NESİL BU İSE, VAY Kİ VAY…!

Ne yazık ki…

Nesil..

Hele ki, "cicili, bicili, jantili, mantili" olan nesil..

Sözde eğitimli.

Sözde diplomalı..

Sözde elit..

Sözde bilinçli..

Akıllı telefon..

Akıllı tablet..

Enva-i lüks hayatın şehvetinde "yetişen" bir nesil!…

Ama ne var ki!..

"Sıpa ile Buzağıyı" birbirinden ayıramıyor..

Bilmiyor..

Halk deyimiyle en zır cahilden beter bir akıl sahibi!!…

***

İzlediniz mi bilmem.. Şu dedektif kız vardı ya..

Müge Anlı..

İşte onun hazırlayıp sunduğu yarışma programı var..

Önceki gece ekrandaydı..

Genç bir kız, yarışıyor..

Soru ekranda…

"Yeni doğmuş, sütle beslenen sığır yavrusuna ne denir?"…

Verilen şıklar..

A.. Kuzu..

B.. Sıpa..

C.. Buzağı..

D.. Oğlak..

***

Diplomalı, cicili-bicili kız, apışıp kaldı..

Sanki "ahiret sorusu" sorulmuş..

Eveleyip-geveliyor.. 

Ağız-burun birbirine karışmış..

Ter içinde..

Sunucu anlı ip uçları veriyor.. Şıkların annelerini sıralıyor..

Ama yarışmacının ağzından çıkan, cevap şu!...

Yanıtı; "Sıpa..!"

***

İşte, nesil..

İşte eğitim..

İşte, yarınımızı temsil edecekler diye övündüğümüz gençler!...

Ha bir de aydınmış!..

Bir de okumuş deniliyor ya!…

Sıpa ile Buzağı'yı ayırt edemiyor..

Şimdi; dağdaki çoban ve oyu "bu nesille, aklıyla eş değer mi?”

Deyin bakalım...

Öyle ya..

Yıllar önce, cicili bir manken, kerameti kendinden bir laf etmişti?

Bu neslin, ürünü olarak?

“Dağdaki çobanla benim oyum bir olur mu?” diye!

Siz deyin..

Ama öyle inanıyorum ki..

Vaziyete vakıf olan çoban şunu der…

"Benim sıpa ile buzağıyı birbirinden ayırt edemeyenle oyum bir olur mu?…"

Haksız mı?

***

Velhasıl.. Hal-i duruma söylenecek tek söz var..

Vay ki vay, yarınlarımıza!!…

Ah ki ah, neslimize!…

Bunlar mı yarın bizi yönetecekler?...

Nesil böyle ise..

Ya "nesli yetiştiren" Üniversitelerimiz.. Akademisyenlerimiz..

İdarecilerimiz ne alemde?..

Tenzi ediyorum..

Ama içlerinde bir alem olmayan yok!?

Vaki mi, bu bir alem olanların, geri kalır yanları..

Ne mümkün?

***

HOBİ BAHÇEMİZ OLDU?…

Dicle Üniversitemiz…

Tek soru; "Üniversitede neler oluyor?"…

Verilecek yanıt; "neler olmuyor ki?"…

Maşallahları var?

"Nesli yetiştirenler" şimdi, "hobi bahçeleriyle" meşgullermiş?…

Karpuz.. Domates.. Patlıcan.. Biber…

Yani, yaza ilişkin sebze ve meyve yetiştiriciliğine soyundukları, konuşuluyor..

Paçaları çekmişler..

Kolları sıvamışlar..

Tulumları giymişler…

Büyük bir eğitim ve öğretim, eforuyla,  “bahçelerinde çapa yaptıkları” söyleniyor..

Organik tarım...

***

Bu arada, iş ciddi...

Yanlış anlamayın; "bu eforlarını" oturdukları villalarda sarf etmiyorlar..

Ya da, kaldıkları lojmanlarda..

Veyahut kendi gayrimenkullerine ait, "arazilerde" yapmıyorlar..

Yazlıklarında da...

Peki nerde?..

Denilene göre; Üniversitenin devasa arazilerinde bu yapılıyor…

Ki, "Tıbbi ve Aromatik Bitki" bahçe şuan onların elinde...

