YÜZDELİK POLEMİĞİ…

Laf "salatasına" gerek yok.. Yine.. Evet, yine "havanda su dövüyoruz..!" Öyle ya, ülke, millet "süt" liman.. Hiç bir sıkıntı yok..

Ne içte, ne dışta, ne kapı komşuda; "her şey" güllük, gülistanlık..

Barış var, huzur var, istikrar var.. Yaşanan bir ekonomik buhran yok..

İşsizlik, yoksulluk giderilmiş.. Siyasi ve ideolojik bir kutuplaşma yok..

Toplumsal travmatik bir hal yaşanmıyor..

Ruh halimiz, hepsi yerinde…

***

Anlayacağınız; "keyif" çatıyoruz.. O'nun için de seçim yüzdeliği, en büyük meselemiz olmuş!..

Neymiş, eski AK Partili Faruk Çelik konuşmuş..

Demiş ki; 50+1 ülkeyi ve milleti yoruyormuş.. Yerine, 40+1 gelirse, "bir rahatlama" olacak..

Yani tüm meselelerimiz; çözümlenecek..

Ülke daha bir huzurlu ve istikrarlı, konuma gelecek…

***

Doğrusu!.. İki dönem bakanlık yapmış.. Parti Genel Başkan Yardımcılığında bulunmuş..

Kendi deyimiyle; 30 yıldır siyasetin dehlizinde bulunuyorum diyen bir zat, "nafile" bir mevzuyla, gündem olması, der demez şu soruları ikmale getirmiyor değil..

Bu çıkış; "sistem" tartışmasını alevlendirip, Cumhurbaşkanlığı makamının "taraf-sız-lığını" mevzu etmeye yönelik, muhalefete bir "pas mı?"...

***

Gaye bu değilse!.. Söylenecek söz şu olur.. "Günaydın.." Bu sistem tartışılırken.. Meclis'e sunulurken… Sonra halka taşınırken… Referandum yapılırken..

Partilerin, siyasilerin meseleye dair fikri beyanları, ekran ekran, sütun sütun "kaleme" alınırken..

Siz bu zaman dilimi içerisinde; neredeydiniz?..

Bu ülkede, bu partide bulunmuyor muydunuz?…

***

Denilebilir ki.. Yüzde 40+1'le ülke yönetilemez mi?.. Yani yüzde 100'e hükmedebilir mi?..

Eder.. Ama "sistemi” geriye döndürürseniz..

Yani, "parlamenter sisteme" dönüş yaparsanız..

Ki, yüzde 40+1'le değil, daha düşük bir yüzdelikle, ülkeyi yönetebilirsiniz..

80'lerden, 2015'lere kadar gelirsek.. 

Ecevit, yüzde 22.. Erbakan yüzde 25.. Ak Parti yüzde 34.. Tansu, Mesut onlar, yüzde 20'lerle, idareyi elinde tuttu..

***

Tabi, enkaz hali.. Yaşanan ve yaşatılanlar; herkesin hafızasında!.. Yılda bir iktidar.. 1.5 yılda bir seçim…

Yani; handikabı, buhranı, yorgunluğu, "kızıl-kıyamet" misali yüksek "korku" içerikli tünellerden geçildi…

***

Neyse!… "Sistemle… Cumhurbaşkanıyla…" alakalı bir sıkıntı yok..

Halk, işin farkında ve şu hakikati, kendinde ikmal ediyor..

Siyasi "temsiliyeti de", icraat mekanizması olan hükümeti de…

Ki o hükümet, Cumhurbaşkanlığı sistemi..

Seçen benim.. Birinci turda, ikinci turda, üçüncü turda; "tercih" benim..

Daha etkinim.. Seçme özgürlüğüm güçlenmiştir…

Elimden bırakmam..

***

Sonuç!.. Bir eğilim yok.. Ne iktidardan, ne muhalefetten.. Yani; "boş bir mevzuya" kafa yoruyoruz!..

Baksanıza, herifin biri nasıl da parmak sallıyor..

Çelik'in "havandaki dövülen suyuna" parmak sallıyor..

Diyor ki, "iktidarı" korku sarmışta ondandır, yüzde 40+1 diyor.. İyi de senin çapın ne?.. Yüzde bir bile değilsin..

Müfettiş misali partileri de, teftiş ettiğini sanıyor..

Nasıl bir alem!…

***

Netice itibariyle!… Farkında mısınız; bizde hafta sonunu nafile bir mevzuya ayırdık..

Laf gevezeliğiyle, "havanda su dövdük..!"..

Boş bir vakit kaybı..

Ama; haftanın yorgunluğunu atma adına; iyi bir çekiştirme oldu..

Yoksa, derin mevzulara girseydik; "hayli zihin" yorgunluğu yaşardık ki, bedenimiz "yeter" diye çığlık atardı..

***

Özkök ne diyor..? Diyor ki, bu mevzu, bana göre İzmir Kordonunda, "Picasso" sergisini gezmek için kuyruğa gidenlerden, daha önemsiz!..

Yani, sergi kuyruğu daha önemli.. Ki, manşete taşınması gereken, bir kuyruk diyor..

Haksız da değil..

Çünkü, sanata verilen değeri, anlatırken, sanat üzerindeki kutuplaşmayı da, silen bir görüntü..

İşe limon sıkan da olur..

Tıpkı, yüzde 00.01 oy sahibi olan siyasetçimiz gibi..

***

GÜNÜN SÖZÜ….

Bakacağın yüze, utanacağın söz söyleme!…