Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

MURSİ VE TÜRKİYE GERÇEĞİ!….

Zincirin; "altın" olsa ne yazar.. O zincir var olduğu sürece.. Boynunda, "tasma" olarak kaldığı müddet!..

Sen.. Evet sen "bir kölesin.." Ve tasmayı elinde; "tutanın"  kölesisin!..

O ne derse, o.. Tut derse, tut.. Yat derse yat.. Otur derse otur…!

Yani, göreceğin muamele "kapı" önündeki itten öte değilsin..

İşte bu hayat "anlayışı..!" Ya da dayatması!… Veyahut, "zorunluluk" hasıl..

Vaki olan; "sömürü" düzenidir.. Ülkeler için de.. Milletler için de.. Bireyler için de…

Vaziyet aynı istikamette ilerliyorsa akıbet değişmezdir!…

Ki düzen de...

***

Çünkü "iraden" yok.. Çünkü "aklın" işlem görmüyor.. Çünkü, özgür değilsin..

Çünkü, hürriyetin yok.. Çünkü, bağımlısın.. Çünkü, kültürün, inancın, değerin sıfırdır..

Çünkü, birileri senin nam-ı hesabına karar veriyor..

Ve sen; "o kararın", uygulayıcı kuklasısın!…

Asırlardır.. Yer küresi.. İnsanlık.. Devletler ve Milletler…

Dil.. Din.. İnanç kültürü.. Renk.. Gözetilmeksizin; "bir sömürü ve kölelik" düzeni içerisinde!…

Ne acı bir tablodur ki!…

Uygulayıcılar, hep aynı kulvarda "yol" almaktadır..

Mağdur olan.. Zulme uğrayan.. Kölelik düzenine, mahkum bırakılan da, Ortadoğu halklarıdır…

***

İşte Siyonizm.. İşte emperyalizm.. İşte, haçlı anlayışın hükümranlığı..

Ve tabi ki, Ortadoğu'daki İslam ülkelerinin hal-i pür melali!…

Her şey yıkıcı!… Lakin, "altın tasmalı" liderler var..  Birer piyon; köle!…

Sömürü düzeni.. Ve o'nun, "tasmalı" kuklaları…

Ne halkları.. Ne milletleri.. Ne çoğunluğun iradesini; tanımazlar..

Demokrasi derler.. İnsan hakları derler.. Özgürlük derler.. Bağımsızlıktan dem vurup; "yaldızlı" cümleler kurarlar!..

Ama; fiiliyatta zerre-i miskal, tanımazlar..

***

Üstadın ifade ettiği gibi!….Ki 100 yıl önce kaleme almış..

Diyor ki..

Hıyanete "hamiyet" libası giydirilmiş.. Cihada "bağy" ismi takılmış…

Esarete "hürriyet" nam-ı verilmiş… Zulmün başına da "adalet" külahını, geçirmişler.. Makamlar da, "becayiş" mekanı olmuş..

Ne yazık ki, düzen aynı düzen!….

***

TASMALI ÜLKE LİDERLERİ…

İşte, Mısır.. İşte, Irak.. İşte Suriye.. İşte Filistin.. İşte Lübnan.. İşte, Suudi Arabistan..

İşte Yemen.. Ve bugün İran.. Dün idi, belki yarın da Türkiye!…

Hep aynı senaryo.. Ve hep aynı oyun.. Ne hazindir ki; hep aynı "son" olmuştur…

Çünkü; "küfür" birdir..  Etkenler farklı olsa da, hizmet ettiği fikriyat "sömürüdür.."

Bu sömürü de; hep "halkların" kanı dökülür… Halklar çatışır.. Kardeş "kardeşe" kırdırılır..

Vuran da, "Allah'ü Ekber" diyendir… Vurulan da, "Allah'ü Ekber" diyendir..

Acı ama hakikat odur ki "vur" diyen de, "Allah'ü Ekber" dediğini söyleyendir?..

Ama; "akan kan, yere düşen cesetten" nemalanan!…

İşte o hep; "Siyonizm ve emperyalizm" olmuştur…

***

Muhammed Mursi!.. Halkının seçtiği biriydi.. Milli iradenin temsil ettiği; yüzde 52 oy alandı..

Cumhur'un başıydı..  Yani Cumhurbaşkanı seçildi…  "Sömürü ve küfür" dünyasına, karşı durdu.. "İhvan" dedi…

Ancak, "tasmalılar" ve tasmayı tutan eller…

Düzen "yıkılamaz" dedi.. Ve kanlı darbe planı yapıldı..

Mursi; devrildi.. 6 yıldır; zindanlarda!..

Ağzından çıkan tek savunma sözcüğü…

"Allah şahidimdir.

Görevim boyunca yolsuzluk ve suçlarla mücadeleden geri durmadım.

Doğrularım da oldu hatalarım da.

Ancak bana verdiğiniz emanete ihanet etmedim ve etmeyeceğim.

Yıllarımı onların suçlarıyla mücadele için harcadım, yaşadığım müddetçe de mücadeleme devam edeceğim."

Hakikati haykırdı…

Yüzlerce kişi "idam" olmamasına rağmen idam edildi.. Ya sürgün edilenler..

Yurdunu bırakıp, terk-i diyar edinen.. İhvan-ı Müslim "terörist" diye, listeleyenler..

Ve nihayetinde, önceki gün Mursi yargılandığı mahkemede "şehit" oldu!…

“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Muhakkak ki, bizler Allah içiniz. Ve muhakkak ki ona dönücüleriz.

***

Mısır.. ve Mursi şehadeti sonrası!… Gidişat; neyi gösterir bilmem!..

Ama!.. Cihad yolunda, "şehit" olan Mursi’nin vefatı..