Yani, burası varken, yakışır mı, başka yerde "hobi bahçesi?" oluşturmak…

***

Rektörlük yönetimine tahsis edilmiş, deniliyor?!…

Kulis yüksek...

Milyonluk bütçe oluşturulan ve araştırma yapılsın diye tahsis edilen "Tıbbı ve Aromatik Bitki Bahçesi"

Şimdi; "hobi bahçesine" kısmi olarak dönüştürülmüş,..

Bir de, parselleme yapmış..

Kişi başı, 500 metrekare belirlenmiş..

Yardımcılarınki katma değerli, bin metrekare imiş?…

Yani bir dönüm...

Sulama işini de, Üniversitenin itfaiye ekibi yapıyormuş?…

Ne iş ama!…

Su bedava..

Arazi bedava..

İşçilik bedava..

Eee arada bir çapa misali kırmızı toprağa ayak basma da bedava!...

Elektronik ortamın yarattığı "enerji" boşalsın..

Sağlık için önemli..

Sonra..

Sonrası sizi "organik" sebze ve meyvelere ortak edecek değiller ya!…

Yok öyle beleş!...

Neyse, Üniversitenin bugünlerdeki "konuşulan" mevzusu, dedikodusu “hobi bahçesi” imiş!..

Ne günlere kaldık be!...

***

EEYY SİYASİLER…

Deyin bakalım…

İktidar olmak mı, iyi?..

Muktedir olmak mı, iyi?..

Tabi dün ne diyorduk…

İktidar ama muktedir değil..

Ve; "muktedir" ama hiç iktidar değil…

Şimdi..

Eskiye dönüş mü, iyi, yoksa hal-i hazırda seyir mi iyi?..

Hadi; cevap verin?…

***

SILA'YLA KONSER ANLAŞMASI!…

Kültür ve Turizm Bakanlığı..

Ki Bakan bey..

AK Partili mi?

AKP'li mi?

Yoksa, muhalefetin yakasından biri mi?..

Ya da, 15 Temmuz’-cu mu?

Şimdi diyeceksiniz ki, tüm bu soruları ikmale getiren etken nedir?

Tek neden var?…

O da; 15 Temmuz Darbe girişiminin sene-i devriyesinde!..

Şehitler varken..

Acılar yaşanmışken…

Türkiye karanlık bir tünelden çıkmışken!..

"Konserlerin" tertip edilmesine karar vermek…

Yani, "davullu-zurnalı, şarkılı, türkülü, baldırı çıplaklı" kutlama yapılacak…

***

Bu yetmezmiş gibi?..

Bir de, 15 Temmuz'a "şov" diyen..

İktidara muhalif olan…

Sıla denilen şarkıcıyla, bakanlık "konser" sözleşmesi imzalaması..

O'nu star olarak, "konserlerde" sunması!…

Ve yüklü bir parasal, tahsis!..

Vaziyet, akla ziyan…

Biliyorum diyeceksiniz ki…

Aile Bakanımız, "Sıla'ya" ablalık yaparak, gayri meşru ilişkisine bel çıkmıştı?…

Gaflet mi, delalet mi?

Her ne ise; hadise enva-i ruhuyla "pes" dedirtiyor…

Ne diyor, Metiner "bu bir ihanettir..'!

***

İkmale getirdiği soru da; AK Parti'de "neler oluyor?"

Yazıya nokta koyarken haber geldi..

Tepkiler..

Eleştiriler..

Halkın olaya dair öfkesi üzerine, marifetli Bakanlık geri atım atmış..

"Konserleri" iptal etmiş..

Konser listeleri revize edilecekmiş?..

Tabi yine de Sıla'ya "yüklü miktarda" tazminat ödenecek?

Yani, millet yine "Sıla'ya" çalışmış olacak..

Öyle ya; vergiler kime gidiyor?..

Hani bir söz var; "para yok yemeye, atla gidiyor …maya?"

***

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM…

Bu akşam Uzay Haber'de..

Saat 22.00'de ekranda olacak..

Şimdiden hayırlı seyirler..