ÖLÜMÜN YAŞI YOKTUR?

El hak!.. Ki ne mümkün?..

Ölüm..

İlk olarak, "babam öldüğünde…" Anladım ki; "ölümün" yaşı yok..

Sonra.. Annem… Sonra Abim..

Ve sevilen dost ve yakınlar…

Her ölüm.. Her acı.. Ve her bir "bedenin" üzerine toprak atıldığında..

Anladım ki; "ölümün" yaşı yok..

Ve bu kez Ablam..

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…

-Şüphesiz Biz Allah'tan Geldik ve O'na Döneceğiz..

Salı günü sabahı, hakkın rahmetine kavuştu..

Aramızdan ayrıldı..

Evet, bedeni fani dünyada kaldıysa da, ruhu "ebediyete" intikal etti..

Yine, anladım ki; "ölümün" yaşı yok..

Olamaz da!… Cenin de.. Bir yaşında olsa bile.. 100'e dayansa da..

Daha da uzun zaman dilimi vaki olsa da; "ölüm" haktır!..

 

***

Ayetin ifade ettiği gibi.. "Her nefis ölümü tadacaktır?"…

Nefis.. Ölüm.. Ve Tatmak!…

Nefis, "ruhun" varlığıdır.. "Ölüm" ise insan bedenidir…

Tatmak.. Bu ayet.. Ve muhtevası..  Ölüm ve Nefis ikmalinde şunun beyanıdır..

İnsanı insan yapan unsur, "insanın bedeni değil" ruhudur..

Ölen ise, fonksiyonunu icra edemez hale gelen bedendir…

Demek ki, ruh "bakidir" ve ölümü tadandır..

Sonuç itibariyle, "beden" fani, ruh ise Baki’dir..

Ki bir şeyi tadanın, onu tadarken var olması gerekir…

Yani, "ruh" nefis ve canlı, insan ise ölen bedendir..

***

Evet, ölümün yaşı yok dedik ya!?.

Bakınız, yıllar önce okuduğum bir yazı..

Paylaşmak istiyorum…

Terzi idi.  İyi bir terzi.  Dikeceği elbiseleri dört dörtlük dikerdi.

Hiç bir eksiklik bırakmamaya çalışırdı.

Bazılarının "kim anlar onu!" dediği yanlışları bile hemen düzeltmeye çalışırdı.

Onun için gece gündüz çalıştığı olurdu.

Çoğu akşamları sabahlardı dükkânda, elindeki işi bitirmek için.

Namazlarını hiç kaçırmazdı.

Çoğu zaman camiye gider, bazen de dükkânda kılardı.

Bir gün ezan okunuyordu.

Hemen dükkânını kapayıp camiye yetişmek istiyordu, tam bu sırada karşı marangoz çağırdı "hayırdır" diyerek içeri girdi.

Adam çay söylemek istemişti.

Ama o, kahve çayından nefret ederdi.

Kendisinin küçük bir semaveri vardı onunla çayını ağır ağır kaynatırdı.

Kibarca reddetti.

***

Bir müddet bakıştıktan sonra marangoza;

-"Acelem var gitmem lazım" dedi bunun üzerine marangoz

-İşler nasıl? Müşteriler çok mu gibi havadan sudan sorularla oyaladı.

Biraz terzinin işini önemsemiyordu adeta.

Bunun üzerine terzi bir kez daha kapıya doğru yöneldi.

Bu sefer genç marangoz;

- Yahu abi seni hep namazdayken görüyorum.

Daha çok gençsin, biraz yaşamamız gerekmez mi?

Tamam yaşlanınca kılarız, uzatırız sakalı.

Genç adam beklemediği soru karşısında biraz düşündü...

- Peki ya yaşlanamaz isek? Genç ölümleri hiç duymadın mı?

- Ya abi bırak gericiler gibi konuşmayı genç ölümler binde hatta yüz binde bir olur.

Yaşlanınca yapsak daha iyi olur yaşlılık biçilmiş kaftan bu işler için...

***

Genç karşısındakine bir şey anlatamayacağını anladı..

Her zamanki tavrıyla nazikçe izin isteyip çıktı.

Ertesi gün dükkânına geldiğinde ise karşıda bir topluluk gördü, meraklandı.

Dükkân mı soyuldu acaba diyerek sokuldu kalabalığa.

Herkes üzgün bir halde idi.

Kimseye soru soramadı.

Etrafta bir zorlama izi de yoktu.

İçeri girdikçe kalabalık artmıştı.

