KÖTÜ KOKULAR GELİYOR?…

Maalesef.. İş sağlık olunca.. İş, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi olunca..

Der demez!…

Şahsi bazda; "pis ve kötü kokular" gelmez mi, derim!…

Vaki değil..

Bu hastane olumlu, pozitif bir mevzu ile gündem olsun..

Başarılı bir ameliyat..

Başarılı bir akademik çalışma..

Başarılı bir, "sağlık hizmeti" verme gibi!..

Yok..

Varsa yoksa, olumsuzluklarla gündeme geliyor..

Usulsüzlükler..

Keyfiyet..

Çarpık ve gayri kabul edilemez, bürokratik işlemlerin icra edilmesi!..

Ranttır..

Çıkardır..

Menfaat teminine dair; "akçeli" işleri tertip etmek mi?!…

***

İşte, son günlerdeki mevzuu!…

Tarım İl Müdürlüğü Hastanenin yemekhanesini; "denetlemişti?"…

Uyarı vermişti..

Bir dahaki seferde; buraya kapatırız diye de tutanak tutmuştu.

Çünkü; "hijyenik" sıfır..

Sağlıksız bir ortam..

Kirli, mikrop üretici bir ortama sahip!…

Peki; çözüm oldu mu?..

Ya da; ortamı dezenfekte edip, bakım, onarım!…

Nerdeeee?…

***

İşte bu hijyenik bataklığı fırsata çeviren bir "rantçı" bir akıl, aktif algı üretiyor!..

Ki, bir süredir yazılıp-çiziliyor..

Bir aydır hastanede; "kırmızı et" verilmiyor..

Yemekler etsiz pişiyor!…

Ne temizlik, ne yemek, ne de bakım!…

Bir çok ekonomik gerekçeler sunularak, mevzuu "çözümsüz" bırakılıyor?..

Uzun yıllardır; hastane kendi yemeğini kendisi yapıyor..

Aşçısı var..

Aşçıbaşıları var..

Malzemesini alıyor.. Yani ucuz bir maliyet.. Ki "hizmet alımından" çıkarılması da; dönemin yönetimi; "maliyet yüksek" gerekçesini sunmuştu..

Böylesi daha ucuz..

Peki ne yapılması gerekir…

"Yemek işini" ihaleye çıkaralım..

Hizmet alımı yapalım..…

Denilene göre; 100 milyon liranın üzerinde bir ihale…

Rakam büyük..

Tezgahlanan oyun da; büyük!…

Ki, ilk ihale iptal edildi.. Bakalım ikinci ihale; kimi adres gösterecek!…

İş fena kokuyor.. Şimdilik bu kadar diyelim..

Burada, hastaneyi basan tahtakurularının "işgali" halen  devam ediyor..

Çünkü, dün yine gazete manşetlerindeydi..

"Tahtakuruları, klinik kapattı" diye?

Konuşuluyor, yazılıyor ama "duyan" yok...

Neyse, noktalı virgül koyalım!!..

 

 

***

DOĞRU DEĞİL?…

Hiç ama hiç; doğru değil…

Yerel medya diyeceksin..

Yerel çalıştaydan söz edeceksin..

Güvenlik..

Bürokrasi…

Yani, yerel bir işleyişe yönelik "fikir jimnastiğinde" bulunacaksın!..

Bölge illerinden..

Çevre ilçelerden…

Bir çok "yerel gazete temsilcilerini" davet edeceksin..

Ama, o kentin, o şehrin, o ilin…

Yerel medyasını..

Yerel gazetelerin temsilcilerini "görmeyeceksin..!"

Davet etmeyeceksin, iştiraklarına dair bir "tavır" ortaya koymayacaksın…

Çifte standart davranacaksın..

Bu kabul edilir değil..

Ki "davet" edilen biri olarak kabul edilmez görüp, katılmadım..

Çünkü, "ortaya çıkan" tavrın tablosu, üzüntü verici..

Doğru değil…

Çalıştayın adına "yerel değil de, ulusal" denilseydi!..

Kimse de, biz de "bu ne üvey evlat" muamelesi demezdik…

Kısacası; yakışmadı..

Umarım, İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu bu "üzücü" tavrı görür…

Ve gereken; uyarıda bulunur..

Tekrarına da, izin vermez!…

Telafisini de sağlar.

***

İMAMOĞLU'NU SAVUNMAK BİZE DÜŞTÜ?…

Derler ya… Duy da inanma.. Galiba bizimkisi de öyle olacak!…

Ekrem İmamoğlu…

İzne çıkmış..

Şimdi Bodrum'da "eğlence" modunda…

Çoluk, çocuk eş!…

Vay sen misin; "tatile" çıkan…

İstanbul'un koca koca, sorunları var..

Mazbata deyip durdun..

İşimiz var dedin..

Şimdi; "köprüyü geçene kadar" fikriyatıyla, tatildesiniz!..

Yani önüne gelen, sallıyor..

Kıyamet kopmuş gibi..

Hele ki, bizim mahalle "hurra" koduyla, demediğini bırakmıyor!…

Bakan mı?

Vekil mi?

Yazar-çizer ekibi mi?

Teşkilatlar mı?

Kimi derseniz; "seçim yenilgisinin" hışmıyla İmamoğlu'na verip veriştiriyor!…

Peki bu tavır doğru mu!?..

Bence değil..

Çünkü, karşımızda kocaman bir meclis var!…

Parlamento…

Dört bir tarafımız ateş çemberi..

İşte ABD..

İşte AB..

İşte, NATO..

İşte, Suriye, Doğu Akdeniz.. İçteki milli meseleler..

İş, aş..

Faiz…

Toplumsal bir buhran hakim iken…

Vekiller nerde?

Meclis nerde?

Üç ay tatil…

1 Ekim'e kadar; "kepenk kapalı..!"

Şimdi, bu ülkeye ve bu millete bu reva görülüyor..

Kimseden çıt çıkmıyor..

Herkes bir oh keyfiyeti içerisinde...

Ama iki seçimle boğuşmuş birinin sekiz günlük tatiline; "sen misin giden" diyoruz!..

Baksanıza, Bayram'ı 9 günlük tatile çevirmek için; kim ne yapmıyor?!..

Diyorum ki; biraz "el insaf…"

***

YOK YA!…

Demedi demeyin.. Dedim bile.. CHP'de "Kemal" devri kapanıyor..

"Kaftancıoğlu" devri geliyor..

Yakındır…

Yani, Canan Kaftancıoğlu, CHP'nin başına geliyor..

Kulisler öyle diyor..

Nedeni de; "sol'u" yekvücut bir çatı altında toplamak!..

HDP dahil…

Eee; Kaftancıoğlu'nun ilk merdivenleri buradandı!…

Peki yakışır mı?…

Bence, "cuk" diye yakışır, bari "kasetli" başkan denilmez!…

***

AHA DA, GÜNÜMÜZ!….

Ziya Paşa.. Yaşadığı zamana dair; ne demişti?

Hatırlarsak…

"Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr

Katır mühürdar oldu, eşek defterdar..”

Peki, günümüz, dünümüzü aratıyor mu?..

Eee… Onun da kararını artık siz verin…

Kim niye ve neden kaçıyor?

Hayırlı cumalar...