Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HADİ BE İŞİNİZE; DÜRÜST OLUN!…

Kimse; "kimseyi" kandırmasın.. Deriz ya; "kep düştü kel göründü" misali..

Aynen de öyle…

Bakınız, ailelerin HDP önündeki "pasif" direnişleri sürüyor..

"Çocuklarımızı geri verin.. Artık çocuklar ölmesin… Bu kan ve gözyaşı son bulsun" diyor…

Yani, aileler "dağa giden çocuklarının" hesabını soruyor!…

Pek tabi ki, PKK'ya ulaşamıyorlar.. Ki karşılarına çıkan da yok..

Zorunlu olarak; HDP'nin kapısına dayanıyorlar..

Zaten, HDP ve PKK arasındaki "irtibatı" bilmeyen yok.. "Kaçırılan veya kandırılan" çocuklarla ilgili, iddia da işin HDP üzerinden yürütüldüğünün öne sürülmesidir..

İşin teferruatına girmek istemiyorum… Ne yasal bir tespit, ne de bir belge elimde yok..

Ama; konuşmuyor değil.. Ki genel kanı da orta yerde bulunuyor…

***

Yoksa, HDP annelere "kepenk" indirmez.. İşi devlet ve polis organize ediyor, noktasına getirmezdi..

AK Parti ve MHP'nin, kurgulu planıdır diye, beyanat vermezdi..

Gidin burdan.. Ne işiniz var burada.. Kolay gelsin.. İyi akşamlar gibi; "alay" takıntıları yapılmazdı. Hadise "küçümsenmezdi?"…

Bilakis, "sahiplenirdi.?" Ki olması gereken de bu!...

Annelerin.. Babaların.. Bacıların… Yani; yüreği yanıkların "sesi olup, yanlarında" yer edinmeliydi.....

Ev sahipliği noktasında; kucak açmalıydı..

Ve bu sivil, annelerin yüreğinden yükselenen "ed'e bese" çığlığını; "çözüm üretici" bir platforma taşıyabilirdi..

Meselede; "siyasi irade" üstünlüğünü ele geçirirdi… "Silah'a boyun" eğmezdi… Ama yapmadı.. "Kepenk" indirdi…

***

İlginçtir!.. HDP "kadar" muhalefetteki siyasi partiler de; "tuzu" kuru takılıyorlar…

Ne CHP.. Ne İyi Parti.. Ne Saadet Partisi…

Ve ne de, diğer partilerden “Samimiyet” içeren bir ses yok!.. İktidar partisi de, ortağı da gariptir onlar da "tek yönlü?"…

Siyasi bir "sahiplenme, destek çıkış yok! Gönül düstürüyla.."

Kayyım için.. Cezaevindeki açlık grevleri için.. Operasyonlar için…

Terörle mücadele yasası için.. Yani bir çok, mevzuda "nara" atıp, haklılık noktasında, sokağa dökülen siyasiler…

Yürüyüşler yapan…

Yollara düşüp, "adalet" diye nara atan CHP ve bileşenleri!… "Evlatlar ölmesin, çocuklarımız dağdan indirilsin" diyen; annelere nedense “ırak ve Fransız” takılıyorlar…

Üç maymun misali… Görmedim.. Duymadım.. Bilmiyorum...

***

Ya; STK'larımız.. Odalarımız.. Kanaat önderlerimiz.. Akademisyenler.. Yazarlar… Çizerler..

Ekran ekran, gezinti yapıp; her mevzuya "maydanoz" olanlar!.. Yazılı ve görsel medyanın; bi kesimi!…

Siz de; "siyasetin iki yüzlü" karakteriyle, ne alemdesiniz!…

Nerde toplumsal duyarlılık.. Nerde insani ve vicdani hüküm ile tavırlarınız!…

Böcek için.. Ağaç için.. Kedi için… Yeri-göğü inletip, pankartlarla yola çıkıp, barikatlar kuranlar!…

Sizler; "Acılı annelere", duyarsızlık haliniz, nedendir?.. Umursamazlığın; neye hizmettir…

Hele hele; "sanatçı" diye kendine kimlik takanlar!.. Sizler, sosyal medya üzerinden, "kopardığınız" yaygaralar..

Birlikte, oluşturduğunuz "platformlarınız..!' Verdiğiniz beyanlara ne oldu da bugün "kafaları kuma gömmüşsünüz!.."

Tiyatrocular… Şarkıcılar… Hele ki, sporcular.. Anneler için söyleyecek bir "sözünüz yok mu?"…

Fikrinize, düşüncenize "pranga vuran", etken nedir?…

***

Demek ki; "anaların" yüreği.. Acıları.. Haklı direnişi… Evlatları..

Sizin siyasetinize… Sizin fikriyatınıza.. Sizin düşüncenize.. Sizin yaşam kültürünüze..