***

Derken biri;

- YAZIK OLDU ÇOCUĞA DAHA GENÇTİ!..

İşitince bunları, anladı ne olduğunu...

Netice itibariyle..

Her nefis ölümü tadacak…

Dünyanın ne üzüntüsü, ne sevinci hiç biri kalmayacak..

Sevaplarınızın da, günahlarınızın da..

Yani iyilikler ve kötülükleriniz size tam olarak ödenmesi, ya da hesap sorulması da ancak kıyamette olacaktır.

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış..

Yarın ölecekmiş gibi de ahirete çalış..

ÜSTADIN İFADESİ

Bakınız, Bediüzzaman Hazretleri..

Dokuzuncu mektubatında, İnsandaki duyguların şiddetlilerinin ahireti kazanmak için, zayıflarının ise dünya işlerini düzene sokmak için verildiğini şöyle anlatıyor..

***

"Dünyaya ait işler, kırılmağa mahkûm şişeler hükmündedir; bâki ahiret işleri ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir."

"İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inadlı istek ve bunun gibi şiddetli hissiyatlar, ahiret işlerini kazanmak için verilmiştir.

O hissiyatı, şiddetli bir surette fâni dünya işlerine yönlendirmek, fâni ve kırılacak şişelere, bâki elmas fiatlarını vermek demektir."

***

"İnsanlar, insana verilen manevi cihazları, duyguları, eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla kullansa ve dünyada ebedî kalacak gibi gâfilce davransa, rezil ahlaklara ve israfa ve abesiyete sebeb olur."

***

"Eğer hafiflerini dünya işlerine ve şiddetlilerini ahirete ve manevî vazifelere sarfetse, bu duygular, güzel ahlakların kaynağı olup hikmet ve hakikate uygun olarak iki dünyada saadete sebeb olur."

***

TEŞEKKÜR..

 

Aile büyüğüm, biricik ablam

Zeliha Alkay'ın,

Vefatı nedeniyle bizleri yalnız bırakmayan,

Cenazemize iştirak ederek,

Taziye evimize kadar gelen,

Telefonlarıyla, mesajlarıyla acımızı paylaşan, tüm dost ve akrabalara teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

İyi ki varsınız..

***

SİYASETE DAİR İKİ KELAM…

Arınç.. Sevdiğim, fikirlerine değer verdiğim biri…

İyi de takip ederim..

Ama şu "maaş konusundaki" çıkışı… Özellikle; Milletvekili maaşıyla alakalı, soru muhataplığına, karşı, tepkisi..

İşi; "edepsizlikle" libaslaması…

Gerçekten, hiç ama hiç, yakışmadı..

Ayıp…

Der demez, iki kelam edilir Arınç'a..

Eee be kardeşim..

Vekil de olsan.. Bakan da olsan.. Başkan da olsan…

İstişare Kurulu üyesi bile olsan..

Emekli de olabilirsin…

Eğer ki, milletin vergisiyle oluşan "bütçeden" ödenen bir maaş varsa!..

Miktarı ne olursa olsun.. İstersen bir kuruş dahi olsa!…

Milleti de..

Ahaliyi de.

Ve bizleri de "ilgilendirdiği" gibi sorgulama hakkına da haiziz!…

O sözünüze söylenecek söz; "karşınızda illet var, edepli olun?"

***

HDP'li Kurtalan'ın çıkışı..

Meclis kürsüsünde ne diyor?…

İyi Partililere yönelik, sıralarına bakarak!?..

Diyor ki..

"Sayemizde buradasınız…"

Yani biz olmasaydık, "sizler mecliste" olmazdınız!..

Sezai Temel'in bir çıkışı vardı..

CHP "Ankara ve İstanbul'da bize borçlular..

Şimdi..

CHP borçlu..

İyi Parti de, borçlu konumuna düştü..

Der demez, söylenecek söz..

Hadi beyler.. Pamuk eller cebe..

Sıra sizde!!..

***

İKİ VİCDANİ KARAR…

Birincisi.. Ali Babacan'a dair.. "Çamur at tutmazsa, izi kalır" kabilinde.. Bir hazine çalışanının "suç" duyurusunu kabul etmedi.. "Lekelenmeme" adına, "soruşturmaya" yer yok kararı verilmesi..

***

İkincisi.. Gazetecilerin; FETÖ darbe girişiminden yargılanma davasında; verilen "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" dair "kararın" bozulması… Mehmet Altan beraat etti. Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan ise "yardım ve yataklıktan" yeniden yargılanacak…