Altın tasmalı "Sisi'nin" cenazeye karşı tahammülsüzlüğü..

Mevcut hale dair; "zulümkarlığı.."

Er yada geç.. Üstadın ifadesiyle; "zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.?" Ve bu son kaçınılmazdır diyorum…

Aslında!.. 2013'te Mısır'da tasmalı Sisi'nin başa geldiği tarihte, bir başka senaryo işliyordu..…

O da, Türkiye'de.. Benzer "bir girişim" vardı..

Gezi olayları.. Yeşil alan diye başladı, sonra "iktidarı" devirmeye evirildi..

Yani oyun aynı.. Sokakları karıştır.. Halkı birbirine kırdır.. Şiddet.. Kan ve gözyaşı, terör.. Ve ekonomiksel girdap.. Sonra; "ihtilal.."

***

TAHRİR VE TAKSİM MEYDANI!…

Tahrir meydanı..  Taksim meydanı..  Ki "Arap" baharı, "yıkım" baharına dönüştürüldü..

Mısır, 2.5 ayda, ABD'nin desteğiyle alt edildi.. Ama, Türkiye'de beceremediler..

Çünkü, halk feraseti, izin vermedi…  15 Temmuz'da; ABD'nin "bizim çocukları" sokağa çıktı.. 

Tankları, uçakları, helikopterleri ile saldırdılar..

Ancak, yine de başaramadılar… Nitekim, hala benzer planlar kurgulanıyor.. İşte; ekonomik kriz!..

***

Bakınız!.. Şehit Mursi'nin vefatından sonraki dünya beyanı..

Tıpkı, darbede olduğu gibi.. Tıpkı, yargılandığı 6 yıllık evrede olduğu gibi..

Tıpkı, "askeri cuntaların" iş başına geldiği diğer ülkeler gibi!… Kafalar kuma gömülmüş..

Üç maymun, misali "altın tasmalı" ülke liderleri, suspus!..

Ne diplomatik bir laf.. Ne de milletinden gelen bir tepkinin beyanı!… Sahiplenen de yok!…

Şuan bir tek Türkiye var.. İşte dün; yurdun dört bir yanında "tepki ve öfke" beyanı..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Dünyaya haykıran sözleri!… Kılınan gıyabi cenaze namazı!..

***

Netice itibariyle!… "Mümin Mümin’in kardeşidir." O da; "mümin kaldığı" sürece!..

Yoksa; "tasmalı", kapı önündeki itten, öte olmaz..

Susmayacaksın.. Haykıracaksın.. Tasmalı olmayacaksın.. Özgür olacaksın..

Zihninde.. Fikrinde.. Ruhun da.. Bedenin de.. Yaşadığı coğrafyayla birlikte; "şereflendireceksin" hürriyetini!..

O'nu satma!… İşte onu satarsan; "tasmalı" olursun!…

Hasılı kelam; Allah bizi "tasmalı itlerin" şerrinden korusun…

 

***

TAKKE YAPMAK BU!..

İmamoğlu.. Hakikatten "takkeci..!"

Ki, "partisinin" mensuplarını bile şaşırttı..

Ne diyor… Sosyal tesisleri açtık… Ama hiçbirinde alkol yok..

Havuzları açtık.. Ama erkekli-kadınlı değil…

Neyin takkesi!.. Elbette ki, "muhafazakar" kesimin, oyunu alabilmek!…

***

KONUŞMASI GEREKENLER…

Ne yazık ki, konuşmadılar…

Trafikten mi?… İçme suyundan mı?… Yeşil alandan mı?.. Kentsel dönüşümden mi?

İmardan mı?.. Diken bina yapılarından mı?… Ulaşımdan mı?

Finansmandan mı?… Sosyal, kültürel faaliyetlerden mi?… İstihdam yaratıcılıktan mı?

Şehrin gürültüsünden mi?

En önemlisi de; "maneviyatı" öne çıkaran bir fikriyatın tartışmasına "hiç" girilmedi?..

Yani; klasik halden öte "verimsiz" olundu..

Ne ikna edici.. Ne fikir değiştirici.. Ne de, küskünleri barıştırma.. Hiçbiri olmadı..

Tek güzel iş; "adayların" bir arada bulunması oldu..

Ötesi; "yemedi?"..

***

SÖZÜN ÖZÜ!…

Her kim olursa olsun… İster Binali Yıldırım.. İster Ekrem İmamoğlu…

"Ortak yayından" çıkan, sözün özü şu…

Seçmen… Hatayı affedebilir.. Ki "hatanın" ölçüsüne göre tavır sergiler..

Amma velakin.. Yalanı.. Sahtekarlığı.. Hele ki, "iki yüzlü" riyakarlığı hiç ama hiç affetmez.. Ve de; unutmaz!…

NE DEMİŞTİK?…

Ekrem, İsmail'le ön görüşme yapmış.. Sorulara vakıf.. Çünkü, "soru bitmeden", şak diye bilgi notlarını aktarıyor.. Yani, tarafgirlik var..

İşte, patlak verdi..

Meğer ki, İsmail Küçükkaya.. Üç gün önce; İmamoğlu ve adamlarıyla buluşmuş.. Basın danışmanıyla, görüşmüş…

Ne diyor, rakip Binali Yıldırım..

"Eşitsizlik vardır.. Gayrimeşruluk vardır.."

Sizce, Ekrem "gayrimeşru" görüşmeye ne diyor..

"Geldi, görüştük, ama soruları vermedi?" 

Yani, biz oradan geçiyorduk.. Ya da; asansörde "otobüs bekliyorduk?"…

Yok daha neler?

 


Bu Makale 721 kere okunmuştur.