KOCAKÖY'DE NELER OLUYOR?..

İlçe küçük, ama garip işler fena dönüyor..

Organizeler..

Ki, Organize Şube ekipleri, vaziyete vakıf…

Şikayet var...

Verilen ifadeler var..

İş yine; İlçe Milli Eğitim'deki "ihaleler.."

Yani akçeli iş takibi..

Rüşvet iddiası..

Tehdit iddiası.

Kayırma iddiası

Yani ne derseniz var, noktasında iddialar poliste var..

Eee boşuna demiyoruz..

Sağlıkta..

Eğitimde..

Diyarbakır'da "politize" olmuşlukla; çiflik misali har-vurulup harman savruluyor..

Neyse!…

Hadise polise intikal etmiş..

Tahkikat sürüyor..

İfadesi alınanlar var..

Bakalım; iş nasıl bir noktayla son bulacak!…

Göreceğiz..

Kocaköy'deki organizeli işler geçen yıllarda da vücut bulmuştu..

Özellikle; öğrenci taşıma ihalelerinde..

Boykotlar..

Engellemeler…

Kavgalar.. Kavga, gürültü misali..

Peki sonuç; "eski tas, eski hamam..!"

Çark bildik, gibi dönüyor..

***

KENT KERBELA'YA DÖNDÜ!…

Maalesef!…

Sular kesik.. Kentin bir bölgesi; kerbelayı yaşıyor..

Bir bölgesi ise; "oh ne" alada!…

Musluklar şırıl şırıl..

Bir bölge de var ki; "çamur" akıyor…

Kirli..

Sanki lağım kanalı; musluklara bağlanmış gibi akıyor!!!…

Kısa süre sonra "salgın" hastalıklar baş gösterirse şaşılmasın..

İş çok ciddi..

Ama ne var ki; "kentin zevatı" her mevzuda olduğu gibi; bu meselede de "umursamaz.?!"

***

Peki; "nedendir" bu hal-i perişanlık..

Ne yazık ki!…

Garip bir durum var.. Çifte bir muammalık.. Çifte bir "organizeli" iş tutma hali var..

Muhatap iki kurum…

DİSKİ ve DEDAŞ!..

Şöyle ki..

DİSKİ "işi" elektrik dalgalanmasına, atıyor…

Yani enerji kesik..

Yani, yeterli oranda elektrik alamıyoruz..

Yani elektrik dalgalı geliyor..

Voltaj düşük...

Dicle Baraj Pompa İstasyonu.

Gözeli Su havzası..

İşte bu elektrik kesintileri nedeniyle;  "devre dışı" kalıyor…

"Su pompaları" çalışmıyor..

Şehre ve havzaya su taşıyamıyoruz…

Onun için de; musluklar "tıs" diyor..

Sonuç itibariyle, fail "DEDAŞ" deniliyor..

***

Peki, DEDAŞ ne diyor..

Her zamanki tavırla..

Her zamanki keyfiyetle..

Her zamanki, pişkinlikle "bi şey mi var, kafa kuma" gömülü!…

Ses yok..

Tavır; "hayırdır, sular mı akmıyor? Akar akar… Bekleyin!!!"

Kesintiler mi?

Dalgalanma mı?

Ki ilgililer bunu diyor?

Ben de acaba diyorum…

"Borca" dayalı, organizeli bir DEDAŞ "abası olmasın mı?"

Öyle ya; karşımızdaki DEDAŞ!…

İlla ki "para" der..

Millet mi, ahali mi, koca bir kent "kerbelaya döndü mü" bakmaz..

Çözüm!…

DİSKİ'nin beyanına göre; "belirsizlik…"

DEDAŞ deseniz!…

Kafasını henüz kumdan çıkarmış değil…

İyi de, kentin idarecileri, yetkili zevatı nerde?…

Valilik..

Büyükşehir..

Siyasiler..

Vekiller..

Odalar yani iki kelam edebilecek; "söz sahibi" zat!…

Sizden; ses çıkmıyor..

Yoksa!…

Muslukları şırıl, şırıl akan "semtlerin" sakinleri olduğunuz için mi?

Vaziyetten "be haberdarsınız..!"

Ne diyelim!…

Şehrin bahtsızlığı bu…

Şehitlikten gelen telefondaki sesin, ettiği bedduayla virgülü atalım…

Çünkü, bu susuzluk çok sürecek gibi..

Ne diyor, şehitlikteki abla!…

"Allah topunuzu bildiği gibi yapsın…!"

***

E BE YUH YANİ!…

Bu nasıl bir keyfiyet…

Bu nasıl bir zafiyet..

Bu nasıl bir sorumsuzluk..

Bu nasıl bir iş bilmezlik..

Bu nasıl bir zihniyet..

Bu nasıl bir yöneticilik anlayışı..

Bu nasıl bir, sağlık kuruluşu..

Bu nasıl bir hastane!..

Yani; say da say bitmez bir "enkaz" şu Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma hastanesi!..

Dün yazmıştım..

Hastanedeki "hijyenik" vakıasının altındaki sırrı.

Dün, ajanslardan "tahta kurusuyla" alakalı bir haber düştü!..

Ki, önceden de yazılmıştı…

Meğer ki, tahta kurusu vakıası 3'üncü kezdir yaşanıyormuş hastanede!..

O haşereler; "işgalden" vazgeçmemiş..

Hastanenin; mücadelesi yetersiz kalmış..

Zaferi kazanan; tahtakuruları imiş!…

Yani, hastane istila altında..

***

Malumunuz üzre..

İlk tahtakuruları, 2018'in sonunda görüldü..

İki servis boşaltıldı..

Beş ay sonra yine; sahneye çıktılar..

Bu kez; Nöroloji servisinde…

Şimdi de; Kardiyoloji ve Genel Cerrahi servisine tahtakuruları "el koymuş?"..

Burası, "bizim işgalimiz altındadır" diye..

Hastalar tahliye edildi..

Ki iki servis te kapatıldı.

***

Gariptir, tahtakurularının işgal ettiği servise yönetimin müdahalesi "e be yuh yani" dedirtiyor!..

Resimde görüldüğü gibi!…

Kapı altına yatak, çarşaflar serilerek önlem alınmış..

Aman "tahtakuruları" dışarı çıkmasın!..

Öyle ya, bunlar insafsız "başka yerleri de işgal edebilirler?"

Yani; gülünür mü, ağlanır mı?…

Ne denir, bilemiyorum!…

Galiba iş; köküne kibrit çakmakla çözüm bulur..

Yoksa!..

Bu sağlıksızlık, kangrenleşen halden..

Polizite olmuşluktan..

Çıkar ve menfaate dayalı; çarktan kurtulmak..

Hele ki, tahtakurusu işgallerinden kurtulmak mümkün gözükmüyor.

Yazık ya!…