Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

KAMUDA "ETİK" ANLAYIŞ VAR MI?…

Şimdi bu da soru mu diyeceksiniz?.. Doğru.. Peki, var mı ki, yok diyeyim!.. Ne gördüm, ne de duydum.. Bildiğim, sadece "duvara" yazılı talimatnameler.. Ki ya tozlu raflarda, ya da asırlık asılı yerde, sararmış bir kağıtta!.. Bazen de, 10 yılda bir yayımlanan “genelgeyle” uyarma... Zaten, gören de yok, okuyan deseniz hiç yok!…

***

Nitekim olsa idi.. Gelinen çağ itibariyle.. Denir ya, el alem aya gitti biz hala "etik" ilkelerle boğuşuyoruz!.. Maalesef… Ki, Kamu Etik Kurulu diye bir oluşuma "gerek" duyulur muydu?.. Ve bu kurul, ülkenin bir çok kentini gezip; "çalıştaylar" tertip eder miydi?.. Ne mümkün?…

***

Sanırım, bir kaç hafta önceydi, Diyarbakır’ımızda da bir nabız yoklaması yapıldı.. Kamu Etik Kurulu Başkanı Köksal Toptan, geldi.. "Çalıştay" tertip edilerek "Yerel Yönetimlerle" alakalı, fikir jimnastiği yapıldı…İçerik ve katılım, gündemin yoğunluğu nedeniyle doğrusu şahsi yönde pek bir "istişareye" almadım…

***

Neyse!.. O gün mülahaza etmiş olsaydım, belki "bazı dostlar" farklı bir mülahaza içerisinde kırgınlık gösterirlerdi… Şöyle ki, "ülkendeki yerel yönetimlerdeki etik ilkeler" açısındaki, ölçütü belirleme adına yaptığınız "araştırmayı" bir başka ülke finans ediyor..  Para Avrupa Birliği fonundan..

***

Yani, "yaman çelişkiler" yumağı söz konusu!.. Şimdi çıkan anket sonucuna bakalım.. Özellikle, Belediye Yönetimlerine ilişkin "düşünceniz nedir" sorusuna gelen, yanıt!.. Yüzde 94.4'ü ne demiş biliyor musunuz; "Ben Belediye Yönetimine güvenmiyorum?"…

***

Bu sorunun yanıtına gelen, "neden güvenmiyorsunuz?" noktasındaki gerekçeye verilen yanıt!.. Yolsuzluk.. Oran yüzde 92.. Tanıklık, şahitlik bizatihi yaşadınız mı?.. Gördüm..

***

Anket ve çalıştay!.. Peki katılım gösteren kesim kim?.. Diyarbakır özeline baktığımızda, "Vali, Kayyım, Kaymakam, İlçe Belediye Başkanları, Odalar, STK'lar.." Hasılı kelam ortaya çıkan anket sonucunun; "etiksizlik" hali böyle..

***

Eee, Ankara'daki 25 milyon liralık "rüşvet-rant" çarkı.. Diyarbakır'ın bir önceki kayyım dönemindeki, "Banyo ve Tuvaletin" lüks döşemesi… İşte bunlar Yerel Yönetimlerdeki "güvensizliği de, etiksizliği de, yolsuzluğu da, rüşveti de" kısacası, idari çürümüşlüğü de, gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor!!…Kibir, israf ve rant!...

***

Hani bir söz var.. Kılavuzu karga olanın, "burnu bilmem" nerden çıkmaz!.. Bizim "yerel yönetimlerin" hal-i durumu da, ne hazindir ki işte bu minvalde; "çark hep kirli ve çıkar odaklı" şahsiyetlerin öncülüğünde ve çevresinde dönüp duruyor…. Tepe isimler gitse de, "çarkı döndürenler" hep kendilerini idame ediyorlar..

***

Öyle ya!.. Benim Diyarbakır’ımın seçilmişi de, atanmışı da, görevlendirmişi de.. Yani kelli felli adamları.. Şehri sözde yönetmeye "görev" atletmişler, bulundukları yerden bir basamak daha yükselme adına; "medet umdukları" şahsiyetler şehrin efsaneleşen isimleri olmazdı…

***

Yani, kartvizitlerinde çaycı, ciğerci, tatlıcı ve yemekçi yazılan, hep ön safta cirit atmazdı?!… Ve her akşam; "kulisler" Hamravat ve 75 Yol "mekanlarının" sota işletmeleri mekan seçilmezdi, "masalar" donatılıp, iş tutma icraatı burada yapılmazdı?..