Sizin "trolünüze" uygun ve yandaşlık teşkil etmediği için; "üç maymunun" şahındasınız!…

Ne yazık ki; "toplumsal travmatik" halimizi gösteren bir tablo bu!…

Yoksa!.  Milli meselelerimiz "böylesine" derin bir çukura gömülmezdi!…

Diyeceğim şu!..

Kimse "iki yüzlülük" göstermesin!.. "Haklılığa" karşı da; "kör taassubun, girdabına girmesin!..

Vakıa, "haklı" bir direniştir..

Annelerin çığlığı; tüm annelerin sesidir.. İlhamidir..

Empati odaklı; feryadıdır..

***

İşte bu haklılığı, "herkesin" görmesi ve sahiplenmesi gerekir!…

İlk günden beri diyoruz!..

Hadiseye; ne derseniz deyin..

İster Kürt meselesi..

İster, Güneydoğu sorunu..

İster, Terör..

İsterseniz siz bir yeni isimle, tanım getirin!…

İşin çözümsüzlüğü; "40 yıldır" bir çok alanda kendini gösterdi..

Silahla.. Öldürmeyle.. Öldürülmeyle.. Kan ve gözyaşı dökmekle; ne mümkündür?…

***

Tek çözüm var.. O da; "anaların yüreğinde" yükselen vicdandır… O vicdanı da; "çözüme" götürecek olan; siyasettir..

Siyasi partilerde.. Meclistir.. Ve Cumhur'un başındaki, kişidir.. Yani, Cumhurbaşkanıdır!…

Onun için; "annelerin" sesini, herkes duyup, görmeli, sahiplenmeli..

Bu yolla; "çözüme" dair bir yol açılabilir!..

Yoksa; "yandaşlık" odaklı tavır "makasları" daha bir açar..

Sonra; ne annelerin yüzlerine bakılabilinir..

Ne de, evlatlarına "sen bu ülkenin evladısın" diyebilmek kalır!…

Azıcık cesaret.. Azıcık öz benlik.. Azıcık, insani, vicdani ve anne-baba şefkatiyle "empati" yapabilmek!…

 

***

HEPSİ ANNELERİMİZDİR!…

Lafı gevelemeye gerek yok!.. Ne dedik; "azıcık dürüst" olun…

Ama nerde?… Şimdi diyorlar ki.. HDP önündeki "ana yüreklerini" sahiplenip, destek veriyorsunuz da!..

Neden…

Evlatları "kayıp" ailelerin acısını.. Faili meçhule kurban gidenlerin acılarını..

Yani Cumartesi anneleri.. Yani, Diyarbakır'da her hafta sonu "kayıplar bulunsun" diyen, anaların, bacıların, babaların "yüreklerine" hiç kulak verdiniz mi?!…

***

Ne diyeceksin!.. Lafı olamayanın; "hal-i çirkefliği" böyle olur…

Ben de diyorum ki… Ah ki, ah "azıcık dürüst" olsanız!…

Eylemin ilk gününden itibaren, hep dediğimiz şu!..

Tüm "anaların yüreği" bir olmalı ki!.. Var olan "ateş söndürülebilirsin.." Çözüm ikmale gelsin..

Artık; "canlar, evlatlar" kurban gitmesin!…

Zaten!.. Bir "annenin yüreğindeki" acıyı hissetmeyen!…

Gerekçesi ne olursa olsun!… "Evlat acısının" bir olduğunu idrak edemeyen!..

Vicdan ve izan noktasında; arızası var!…

***

Hasılı kelam!…

Şehit polisin.. Şehit askerin.. Gazi güvenlik güçlerinin annelerinin yüreği..

Eline silah tutuşturup dağa gidenin ana yüreği..

Faili meçhule kurban gidenin, annesinin yüreği…

İşkenceyle..

Devletin içerisine çöreklenmiş "canilerce" katledilenlerin, annelerinin yüreğini!..

Yani; "terör" yarattığı sisli ortamda "hayatını kaybedenlerin" annelerinin yüreği…

İşte tüm bu "acılı yürekleri" bir çatıda buluşturduğumuzda..

Hepsinin acısını "hissettiğimizde..!"

Ayırım yapmadan..

"Acılar bizim acımızdır" dediğimizde "ana yüreklerine" düşen kor ateşi söndürebiliriz!..

Yoksa; "senin acın benim acım değildir" demeye devam ederiz ki!..

Bu da; "en büyük yıkım ve acıdır.?"

ÜLKEMİN HAL-İ PÜR MELALİ….

Aha da bir resim..

Ülkemin de,  Milletimin de hal-i pür melaline ilişkin; "söylenecek" söz varsa!..

Ki vardır.. İşte; "o söz" ve yorumu size kalmış!…

Takdir sizin.. Hüküm verme, size ait..  Deyin bakalım; ne diyeceksiniz!?…


Bu Makale 653 kere okunmuştur.