanaklarını irdelediğinizde; "sivil iradenin" önemini daha bir iyi anlıyorsunuz… En önemlisi, 15 Temmuz'daki o "darbeye halk darbesinin" zaferle sonuçlanan mücadelesinin "üstünlüğünü, büyüklüğünü, yarınlara olan güveni" daha net anlayabiliyorsun!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Duygun, aklına üstünlük sağlamışsa, "hayatın direksiyonu" hakimiyetten çıkmıştır…