***

VAY MAŞALLAH!…

CHP tam bir komedi partisi ya!… Eee başında Bay Kemal var.. İşte; "rüşvet ve rant" çarkındaki son durum.. İş yargıya intikal etti.. Karşılıklı "suç duyuruları" var.. İçişleri Bakanlığı müfettiş görevlendirdi.. Peki, tepe isim vaziyete nasıl bir libas giydiriyor.. Neymiş "rüşvet" değil, "okul'a istenilmiş.?" Yani rüşvetin ismi artık "Okul..".. Ne diyelim; "oku da oku..!"

***

DEDAŞ BU YAPAR?..

Ne yapar…? Vallahi elinden ne gelirse yapıyor.. Ve hiçbir yetkili, etkili, sorumlu kurum da "çıt" demiyor.. Sanki, tüm kurumlar "göbekten" bağlı, keyfiyete rıza gösterici!… Hikmeti ne bilemiyorum.. Kamu kurumu iken.. Yani resmiyetin yönetiminde iken, "en sıradan" bir olumsuzluk, hukuksuzluk, keyfiyet söz konusu olduğunda, "müdahale" edilirdi.. Hesap sorulurdu.. Vaki olan olumsuzluk çözüme kavuşturulurdu..

***

Ama velakin!.. Özelleştirildi.. Özel sektörün "işletmesine" verildi.. Yani ticari bir müessese oldu!.. Daha bir kontrol altında olması gerekirken.. Hesap sorucu ve hesap verici, "tüm işlemlerinin" şeffaf ve incelemeye tabi olması gerekirken, ne gariptir ki, devleti aliyenin en tepesinden, en dipteki şahsiyetine kadar "koruma" kalkanı altında tutuluyor…

***

Faturaların şişkinliği.. Kayıp-kaçak oranını sürekli iki yönlü olarak, hem devletten hem de abonelerine "ruju" ettirerek, yani faturalarına yansıtarak, tahsil eden DEDAŞ.. Ki kaçak oranı, son yılların en düşük seviyesinde bulunurken.. Sayaç okuma bedelini bile, vatandaştan tabiri caizse "söke söke" alırken, üç gün fatura gecikmesiyle, faiz, "kesme-açma" bedeli de yansıtarak alınırken…

***

Enerji hatlarındaki bakımsızlık, eski ömrünü tüketmişken, buradaki "kayıp kaçağı da" vatandaşa yükler iken!.. Ve en acı tarafı da, Güneydoğu bölgesindeki çiftçiyi de, sanayiciyi de, esnafı da topyekûn bir şekilde "kaçak elektrik kullanımı" yüksek deyip, "ödeme yapılmıyor" narasıyla potansiyel "hırsız" ilan etmekten de çekinmezken.. Peki yapılan ne?..

***

Ne hazindir ki!.. Kimseden "çıt" sesi çıkmadığı gibi "ketumluk" arzıyla, DEDAŞ daha bir haşinleşiyor.. Eğer ki, DEDAŞ'ın bu "dokunulmazlığına" karşı bir ses yükseltilmiş olunsaydı.. Etkililer bi saniye "bu nasıl bir soygun" diyebilseydi.. Faturalar, kaçak tespiti, sayaç değişikliği, tahsilat oranı, yatırımlara dair taahhüdünü yerine getirme sorgulaması, yapılabilinseydi!…Cumhurbaşkanlığı denetleme kurulu, "devreye" girmiş olsaydı!...

***

 

Velhasıl!.. Nasıl ki, önceki gün DEDAŞ bölgede "kaçak elektrik kullanım oranı yüzde 86'lardadır" deyip, attığı naraya gelen tepkiler yüksek olunca.. Sen nasıl bölge halkını "hırsızlıkla" itham edersin, "töhmet altında" tutarsın, diye sesler çıkınca.. Hemen "geri adım" attı.. Bir gün sonra, bu beyan bizim değil, "kayıp kaçak oranı yüzde 54.9" diyerek, dönüş yaptı!…

***

Demek ki, "hadsizliğe" yeri ve zamanı geldiğinde "had bildirmek" elzemdir.. Çünkü, vaki olan "hak gaspı" söz konusu.. Kimse kimsenin hakkına, hukukuna, malına, mülküne, cebine "göz dikemediği" gibi gasp etme lüksüne de sahip değil..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar.

 


Bu Makale 900 kere okunmuştur.